Yusuf ÖZCAN

SEYYAH

Şükürsüzler sıralanmış masaya

“Dinle sana bir nasihat edeyim/hatırdan gönülden geçici olma/Yiğidin başına bir hal gelen de/ onu yad illere açıcı olma/sen iyilik et de o zayî olmaz/hatıra dokunup yıkıcı olma” deyişleriyle Karacaoğlan’ın ve aynı temayı işleyen “Boğazdan aşmadan acı lokmayı, öğrenip de gelmiş başa kakmayı” diye yankılanan türkülerimizden yüzlerce örnek sıralamak mümkündür.

Yüce dinimizin temel kurallarından birisi de sır saklama, faş etmeyip örtücü olma, dedikodu ve fitneden uzak durmaktır. Büyüklerimiz çocukluğumuzdan itibaren bizlere “kişilerin aleyhine konuşulan herhangi bir lafa itibar etmeyiniz, eğer söylemlerde ısrar varsa derhal oradan uzaklaşınız, olumsuzluğa bakmaya devam etmeyiniz, ola ki ansızın gözünüz ilişti görmezlikten gelip dudaklarınıza kilit vurunuz” öğüdünde bulunmuşlardır. Sevgili peygamberimiz onlarca hadisinde “ayıpları örtücü olunuz” demiyor mu?

“Sırrın ver de gör veledi zinayı/Başına dar eder geniş dünyayı” Yozgatlı Hüznî Baba.

Bugün herhangi birinin yanında boş bulunup veya güven duygusuna itimat ederek hata yapın da bir bakın. Daha ayrılmadan âlemin duymasına şaşırmayacaksınız ya da o kişiye devamlı boynunuz bükük olarak yaşayacaksınız demektir. Bu tipler düşünmezler mi ki insanlar hatalar için vardır, çünkü gün olur kendi başlarına da gelebilir. Bunu düşünerek, dost dediği veya merhabalaştığı şahıslara hayır yolu göstererek hatada devamdan vazgeçmesini sağlamak ne kadar güzel bir davranıştır.

Sevgi,  Allah’ın insan kalbine koyduğu en büyük hazinedir. Kin ve nefret ise şeytani duygulardan oluşup, daima iblisin oyuncağı olmaya hazırdır. Bu iki haslet bir arada barınamaz, yolları daima ayrıdır. İş nahoş olandan sıyrılıp, hoş olana yönelmektir. İşte kişinin erdemi burada kendisini gösterir. Hatada ısrar muhatabına felaket getirir. Dileğim sevgimizin köklenerek büyümesi ve sevgisiz gönüllerde Rabb’imin bu filizlerden yeşertmesidir. Sevginin, merhametin ve sadakatin önemini anlatan bir olay Japonya’da yaşanmıştır. Konu tam bir ibrettir, tabi anlayana. Depremde yıkılan evini tamire çalışan adam, hasarlı bölümün tahtalarının arasındaki çiviye ayağından sıkışmış bir kertenkele görür. İnşaat tarihi tam on yıl öncedir. Kertenkele mıhlandığı yerde yıllarca nasıl yaşamıştır, beklerler ve görürler. Eşi günde üç kez ağzındaki yiyeceklerle gelmekte onu besleyip gitmektedir. Yaratan bir hayvanın yüreğine kendinden eser olan sevgi sıfatını yerleştirirken, meleklerin secde ettiği insanları geri tutmamıştır ama biz sevgisizlikte devamı görev telakki ederiz.

“Sunduğumuz ikramın karşılığı olmalı” illetinden vazgeçtiğimiz gün, adam olduğumuzun farkına varacağız, merhabadan nema umma hastalığımız bittiği günse dostluklarımız daim olacaktır.

Sözün özü, verilen selamın kokusu er/geç, iyi ya da kötü sahibine yansır.

 

Ziyafet

Şükürsüzler sıralanmış masaya

Sözüm ona aç doyurur abimiz

Armağanlar damladıkça kasaya

Hazırcıdan kaç doyurur abimiz

Yarış eder göbek ile pazular

Dile düşer ucuz olan arzular

Meme diye meleşirken kuzular

İğdiş olmuş koç doyurur abimiz

Tepede yaşayıp tabana gülen

Sürdüğü devranı kendinin bilen

Ekmeğin ucuyla ağzını silen

Besmelesiz piç doyurur abimiz

Yapmacık tavırla sallanan başlar

Hak hukuk adına nutuğa başlar

Reklâm için kalem çeker yandaşlar

Sivriltilmiş uç doyurur abimiz

Gözlere ziyafet mideden önce

Teşhirde sınır yok yaşlıya gence

Sofrayı süzdükçe inceden ince

İki değil üç doyurur abimiz

Yalandıkça yoksul düşer yadına

El açılır garibanın adına

Bacım diye seslendiği kadına

Baka baka iç doyurur abimiz

Hoşa gitmez Özcan’ımın doğrusu

Aşk-u sevda onun gönül ağrısı

Sanmayın ki boz toprağın çağrısı                   

Gözünüzü geç doyurur abimiz

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ