Prof. Dr. M.Öcal Oğuz

BOZOK YAZILARI

Yozgat’ta bağ bozumu

Yozgat için bağ bozumu bağcılığın sembolü, ritüeli ve kanıtı idi. Saplar çekilip, düvenler sürülüp, harmanlar kaldırılıp, çanak ve salamura peyniri, un, bulgur, turşu, salça, tarhana, pastırma, yufka ve benzeri kışlıklar hazırlanıp ambarlara, kilerlere veya damlara konulduktan sonra sıra bağ bozumuna gelirdi.
Bağ bozumu, göz açma, budama ve belleme gibi daha çok erkekler tarafından yapılan işlerden sonra kadınların etkin olarak katıldığı hem iş hem de düğün, dernek niteliğinde bir sosyalleşme alanı idi. Çift sürme, tohum ekme, arpa veya mercimek yolma, tırpanla çayır, yonca, buğday veya çavdar biçme, ardından sap çekme, düven sürme gibi işlerden sonra kadınlı kızlı ve gruplar hâlinde yapılan bağ bozumu bekâr erkekler için de eş seçme fırsatlarından biriydi. Bağ bozum tarihi köyün ortak kararı ile belirlendiği ve herkes aynı günlerde bağ bozumu yapmak zorunda olduğu için herkes bağlarda birbirini görürdü. Bu yüzden çubuk çubuk dolaşıp üzüm kesmek, onları kalburlarla at arabalarına veya kağnılara taşımak iki dirhem bir çekirdek giyinip gelen gençler için iş değil eğlence idi. Bağdan bağa dolaşan bekçiler sazlı sözlü, davullu zurnalı bahşişlerini toplar, bazen dinlenme sıralarında halaylar bile tutulurdu.

Eve getirilen üzümler ekşilik, pekmezlik, çalmaklık olarak tasnif edilirdi. Beyaz üzüm, dirmit, bulut, parmak üzümü, acı kara veya koruk hepsi ayrı tasnif edilir hepsinden ayrı bir pekmez yapılmak üzere haftalarda kadınlar-kızlar tarafından çığnanırdı yani ezilir, suyu alınırdı. Dilimlenmiş kabaklarla yapılan kabaklı pekmez, kış gelince üstene su eklenip çoğaltılarak bulgur pilavının, eriştenin yanına katık yapılan ekşi pekmez veya hatırlı misafirlere ikram için saklanan çalmalık pekmez yapılışından sunumuna kadar kullanılan kapları, kazanları, özenle seçilip getirilen ve kıvamınca üzüm suyunu katılan toprakları, kaynatma ve saklama yöntemleri ve nihayet ikram ve tüketim biçimleriyle ciddi bir kültürel birikimdi.

Benim çocukluk yıllarımda şahit olduğum bu köy hayatının büyüsü ben ilk gençlik yıllarıma adım atarken önce traktörlerle, biçerdöverlerle, patozlarla, pancar makineleriyle ardından çarşı ekmeği, çarşı üzümü, çarşı pekmezi derken her şeyin şehirden, pazardan ve nihayet marketten alındığı yeni bir dönemle bozuldu ve kayboldu.

Şimdi köylerde ne bağ var ne bağ bozumu. Şimdi köylerde pekmez marketten geliyor. Dahası çocukların eriştenin yanına ekşi koymak cümlesinden hiçbir şey anlamadığı hormonlu, GDO’lu ve tadı tuzu kalmamış ürünlerle yapılan yeni bir yemek ve mutfak kültürü gelişti.

Atalarımız bir yerin geliştiğini, iyiye gittiğini veya mamur olduğunu anlatmak için “bağ” benzetmesini kullanır, Bakarsan bağ olur / Bakmazsan dağ olur derlerdi.

Üzülerek ve çocukluğumdaki bağ bozumlarını hatırlayarak görüyorum ki Yozgat’ta bütün bağlar dağ olmuş ama dağlardaki hayat da yok olmuş. Dağlarda eskiden onlarca koyun sürüleri olurdu. Şimdi ıssız dağlardan bir çıngırak sesi, bir köpek havlaması veya bir kuzu melemesi gelmiyor. Demek ki bu köylerde artık koç katımı da yapılmıyor. Yozgat’ın köy hayatında bağ bozumu tarımsal, koç katımı da hayvansal üretimin yazdan kışa geçerken yapılan son şölenleriydi.

Genellikle ekim sonu-kasım başında yapılan koç katımı, koç katımından yaklaşık 100 gün sonraya denk getirilen saya gezme törenlerinden de hepimiz için hayırlı, mutlu ve huzurlu geçmesini dilediğim mübarek kurban bayramından sonra bahsederim inşallah.

25.10.2012
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ