Prof. Dr. M.Öcal Oğuz

BOZOK YAZILARI

Hemşehrimiz Nihal Atsız - Yozgat şair ve yazarlar müzesi

Hüseyin Nihal Atsız (1905-1975), Türk bilim ve düşünce hayatında özellikle 1940’lı yıllarda başlayan ve şiddeti 1980’lere, hatta 1990’lara kadar süren, sağ-sol kutuplaşmasının Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Necip Fazıl, Osman Yüksel Serdengeçti gibi öne çıkan isimlerinden biridir. Bu isimlerin hepsi şiir, hikâye veya roman yazmışlar ve duygu ve düşüncelerini bu sanatlar aracılığıyla ortaya koymuşlardır. Kendi dönemlerinde hepsinin şiddetli karşıtları ve taraftarları olmuştur. Hepsi kimileri tarafından sevilmiş ve göklere çıkarılmış, kimileri tarafından eleştirilmiş ve yerlere vurulmuştur.
Atsız, bunlar arasında bugünkü sanat ve bilim dünyasının bir romancı, şair  ve sanatçı olarak ele alma konusunda hemfikir olamadığı veya uzlaşamadığı tek isimdir. Diğerlerinin hepsi her kesimden edebiyat tarihinin sanatsal verimler ortaya kayan kişiler olarak kabul ettiği isimler hâline gelmiştir. Başta Yolların Sonu (1946) adlı şiir kitabı ile Dalkavuklar Gecesi (1941), Bozkurtların Ölümü(1946), Bozkurtlar Diriliyor (1949), Deli Kurt (1958), Z Vitamini (1959) ve Ruh Adam (1972) adlı romanları olmak üzere, kimi öyküleri de bulunan Atsız’ı, bu edebi eserleriyle ve eser eleştiri yöntemleriyle bilimsel anlamda incelemenin ideolojik cesaret yerine bilimsel doğallık olarak algılandığı bir normalleşme süreci henüz Türkiye’de yaşanmamıştır.
Yazının başlığının Atsız’la bağlantılı kısmına gelecek olursak, Yozgat ve Atsız konusunda ilginç bir hemşehrilik öyküsü buluruz. Nihal Atsız’ın kökleri Gümüşhane’nin Torul ilçesinin Midi köyünden Çiftçioğulları’na dayanmaktadır. Bilinen ilk ataları bu köyde yaşayan Ahmet Ağa’dır. Ahmet Ağa’nın 4 oğlu vardır: İsmail, Süleyman, Hüseyin ve Şakir. Aile, büyük oğul olan İsmail’in önderliğinde Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesi Dayılı köyüne göçmüştür. Atsız’ın dedesi Hüseyin Ağa (1832-1894), Deniz eri olarak geldiği İstanbul’a yerleşmiştir. Hüseyin Ağa’nın İstanbul’da dünyaya gelen oğlu Mehmet Naili Bey’in (1877-1944) üç çocuğundan biridir Nihal Atsız.  Kayıtlar Nihal Atsız’ın büyük amcası İsmail ve ailesinin Yozgat’ın Dayılı köyüne yerleştiğini doğruluyorsa da Atsız’ın büyük dedesinin muhtemelen Yozgat’a gelmesine, yerleşmesine ve buradan askerlik nedeniyle İstanbul’a gitmesine yer vermemektedir. Yalnız burada kesin olan bir şey var ki, Atsız’ın ailesinin bir yarısı Yozgat’a yerleşmiştir ve o da Yozgat eksenli anlatılan aile hikâyelerinin doğal bir parçasıdır. Bu nedenle Yozgat ile Nihal Atsız arasında bir sözlü tarih ve kültür ilişkisi ile hemşehrilik bağı kurulabilir.  Nihal Atsız gibi, Türk Edebiyatında bir şekilde yolları Yozgat’la kesişen ünlü şair ve yazarlar vardır. Bunlardan birisi de 1944 yılında yaşanan ve daha sonraları Irkçılık-Turancılık Davası olarak adlandırılacak olan Nihal Atsız ile Sabahattin Ali arasındaki Hakaret Davasıdır. Bu davanın şikayetçisi Sabahattin Ali de (1907-1948), yolu Yozgat’a düşen şair, romancı  ve öykücülerimizden biridir. Çok tanınan Başın öne eğilmesin/Aldırma gönül aldırma mısralarının ve Kuyucaklı Yusuf  romanının sahibi olan Sabahattin Ali’nin Yozgat’ta öğretmenlik yapmasına ve Yozgatlı Nazi’ye (1869-1902)  ait Bir Selam Yolladım Canan Eline adlı koşmadan  esinlenerek yazdığı Ses hikâyesine dokunarak, Yozgat’ta kurulmasını önerdiğim Şair ve Yazarlar Müzesine mutlaka Sabahattin Ali’nin de alınmasının doğru olacağını Yozgat Gazetesinde yayımlanan daha önceki bir yazımda söylemiştim.
Meşhur Bayrak şiiri nedeniyle Bayrak Şairi olarak bilinen Arif Nihat Asya da (1904-1975) yolu Yozgat’a düşen önemli isimlerdendir. Onun Yozgat’ı anlatan şiirlerinde Saat Kulesi’nden, Gelincik Kayasına,  Çamlık’a, Çamlık’ın Aslı’yı arayan Kerem’in diktiği beş çamdan nasıl bugünkü hale geldiğine dair öyküler gizlidir.  
Karacaoğlan’dan Aşık İbrahim’e, Fenni’den Gamlı’ya, Nazi’den Hüzni’ye, Akif Paşa’dan Abbas Sayar’a kadar yüzlerce şair ve yazar yetiştiren, Atsız, Sabahattin Ali veya Arif Nihat Asya gibi onlarca şair ve yazarın uğradığı, eser verdiği, esin kaynağı olarak değer verdiği  yer olan Yozgat, bu belleği iyi tasarlanmış bir müzede sergilemelidir. Bunun için Hüzni Baba’nın (1879-1936) evi kamulaştırılabilir ve çalışmalara başlanabilirdi. Ne yazık ki, on yıllardır söylememize rağmen bu konuya duyarlılık gösterilmesini sağlayamadık.


 

OKUR YORUMLARI
selim
07.03.2010 22:05:00

hocam,her yazınızda sayenizde yeni şeyler öğreniyorum.teşekkürler.

sercan
28.02.2010 15:03:00

yozgat eksenli makaleleleriniz bize bilmediğimiz çok şeyi öğretiyor.yozgat aslında çoğu bskımdan değerler manzumesi..yani bizi her yazınızda irşad ediyorsunuz.sağolun

seda
25.02.2010 08:17:00

değerli hocam,yazdıklarınızla hep bizim yozgata dair bilgi dağarcığımızı zenginleştiriyorsunuz..size çok teşekkürlerim sunuyoruz.saygılar.

Durak taştan
21.02.2010 09:39:00

değerli hocam,yozgatlı hiç bi zaman şairine,yazarına,gastecisine,ressamına,sanatkarına sahip çıkmadı.boşuna çabalamayın,bundan sonrada sahip çıkılacağını tahmin edemiyorum.

rıdvan
07.02.2010 08:28:00

evet,yozagata şair ve yazarlar müzesi yakışır.haklısınız .ilgililerin bu meseleye çoktan el atması gerekirdi.sizi bu konuda yürekten destekliyoruz.hürmetler.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ