Prof. Dr. M.Öcal Oğuz

BOZOK YAZILARI

TARİH VE YOZGAT

Yozgat, Ankara’ya 200 Km uzaklıkta ama Hakkari ile aynı sorunları yaşıyor. Gelir yok, istihdam alanı yok, işsizlik hat safhada, üretim yok, öğrenciler sınavlarda başarısız vs. vs. Bunların hepsi ümitsizlik, cehalet ve atalet durumlarında güçlenir. Yozgat’ın daha doğrusu Yozgatlının “titreyip kendine gelmesi” gerekiyor artık.
Yozgat, her şeyden önce sosyal bir kent olmak zorunda. Bunca fakültesinde bunca kızlı erkekli öğrenci okuyan bir kentin kültür mekanlarına kavuşmalıdır. Kültür mekanları dedimse, kütüphane, laboratuar gibi araştırma mekanları anlaşılmasın, elbette onlar çok gerekli ama, kahvehaneler, pastaneler, sinemalar, tiyatrolar ve bunları içinde barındıran kültür merkezleri olmalı. Kültür merkezleri dedimse, devletin kurduğu yerlerden söz etmiyorum, özel teşebbüsün ticaret alanlarından söz ediyorum. Bu mekanlar, Yozgat’a gelenin kalması, kalanın ise huzurlu bir şekilde “çağdaş kent hayatı”ndan kopmaması için gereklidir. Yozgat, bu ve benzeri yapılaşmalarla sokaklarında rahat dolaşılan, gelenleri kendine çeken güvenli, görgülü, imkanlı, huzurlu, paralı bir yaşama alanı yaratmalıdır.
Yozgat’ın geleceğinin kendisine gelecek insanlara bağlı olduğu unutulmamalıdır. Eskiden, kışla, asker, polis veya öğrenci çekerek büyümek isteyen Yozgat, şimdilerde kalıcı kurumların sınırlı tüketicilerini kente çekme çabasından daha fazlasını yaparak, iç ve dış kültür turizmine yönelmelidir.
Yozgat, bu sütunlarda daha önce yazdığım gibi, büyük bir “Bozok Yaylası” imgesine sahiptir. Yozgat, Ankara’nın yanı başında Oğuz boyunun yeşertip yaşattığı bin yıllık kültür değerlerinin mekanıdır ve bunun kıymetini bilmelidir. Bu özellikleriyle Yozgat’ın bir yaşayan halk kültürü müzesine dönüşmesi mümkündür. Bu tür çalışmaların ne gibi sonuçlar doğurduğunu görmek isteyenler, örneğin Beypazarı’na gidebilirler.
Diğer yandan Yozgat, Anadolu uygarlıklarının beşiği sayılabilecek kadar eski ve köklü zenginliklere sahiptir. Bu zenginlikler ise, hemen hemen bölgemizde rastlanan ve büyük oranda birbirine benzeyen Roma-Bizans yapılarından farklıdır. Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerimizde yer alan Roma-Bizans kalıntıları, Yunan ve Hıristiyan kavramlarının kazandığı “Batı” bağlamında Anadolu’nun bu kültürlere ait olduğu gibi tuhaf savların güçlenmesine neden olmaktayken, Yozgat’taki uygarlık kalıntılarının büyük çoğunluğu Roma-Bizans öncesine tarihlenmektedir. Üstelik bu eserler, Roma-Bizans yapılarından son derece farklı ve özgündürler. Yozgat bu uygarlık kalıntılarının beşiği olduğu vurgusunda biraz geç kalmıştır ama dönülemez bir yolda değildir. Bu uygarlıklarının bilinenleri, ziyaret edilebilir hale getirilmeli, diğerleri kazılarak gün yüzüne çıkarılmalı. Yozgat’ta kazılmayı bekleyen onlarca uygarlık kalıntısı ile tepeler ve tümülüsler bulunmaktadır. Bunların envanterleri çıkarılmalı, ziyaret mekanları gezilebilir hale getirilmeli, iç ve dış turizmin dikkatini çekecek yatırımlar yapılmalıdır.
Böyle bir yaklaşım Atatürk’ün “Anadolu Medeniyetleri” yaklaşımına da uygundur. Anadolu’nun eski Roma-Bizans yurdu olduğu şeklindeki yanlış ve yetersiz savların bir cevap mekanı olabilir Yozgat. Bu yönüyle de imgeleşebilir.
Geçmişte Anadolu’nun sadece Roma-Bizans uygarlığının değil, bir çok uygarlığın mekanı olduğunu göstermek Anadolu’yu Türk kültürü etrafında birleştirir ve “biz”leştirir.
Yozgat bu imgelerin, çağdaş sunumlarına kavuşur, çağdaş yaşam kalitesini sokaklarında dolaşan iç ve dış turizm konuklarına sunarsa dışa açılır. Gezilebilir bir kent yaratılırsa, bu yaşanabilir veya yatırım yapılabilir kenti doğuracaktır.
Yozgat, meraklı, zengin, entelektüel insanlarıyla 5 milyonluk Ankara’ya çok yakın ama büyük kentlerin “banliyö”sü olmanın avantajlarını tanımaktan ve anlamaktan çok uzak.
Artık birileri bunu kavramalı.

Tarih : 25.10.2005
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ