Prof. Dr. M.Öcal Oğuz

BOZOK YAZILARI

KARAKONCOLOS…

Sözlükler, daha çok çocukları korkutmak için kendisinden söz edilen, bir çeşit kötülük veya kış cini, umacı, öcü, iblis, cadı, gulyanabi benzeri bir tür hayalet olarak tanımlıyor.

Yaygın adı Karakoncolos olsa da Türkçenin Kafkas, Anadolu ve Balkan ağızlarında Karacingolos, Karakoncalas, Karakoncola, Karakoncilo, Karakoncol, Karakoncoloz, Karakonculu, Karakoncul, Karakura, Koncolos, Koncalas, Gancoloz, Goncoloz, Goncalas, Gonculus, Gonculas, Congolos, Congalas, Congulus, Conguluz, Congolos, Congula, Coraz telaffuzlarıyla da karşımıza çıkıyor.

Kelimenin, dolayısıyla bu hayali varlığın hangi kültürden geldiği ve kökeni -yani biz halk bilimcilerin terimiyle “urform”u- hakkında çok farklı görüşler vardır. Bir dönemin “kesinlikle bize ait” biçimindeki ispatlama çabaları bu konuda da karşımıza çıkıyor.

Doğu Karadeniz Kalandar, Orta Anadolu Saya Gezme ritüellerinin de güçlü bir figürü olan bu korku yaratığının Rumcadan Türkçeye ve dolayısıyla Türk kültürüne geçtiğini “geçiş törenine tanıklık etmişcesine” anlatan yayınlar yok değildir.

Konuya eğilen Türkçe kaynaklar, kelimenin konmak fiilinden, “kon” denilen dağ geçidinden, veya Kıpçak Türkçesindeki konç/koncol/konçul’dan geldiğini ve “kara konçlu”nun siyah pantolonlu anlamına geldiğini savunuyorlar.

Evliya Çelebi, Seyahatname’de İstanbul’da, Bulgaristan’da ve Kafkaslarda karşılaştığı zengin Karakoncolos anlatılarına da yer veriyor. Evliya’ya göre İstanbul’un 17 tılsımı vardır ve bunlardan biri de Zemheri’de ortaya çıkan Karakoncoloslardır.

Karakoncolos’un Kafkaslardan Orta Avrupa’ya kadar geniş coğrafyada Karakış (Aralık), Zemheri (Ocak) ve Gücük (Şubat) aylarında ortaya çıktığına inanılıyor. En tehlikeli oldukları 24 Aralık- 20 Ocak arasında geceleri sokaklar onlara terk ediliyor.

Karakoncolos halk takviminde ve meteorolojisinde de kendine yer buluyor. Aralık için “Evvel-i Koncolos”, 6 Ocak için de “Ahir-i Koncolos” deniyor. Bazı yörelerde bu günler “Congolos” ayı olarak adlandırılıyor ve “Congolos girdi, “Congolos çıktı” ifadeleri korku ve kaygıyla kullanılıyor. Karadeniz’de çoğu zaman 14 Ocak’a denk gelen ve denizden karaya doğru esen fırtınaya Karakoncolos Fırtınası deniyor.

Halk inanış ve betimlemelerine göre Karakoncoloslar, maymuna benzeyen, kısa boylu, çirkin, dağınık saçlı, yüzleri ve bacakları kapkara, avuç içleri delik, giysileri ayı postu gibi tüylü, bellerinde iri çanlar olan, eli değnekli erkek veya kambur belli, buruşuk yüzlü, yaşlı kadın olarak tasvir ediliyor.

İnanışa göre Karakoncoloslar, korkunç oldukları kadar tuhaf ve eğlenceli yaratıklardır. Zemheri ayı boyunca geceleri sokaklarda dolaşırlar ve rastladıklarına “nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun” gibi sorular sorarlar. “Karabağ’dan geliyorum, Karadağ’a gidiyorum” şeklinde içinde “kara” kelimesi geçen cevaplar verenlere dokunmazlar.

Karakoncolosların geceleri evlere girince sohbete katılmak, ses ve mimikleriyle onları taklit etmek, açık bırakılan yiyecek kaplarına tükürmek, pislik atmak, hastalık bulaştırmak gibi huyları da vardır. Girdikleri evlerde bolluk ve bereket kalmaz; dışarı çıkarmak için gürültü yapmak ve zincirlerle kovalamak gerekir.

Eve girmelerini önleyecek tedbirler almak, eşiğin dışına kabak, kuymak, lahana, pancar gibi yiyecekler bırakmak gerekir. Yiyecek bulamaz ve eve girerse erkek çocuklarını, ahıra girerse yeni doğmuş buzağıları yiyeceğine inanılır. Yalnız yakaladığı kız çocuklarının saçlarını yün tarağı ile derilerine batırarak, canlarını acıtarak taramaktan hoşlanırlar. Çocuklar ona sokakta yakalanmamak için kış günleri evden çıkmaz; yün tarakları ise geceleri açıkta bırakılmaz.

Karakoncolosların en korkulan yönü taklit yetenekleridir. Geceleri sokaklarda dolaşırken pencerenize yaklaşıp tanıdığınız birinin sesiyle sizi dışarı çağırır. Ses verirseniz sesinizi, dışarı çıkarsanız sizi alır götürür; uyanmazsanız sabah sokakta donmuş olarak bulunabilirsiniz.

Kışın gelişini “kötülük kazandı”; yazın gelişini “iyilik kazandı” diye betimleyen Türk mitolojisinde Boz Atlı Hızır ile Karakoncolos iki zıt figürdür. “Evinize Hızır uğrasın” duası ile zincirle Karakoncolos kovalama pratikleri, ezeli “ak-kara” çatışmasının başka bir yansımasıdır.

Ne yazık ki, günümüz Türk sanatı ve kültürü bu mitolojik alana hiç girememiş; Karakoncolosları şiirin, romanın, filmin, çizgi filmin, dizinin, tiyatronun, resmin esin kaynakları arasına alamamıştır. Bir hakkı teslim etmek için ifade etmeliyim ki günümüz Yunan bilim ve sanatı “Kalikancaros” dedikleri bu hayali varlığı, Türk aydın ve sanatçısından daha fazla işlemiştir.

Mesela Karakoncolos resmi çizen bir Türk ressam hatırlamıyorum. Mitolojinin konusu olması gereken bu tür halk hayal ve tasavvurları, “gerçek" olup olamayacakları açısından ele alınmış ve reddedilmiştir.

Böyle olunca da günümüz sanatında önem kazanan büyülü gerçekçilik, fastastik edebiyat gibi alanlar, ithal korku mitlerine teslim olmuştur. Türk sanatçıları da süpürgeli cadıların, vampirlerin, Drakulaların, kurt adamların, zombilerin yanına yerli esin kaynaklarını koyamamışlardır.

Eğitim-sanat ve kültür dünyasından kovulan ve böylece unutulan mitolojiden doğal olarak uygulamalı halk bilimi yoluyla yararlanmak da mümkün olamamıştır. Mesela şu korana günlerinde Karakoncoloslar ne kadar eğlenceli bir korku figürü olarak çocuklarla iletişimin bir parçası olabilirdi.

Çocukları evde tutabilmek için ailelerin harcadığı çabaya sanat da bir nebze katkı sağlayabilirdi. Koncolosların ses taklit yeteneği, “kara” kelimesi üzerinden yaptıkları eğlenceli sorgulama, dışarı çıkanları alıp götürmesi, eve girince hastalık yapması gibi özellikleri, onu “koranavirüs” olarak betimleyebileceğimiz sanatsal anlatımlara ilham verebilirdi.

Bu nedenle tekrar vurgulamak gerekir ki “sanat kültürden beslenmelidir” tespiti boşuna değildir. Mitoloji, akademide hoca-öğrenci arasındaki bir kuram dersi olduğu kadar sanatın, tasarımın ve uygulamanın esin kaynağı olabilmelidir.

OKUR YORUMLARI
Işık Kavalcı
20.08.2023 18:30:37

Sayın Hocam, instagram'da bir gönderi yorumlarında ilk kez okudum "Congulus" sözcüğünü. Merak edip Google'da arayınca, şanslıymışım ki sizin bu güzel makalenizi okuma fırsatı buldum. Son noktasına kadar ilgiyle okudum ve tümüyle katılıyorum. Çok teşekkür ederiz. Yazdıklarınız çok güzel. Keşke bunu yeni kuşaklara da aşılayabilsek. Bizde (Davutlar, Kuşadası), çocukluğumuzda bizleri korkutmak için, akşam hava kararmadan önce eve dönmemize uyarı olarak buna benzer "Gogucu" diye bir sözcük kullanılırdı. "Geç kalırsanız, (havanın kararması baz alınırdı.) gogucular gelir ,sizleri torbasına kor, alır, götürür!" diye korkulu bir uyarı yaparlardı büyüklerimiz. Makalenizi okuyuca, yaklaşık yetmiş yıl sonra bunu anımsadım.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ