Yusuf ÖZCAN

SEYYAH

Salomon'dan farkımız!

“Yollarda yalın tabanım/Gidiyorum usul usul/Dertler sürü ben çobanım/Güdüyorum usul usul.”

Önemli olan inançları zorlukta yaşamaktır, kolay zamanlarda kim olsa başarır. Sabır en güzel meyvedir, gölgenin döndüğü tarafa dönerek tefekkür etmek çok da zahmetli bir iş değildir. Tembellikle tevekkülü birbirine karıştırmamak lazımdır. 
Sınırları ortak iki çiftçi, tarlalarını aynı zamanda ekerler. İçlerinden biri ekilecek araziyi önceden ikiler-üçler (herk eder),ıslah edilmiş tohum alır, ekimle birlikte gübresini atar, zirai mücadelesini ihmal etmez, sulama için bütün imkânlarını seferber ederek ürününü susuz bırakmaz. Diğeri rast gele seçtiği tohumu tarlaya atar ve kaderine teslim eder. Sonra ikisi de ellerini açarak “Allah’ım çok ver” diye kıbleye yönelip dua ederler. Rabbim hangisine bol verir acaba? Yüce Mevla imtihan eder, biz kullar anlamamakta direniriz nedense. Emeğin karşılığı mutlaka, öyle ya da böyle bir gün yerine gelir. Bir büyük “sevesin ki sevilesin” derken boşluğa seslenmemiştir. Çünkü sevmek inanmaktır, inanmaksa imandan gelir, başlamak bitirmenin yarısıdır, mücadele işi sevmekle yürür. Tilkiye sormuşlar, “rençper olur musun?” diye, “tarlanın beceği ile ikindinin sıcağı olmasa kolay ama istemem kalsın” demiş.
Ramazan ayının yine böyle uzun günlere denk geldiği yıllarda, yani tam ırgatlık zamanlarında, Yozgat’ımızın köylerinden birinde, Kanak Çayı boyunda tarlası olan amcaoğulları, mercimek hasadında birbirlerine yardım etmektedirler, tabii biçme işi elle yapılmaktadır. Ağustos ayı, hava sıcak, vakit bir türlü geçmek bilmiyor, üstten güneş, alttan boz toprak, hararet yükseldikçe ter basıyordu. Arada bir Kanağın suyuna dalıp geliyorlar, çok geçmeden vücut ısıları tekrar yükseliyordu. Bunalan küçük emmioğlu hep ırmağa koşuyor, peşinden de diğeri kendini suya bırakıveriyordu. Büyük, dalıp çıktıkça “ohhh ciğerim buza döndü” deyip seviniyordu. Bir ara küçük; “ya emmioğlu, ben de tumuyom (dalmak), benim yüreğim niye buza dönmüyo” deyince, kurnazlığını belli etmeden kıs kıs gülen büyük,” “abin gözüne kurban, tummadan tummaya fark var” diyerek tabandaki soğuk suyu içtiğini belli etmemeye özen gösteriyordu.
 İş anlaşıldığında küçük olanı “sen farklı olarak suya dalışınla beni kandırdın diyelim, peki kendini nasıl inandıracaksın, farz edelim onu da başardın, Allah’ın karşısına hangi yüzle çıkacaksın? Herkes ibadetini de kabahatini de kendi için yapar” diyerek aptal olmadığını izaha çalışır.
Sözün özü: Doğruluk ilke olmalıdır, yoksa müşterisinin unuttuğu çantayı ortağından saklayan ve oğluna bunu bir vasiyet olarak nakleden Salomon’dan ne farkımız kalır ki!

Güzel oğlum 

Haset akrabadan fesat komşudan
Uzak dur ha güzel oğlum uzak dur
Sahtekâr bakkaldan düzme çarşıdan
Uzak dur ha güzel oğlum uzak dur

Olsa da üstünde altından eyer
At diye merkebe verme ha değer
Davul sende çomak eldeyse eğer
Uzak dur ha güzel oğlum uzak dur

İkramda yarışıp olasın cömert    
Sunarken sevgiyi ayırma tek fert
Can bildiğin şayet çıktıysa namert
Uzak dur ha güzel oğlum uzak dur

Hile yapma ortağına eşine
Torpil rüşvet karıştırma işine
Heveslenme hak yiyenin leşine
Uzak dur ha güzel oğlum uzak 

Mazluma kanat ol öksüze siper
Bir tebessüm yavrum çok gönül yapar
Korkak yarıyolda usulca sapar
Uzak dur ha güzel oğlum uzak dur

Ağır taşı yel kaldırmaz yerinden
Kısmet umma çalışanın terinden
Puşt oğlanla kahpe avrat şerrinden
Uzak dur ha güzel oğlum uzak dur

Düşman dese doğru söze darılma
Yâr diyerek hâl bilmeze sarılma
Tasma takıp makamlara kurulma
Uzak dur güzel oğlum uzak dur

Köle olma uçkur ile eteğe
Karasinek bal mı yapar peteğe
Tabansızlar çabuk batar batağa
Uzak dur ha güzel oğlum uzak dur

Sevdiceğin can olsun Özcan olsun
Sevsin seni olsun bir çoban olsun
Kalbi kara isterse baban olsun
Uzak dur güzel oğlum uzak dur

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ