Koranavirüsle ilgili olumsuz bazı halk davranışlarına "erkeklik", "korkaklık", "umursamazlık", "katillik", "bıkkınlık", "tiryakilik"; olumlu olana da “fedakârlık” başlıkları altında bu sayfadan dikkat çekmiştim.
Bütün dünya gibi biz de zor günlerden geçiyoruz. Atalarımız acıyı hafifletmek, biraz olsun teselli bulmak için böyle durumlarda “elle gelen düğün bayram” demişler.
Ancak cefa, keder veya acıya ortak olunmuyor, dertler paylaşılmıyor, kimileri gülüp eğlenmeye devam ediyorsa o zaman da “kavurganın yananı sıçrar” veya “ateş düştüğü yeri yakar” diye duyarsızlık edenlere sitem etmişler.
Duyarsızlık, birbirini seven ve birbirine hoşgörüyle bakan aynı topluluk içinde çoğu zaman “ilgisizlik”, “özensizlik”, “dikkatsizlik” veya “cahillik” gibi daha yumuşak ve empati kurmayı deneyen kelimelerle ifade edilmiştir.
Şayet bu sınırlar aşılmış ve zorda olan kişi konuya “saygısızlık”, “sevgisizlik”, “değersizlik” veya “önemsizlik” duygusuyla bakmaya başlamışsa, o zaman muhtemelen sitemin dozu artmış ve “elin ölüsü…” atasözü söylenmiştir.
Belki de söylemeye ne hacet var diyeceğimiz şekilde toplum olarak ilişkilerimizi bu noktaya getirmemek için daha duyarlı olmamız gereken günlerden geçiyoruz. Bu günlerde birbirimize daha fazla ilgi göstermemiz gerekiyor. Bu durumlarda söylenen “acılar paylaşıldıkça azalır; sevgiler paylaşıldıkça çoğalır” sözü ne güzeldir.
Öncelikle hepimiz başımıza musallat olan bu virüs illetine karşı hem kendimiz hem çevremiz için duyarlı olmalıyız. Bu duyarlılığın sloganı “bana bulaşmasın; birine bulaştırmayayım” olmalıdır.
Bunun için yapılması gerekenler aylardır söyleniyor, artık herkes biliyor. Biz bu hususta ataların “çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin” sözünü hatırlayıp susalım.
Sokaklardaki “kalabalık”, virüs rakamlarındaki “fazlalık” ve yoğun bakımlardaki “doluluk”, hepimize biraz da “ıssızlık”, “gizlilik”, “görünmezlik” kelimelerini hatırlatsın. Kim bilir belki de atalar böyle durumlar için söylemiştir “gezen papuç…” sözünü.
Duyarlılık gösterip eve gizleneni muhtemelen virüs bulamıyor ama çoğu hanede bu sefer de kapıyı “açlık”, yoksulluk” veya “işsizlik” çalıyor.
Peygamberimiz bir hadisinde “komşusu açken tok yatan bizden değildir” buyurmuşlar. Gün bu duyarlılığı en fazla gözetmemiz gereken gündür.
Rezidanslarda, lüks semtlerde yaşayanların hâli vakti çok şükür yerinde olduğu için duyarlılık göstereceği yakın “komşu” bulamıyor olabilir. O zaman Yahya Kemal gibi yollara düşüp Atik Valde’den inen bir sokak aramalıyız. Ataların gün olur “demir kapılının ağaç kapılıya işi düşer” sözünü unutmayalım.
Bu günlerde virüs ile ilgili olarak “yalancılık” ve “suskunluk” kelimelerini yanımıza yöremize yaklaştırmayalım. Kendisine virüs bulaşan toplumsal dışlanma korkusuyla bunu gizlemesin; sadece kendi gizlensin yeter. Hele ben temizim diye yalan söyleyerek kalabalıklara dalmasın. Milletimiz bütün erdemi ve sağduyusuyla eminim konuya “Allah’tan geldi” diye bakmasını da bilir. Onun kızacağı husus “tedbirsizlik” olacaktır.
Öte yandan herkesi uyaralım, dikkat çekelim ve tedbire zorlayalım ama “moralsizlik” yaratacak “abartılılık” dilinden de uzak duralım. Derdimiz yeterince büyükken bir de eskilerin tabiriyle “habbeyi kubbe” yapmayalım. Bu yolla çevremizde panik yaratıp birbirimizin bağışıklığını düşürmeyelim.
Atalar “düşmez kalkmaz bir Allah” demiş ve gelecekten ümidini kesmediğini “bu da geçer ya Hû” sözüyle özetlemiş.
Dileyelim ve kimsenin “geçer ama deler geçer” demediği bir dayanışma ruhu ve duyarlılıkla bu günleri atlatalım.
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ