Nesrin MASARİFOĞLU

IŞIK

MALATYA’NIN “PAMUK DEDESİ” YOK ARTIK

Malatya’nın gülü, Malatya’nın mert, iyiliksever insanı, sevimlilerin en sevimlisi, temiz kalpli, nur yüzlü “PAMUK DEDESİ” yok artık. O insanların içine güneş gibi doğan, sohbetleri ile insanları mest eden, yaşından umulmadık şıklıkta, tertemiz ve özenli gezen sevimli, güler yüzlü, “Benzinci Mustafa Amcası” yok artık..O nazik, o kibar, o ince ruhlu insanı Malatya kaybetti.. Malatya’da nerde başı sıkışmış, nerde cenazesi, nerde hastası olan biri varsa ilk o akla gelirdi..Yardım isteyenin tek bir telefonu yeterdi..Gece demez, gündüz demez, işini bırakır malıyla, canıyla, tüm ruhu ile yardımcı olmak için koşuştururdu. Bir çok insana ekmek verdi..Bir çok insan yanında çalışarak ailesinin geçimini sağladı. Son derece cömertti..Herkese her zaman kapısı ve sofrası açıktı.
Daha küçücük yaşta babasını, ergen yaşta da annesini kaybetti..Ne bacısı ne de erkek kardeşi vardı. Sevgi ve ihtimamla el bebek gül bebek büyütülürken birden bire dünyada tek başına kalakalmıştı. Daha çocuk yaşta çalışmaya memleketinden çok uzaklara gitti. Ta ki evleninceye kadar…
Çok küçük yaşta atıldığı hayata çok çalışarak, çok didinerek dört elle sarılmıştı.. O çok ama çok çalışkandı..73 yıllık hayatında biz evlatları ve torunları için o daima çok iyi bir örnekti. Dopdolu geçen bir ömür.. Her saniyesi insanlık için, ülke ekonomisi için, ebedi hayatı için didinerek geçti. Hiç birimiz onu daha bir kez kahve köşelerinde görmedik. Üstüne bir kez bile güneş doğmadı. Ölümünden çok kısa zamana kadar işinin başındaydı. Yoğun temposuna rağmen okumayı, araştırmayı, gündemi takip etmeyi hele hele sporunu hiç ihmal etmezdi.. Tüm hayatı boyunca büyük bir merakla yaptığı “avcılık sporu” onun en büyük zevkiydi..Tüm dağları dolaşarak dinlenmeyi tercih ederdi..Yediden yetmişe, en alt gelir grubundan en üst grubuna kadar, her türlü siyasi görüşe sahip herkes onun dostuydu ve onların her birine çok değer verirdi. Herkese çok yakın davranırdı. Asla insanları kategorize etmezdi. Onun birini sevmesi için sadece “insan” olması yeterliydi. Herkesin iyiliğini isterdi.. Dedikoduyu hiç sevmezdi.. Kusurlarını insanların arkasından asla konuşmazdı.. O çok yumuşak ve munis lisanıyla yüzlerine söylerdi..Ama kimse ona incinmezdi. Bilirlerdi ki “Mustafa Burhanettin Amcaları” onların iyiliği için konuşurdu. Son derece isabetli tespitleri vardı. Kimsenin hakkını yemedi, çoluk çocuğuna haram yedirmedi..Son derece şerefli bir hayatı vardı..Çok mert ve cesurdu. Cesareti ile tanınmıştı. Haklı olduğu durumlarda, başkalarının hakkını aramak için bile olsa tüm yüreğini ortaya koyardı..
Tüm hayatı boyunca on iki kez ameliyat oldu..Çok ciddi ameliyatlar sonrası bile kuvvetli insan sevgisi, hayata bağlılığı, dayanıklı bünyesi sayesinde kısa zamanda toparlamayı başarmıştı.. Hep ihmal ettiği son rahatsızlığının bu denli başına iş açacağını nerden bilebilirdi ki!.Ama son rahatsızlığı ile baş edemedi..Yaşamak için çok çabaladı. Verilen tedavileri son ana kadar reddetmedi. Çok direndi ama olmadı..Rabbim onu daha çok seviyordu ki yanına aldı..
İşte anlatmaya kelimelerin kifayet etmediği bu “gönül adamı, Allah dostu” benim çok yakın zamanda kaybettiğim “biricik babam”dı. Babadan öte, en yakın arkadaşım, dert ortağım, her şeyimi rahatlıkla paylaştığım dostumdu. Ah canım babacığım sadece sen değil, hepimiz çok çabaladık seni yaşatmak için ama olmadı. Olmadı baba olmadı. Ömür o kadarmış olmadı.. Hepimiz için iki buçuk yıl süren zorlu ve hüzünlü süreç ne yazık ki böyle büyük bir acı ile sona erdi..İki buçuk yıllık büyük bir mücadele, bir yaşam savaşı, hastahaneler, doktorlar, tedaviler, onlarca sevenlerinin duası seni bize geri döndüremedi..Çok çektin babacığım çok..Sen çekerken bizlerde başucunda kahrolduk..Acılarına derman olamadık. Şu anda seni çok seven bizleri ve bir türlü teselli edemediğimiz torunlarını boynu bükük bırakıp sen bize veda ettin..Baba senin yokluğuna alışmak, sensizliğe alışmak o kadar zor ki!.Senden geriye hayata dair bizlere öğrettiğin düsturların ve hatırladıkça bizi gözyaşlarına boğan tertemiz anıların kaldı..Artık bu gurbet ellerinde telefonlarımız sustu baba. Artık evin bomboş ve ıssız. Orayı hep sen doldurmuşsun canım babam sen..
Tüm Malatya sana ağladı. Onlarca insan evimize akın akın seni sevdikleri için geldiler. Malatya mangal gibi yüreği olan, içerisine binlerce insanın sevgisini sığdırmış bu güzel iyiliksever insanını, ihtiyar delikanlısını “26 Ocak 2007 Cuma” gecesi sabah ezanları okunurken kaybetti.. Onu Muharremin ilk Cuma namazında toprağa verdik. Ve baba bize en büyük mirasın bize öğrettiğin ilkelerin ve namuslu ve şerefli hayatın oldu biliyor musun baba. Biz biliyoruz ki sen son zamanlarında hem hastalığınla hem de musibetlerle uğraştın ve son nefesine kadar hepsine sabrettin..Tek bir gün isyan etmedin. Soranlara hep iyiyim dedin..O kadar merttin ki dayanılmaz acılara bile dişlerini sıkarak göğüs gerdin..Hani bana canım babam hatırladıkça beni kahreden hastahane köşelerinde “kızım dağları görürsen beni hatırla” demiştin ya! Biliyorum sen dağları çok severdin..Ben evimin camında dağlara bakarken ben sadece seni seni hatırlamıyorum baba orada seni de görüyorum seni de. Gözyaşlarıyla Rabbim kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe yapsın, seni sevgili peygamberimiz Muhammet Mustafa’ya komşu eylesin diye dua ediyorum..Canım babam seni çok seviyorum..Seni çok ama çok özleyeceğim..Nur içinde yat ..
NOT: Babamın vefatı nedeniyle bizzat bizleri arayarak acılarımızı paylaşan tüm gönül dostlarına teşekkür ediyorum..Allah onlardan razı olsun..

Tarih : 21.02.2007
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ