Yusuf ÖZCAN

SEYYAH

OCAK BAŞLARI!

Bizim köyleri Devlet Babamızın gözetmesi, parmaklarımın sayısını az geçer zamanda oldu.”Konu Vatansa gerisi teferruattır” öğüdüyle yetiştik.”Hürriyetim zürriyetimden evladır” derdi Eyüp Dedem. Bundan dolayıdır beklentili yaşamadık ama müşkülümüze de çözüm üretmeyi ihmal etmedik.

Gezgin esnaflarımız vardı; kalaycı, çerçi, yapağıcı, sürekçi, katrancı, nalıncı, meyveci, berber, nalbant, iğdişçi, marangoz, dülger, sıhhiye, sünnetçi ve daha onlarca isim altında. Anlayacağınız hizmet ayağa idi. Bugünkü yazımda sünnetçilerden bahsetmek istiyorum.”Kanların kaynama zamanı” diye sıcak günler beklenirdi ki yara tez kavuşsun. Yöremizin ustaları da düğünler bittikten sonra beldeleri gezerlerdi. Uğradıkları yerleşim merkezlerine davul ya da zurnayla göreve hazırlıklarını bildirir, bebeli meskenler önünde “şama”(davulla yapılan gösteri) döverek diğerlerini heveslendirmeyi ihmal etmezlerdi. Hane büyükleri ve iki üç komşuyla erkekliğe geçiş uygulanır, bahşiş gezgine verilirdi. “İnşallah büyük düğününü, askerliğini de görür gözlerimiz” duaları mevlidi şerife eşlik ederdi.

Davet edildiğim toyda nutkum tutuldu. İlçemize atanan yöneticinin çağrısına icabet etmek zorunda kaldım, çocuğu kutlamak, ardından “okuntumu” takmak için beşiğe yöneldiğimde boş karyola ile karşılaştım. Şaşkınlığımı anlayan sakinlerden birisi yanıma yaklaştı, koşup seğirten çocuğu göstererek “ yorulma hocam “ dedi. Meğerse ensesi kalın, her tayin olduğu yerde aynı uşağa altı senede üç sünnet düğünü yapmış. Kendimi tutamadım “ulan malzeme biter, bu nasıl oluyor” sorusunu yönelttim. “ para için” cevabı canımı acıttı.

Yaşanmışlığımıza gelelim; Yöre ustalarımızdan Zurnacı Kabadayı sünnet çantasıyla tam tekmil dolaşırken, akşama misafir ağırlayacak kadın elindeki tavuğu kesecek “erkek” aramaya çıkmıştır. Tam da o sırada bizimkine rastlar, etrafına bakınır, başka kimse göremeyince “Ustaya” seslenir:“sana zahmet şunu keser misin emmi!”

Kaynanasını gözetleyen gelin, pilici  boğazlatacağını anlayınca yarı şaka, yarı ciddi laf atar:“Bırak Allah’ını seversen ana, şu murdarın bıçağından çıkan yenir mi?”Kakıcı duyan “işinin ehli”? İstifini bozmadan, tazeye hiç beklemediği kelamı verir: “Küşümlenme topalak kızım, senin kocanı da ben kestim!”

Ocak başları

Her gece yıldızlar kayınca gökten
       Dalıp da gittiğim ocak başları
       Aklımın dalını budayıp kökten
       Alıp da gittiğim ocak başları

Gölgeler inince gönül yurduna
       Tutuşup yanarım yârin derdine
       Düşlerimi gecelerin ardına
       Salıp da gittiğim ocak başları

Pişman olmam yeminime andıma
       Sular toplansa da viran bendime
       Ah edip tenhada kendi kendime
       Gülüp de gittiğim ocak başları

Bölüşmek ne güzel sevda aşını
       Zühre gösterince sarı başını
       Kolumun yeniyle gözüm yaşını
       Silip de gittiğim ocak başları

Bulutlar kalınca Ay’ın yüzünde
       Sessizlik kol gezer köyün yüzünde
       Özcan’ım dediğim suyun yüzünde
       Dolup da gittiğim ocak başları

Yusuf Özcan

OKUR YORUMLARI
Necati şahin
08.10.2022 14:23:33

Kalemine yüreğine sağlık aziz ve can dostum

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ