Prof. Dr. M.Öcal Oğuz

BOZOK YAZILARI

HÖYÜKLER VE UYGARLIKLAR

Sümer, Hitit, Firig, Akad, Lidya, Roma, Bizans, Arap, Türk… Bunlar, Anadolu’nun tamamında veya tamamına etki edecek kadar geniş bir bölümünde egemenlik kurmuş, uygarlık ortaya koymuş, kültür yaratmış kavimler ve uluslar. Çocukluğumda annemin kullandığı ve “sitil” dediği bakırdan yapılan ve “bakraç” da denilen yoğurt, süt vb. kabını “situla” adıyla Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde ve Hitit kalıntıları arasında görünce donup kalmıştım. Yozgat’ın kerpiç evlerinin ve bu evlerin sevimli rafları olan “taka”ların Hitit çağında da bulunduğunu öğrenmem başka bir şaşkınlığım olmuştu. Bunlar benim “keşif”(!)lerimdi. Eğitimin satır aralarında geçse bile, tarih konusunda Türkiye’de kullanılan ve popülerleşen bilgilerden biri, “Türkler Orta Asya’dan gelirken uygarlık adına her şeyi yanlarında getirmişlerdi ve Anadolu’dan hiçbir şey almamışlardı”. İkinci bilgi ise, “Türklerden önce Anadolu’da uygarlık adına bütün ortaya konulanların Roma-Bizans uygarlığına ait olduğu” yönündeydi. Bugün bu iki bilginin artık doğruyu yansıtmadığı bilinmektedir.
Atatürk, Avrupa’nın 18. yüzyılda başlayan Roma-Bizans romantizminin boyutlarının gelecekte nerelere varacağını önceden kestiren büyük bir tarih sezgisiyle, Anadolu’da Sümer ve Hitit uygarlıklarına ayrı bir önem vermiş, dillerinin son ekli ve eklemeli olması nedeniyle, Türklerin ataları veya akrabaları olmaları bugün de olası sayılan Sümerlerin adına bir dokuma sanayi ve banka kurmuştu: Sümerbank. Genç Türkiye’nin başkentinin sembolünün “Hitit Kursu” olması da bu sürecin bir ürünüydü.
Bütün bunlar, Anadolu’dan Türkleri geldikleri yere Orta Asya’ya sürmek ve Roma Bizans’ı yeniden kurmak isteyen emperyalist Avrupa’nın Anadolu’da ilk oldukları tezlerine karşı üretilmiş karşı tezlerdi. Şimdi Anadolu’nun eski uygarlıkları adına dünyaya kazandırılan, popülerleştirilen kültür kalıntılarına bakıyorum da, Atatürk’ün ne kadar haklı ve ne kadar geniş öngörülü olduğunu düşünüyorum.
Türkiye müzeciliğinde ve arkeolojisinde Roma-Bizans oldukça ağırlıklı bir yere sahiptir. Kuşkusuz bu dönem eserleri de bu topraklarındır ve bu toprakların sahipleri olarak bize aittir. İhmal edilen Sümer, Hitit, Lidya, Firig, Akad uygarlıklarına da aynı duyarlılıkla eğilmemiz gerekmektedir.
Yozgat, Anadolu’nun Roma-Bizans öncesinde köklü bir yere sahip olan Hitit uygarlığının kurulduğu yerdir. Hititlerin üç önemli şehri olan Hattuşa, Alacahöyük ve Çadırhöyük (Zippalanda), bugünkü Çorum-Yozgat topraklarını oluşturan “Özler Bölgesi”nde kurulmuştur. Hattuşa bugünkü Çorum, Alacahöyük ve Çadırhöyük ise Yozgat topraklarında yer almaktadır. Bu bölgedeki höyükler kazıldıkça, Anadolu’nun Roma-Bizans öncesi tarihinin ayrıntıları daha fazla ortaya çıkacaktır. Bu buluntular belki, kimi Türk tarihçilerinin Anadolu’nun daha Sümer çağından başlayarak Türklerin önemli bir yerleşme mekanı olduğu, Alper Tunga ve Oğuz Kağan destanlarındaki Anadolu ve Suriye seferlerinin bu dönemle ilgili olduğu tezlerini güçlendirebilir. Yozgat’ta herkes bilir ki, hemen her küçük tepenin üstünde bir höyük vardır. Bu höyükler ve çevresi henüz kazılmamıştır. Kerkenez, Alişar Höyüğü ve Çadırhöyük’te son yıllarda yapılan kazılar, bu bölgenin ne denli önemli bir Hitit yerleşim yeri olduğunu göstermiştir.
Türkiye’deki arkeoloji eğitiminin artık bu boşluğu görmesi ve kazılara başlaması gerekmektedir. Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi bünyesinde mutlaka “Hitit Arkeolojisi” kurumlaşmalı ve bu kurum Yozgat höyükleri üzerinde bugüne kadar yapılan kazı çalışmalarını yürütenlerin deneyim ve mirasını bünyesinde toplayarak güçlü bir kadro oluşturmalıdır.

Tarih : 01.08.2006
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ