Prof. Dr. M.Öcal Oğuz

BOZOK YAZILARI

Dijital genç ve geleneksel yaşlı terkibi

Modernleşme süreç ve çağlarında okuryazarın yanında ümminin, mühendisin yanında ustanın, teknolojiyi bilenin yanında eliyle toprağı kazanın da hayat hakkı, yaşama şansı vardı ve bu sayede bu günlere gelebildiler. Artık onları belirsiz, daha doğrusu kaygı verici bir gelecek bekliyor.

Öyle anlaşılıyor ki karantina altındaki dünya, korona sonrasında yeni bir sabaha uyanacaktır. Hayatın oksijen tüpü gibi internete ve dijital dünyaya bağlandığı şu günlere yeni bir sabahın şafağı gözüyle bakılabilir. Herkes şimdiden “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demeye başladı zaten.

Karantina altındaki dünyada en küçük memurundan devlet başkanlarına kadar herkes işlerini evden yürütüyor, devletler arası görüşmeler evden yapılıyor. Kreşe gidenden doktora yapana kadar bütün öğrencilerin evleri aynı zamanda sınıfları oldu. Bugüne kadar çoğumuzun adını sanını duymadığı görüntülü konuşma teknikleri dilimizde dolaşıyor.

Tasarımcılar, bilgi üretenler, sanat yapanlar ve bilumum bilgi yayıcıları dijital çağa ayak uydurdukları oranda işlerini evden yürütmeye başladılar. Son günlerde en çok kullanılan kelime evde çalışmanın ifadesi olan “home office” oldu.

Karantina günlerinde kullanabilenler için dijital teknolojinin neredeyse bebeklik çağı ürünü olan nineyle-dedeyle torun arasındaki görüntülü konuşmayı sağlayan telefonların bile büyük bir imkân ve gelişme olduğu ortaya çıktı.

Bankadan para çekmek, marketten ekmek almak veya eczaneden reçete yaptırmak için telefonunuzda uygun “application” olması, kodların, şifrelerin bilinmesi gerekiyor. Mekanik de olsa karşınızda hiçbir yönlendirici olmadan elinizdeki akıllı telefona sizin akıl veya daha doğrusu talimat vermeniz gerekiyor. Bunu yapamıyorsanız ekmek bile alamıyorsunuz, yani yardıma muhtaçsınız.

Dijital çağ, zaten korana günleri öncesinde insanları gündelik hayatta kendine ayak uyduranlar ve diğerleri diye net çizgilerle ikiye ayırmaya başlamıştı. Şimdi sokağa çıkma yasağı ve karantina sayesinde eline geçirdiği fırsatla muhaliflerini yandaşa çeviriyor veya bertaraf ediyor. Biat edenlerin ve işe yarayanların yaşayacağı, diğerlerinin fiziken veya manen ölüp gideceği bir süreç başlatmak istiyor.

Bu sürece uyum sağlama gücü ve kapasitesinin daha çok gençlerde, kentlilerde, zenginlerde ve eğitimlilerde olduğu açıktır. Nitekim dijital teknoloji kullanımı, yaş oranı düştükçe, kırdan kente geldikçe, fakir sınıflardan zengin sınıflara geçtikçe artıyor, Dijital teknoloji, şu günlerde korana virüsün daha çok yaşlıları öldürmesini ellerini ovuşturarak izliyor olmalıdır.

Dijital teknoloji, küreselleşme olgusunun rüzgârını da arkasına alarak yavaş yavaş bölgesel farkları, dilsel ve kültürel çeşitliliği ortadan kaldıran, insanlığın on binlerce yıllık deneyimini, bütün geleneksel bilgi sistemlerini göz ardı eden veya işine yarayanları seçen yeni ve yararcı bir depolama tekniği ile bilgi topluyor ve kendi yorumuyla yeniden üretiyor.

Ancak her ihtilalci ve istilacı gibi dijital teknoloji de hata yapıyor. Dünya ve gelecek kuşaklar için ihtiyacı duyulacak bütün geleneksel bilgiyi, deneyimi ve birikimi depoladığını veya depolayabileceğini sanıyor ya da bunu umursamıyor.

Sanayi devriminin ve sonrasındaki modernist akımların geleneksel bilgiyi küçük görerek düştüğü hatalara düşüyor. İnsanın biyolojik olduğu kadar doğal, sosyal ve kültürel bir varlık olduğunu o da unutuyor. Daha vahimi kendini sürekli yenileyen, muhakeme yürüten, kültür ve sanat yaratan “zekâ” olmadan dünyanın “yapay zekâ” ile olağan akışını sürdürebileceğini sanıyor.

Dijitalin büyüsüne kapılan ve onun esiri olan gençlerde ortaya çıkan doğal, sosyal ve kültürel boşlukların onlara “mutsuzluk” ve “hayattan kopma” olarak dönüşünü önemsiz imalat hatası gibi görüyor. Olumlu sonucu “başarı” olarak kodlayabiliyor ama “mutluluk” ve “hayal kırıklığı” gibi duyguları ölçemiyor.

İşin belki de en dramatik yanı dijitalin bu eksik, hatalı hatta düşmanca yönleri ile mücadele edebilmek için de onun dilini konuşmak hatta ahbap olmak gerekiyor.

İşte tam da burada insanlığın bilgelere, deneyimli yaşlılara ve onlardan kültürlenmeye devam eden gençlere ihtiyacı var. Dijital teknolojinin hoyratlıklarına karşı, gençlerin dijital bilgisi ile yaşlıların deneyim ve birikiminin işbirliği gerekiyor.

Bu arada yaşlıların da geleceği inşa etmesi imkânsız olan basmakalıp bilgilerini, yararsız yaşantılarını ve sert otoritelerini bir yana bırakarak bu işbirliğine çözümcü, müşfik ve sevgi dolu bir ruh hâliyle yaklaşması gerekiyor.

Belki bu korona günlerindeki aile içi yaşantılar, bu işbirliğinin nasıl olacağı, “geleneksel” ile “dijital”in nerelerde uzlaşacağı gibi konuları düşünmek için vesile olacaktır. Hazır kreşe giden çocukla anne ve baba hatta nine ve dede aynı evde karantina altında iken, salt dijital bir dünyanın insanı mutlu edip etmeyeceği konusunu tekrar gündeme almak gerekiyor.

Sokağa taşan müziklerden, balkondan balkona edilen sohbetlerden veya sanal ortamda üretilen mizahtan başlayarak binlerce geleneksel kültür, bilgi ve sanat, dijital teknolojiye inat, anında, doğaçlama ve “Allah vergisi” zekâ ile kendini günün şartlarına çoktan uydurdu bile.

Kısacası masalı nineden, hikâyeyi dededen, türküyü babadan, ninniyi anneden yeniden dinlediğimiz, birlikte yeniden beş taş, hırsız-polis veya vızvız oynadığımız, mum ışığında duvara yansıttığımız elimizle yeniden doğaçlama tiyatro yaptığımız bu günler, dijitalin önceden kurgulananlarla sunabildiğini sunduğu, diğer alanlarda nasıl sustuğunu gösterdi.

Korona günleri, özellikle kültür ve gıda başta olmak üzere hayatta kalmaya dair pek çok pratiğin geleneksel bilgi ortamındaki varlığının önemini gösterdi. Aile içi mutluluğumuzu geleneksel bilgi, sanat ve deneyimler sağladı. Ama aynı zamanda gençlerin dijital bilgi ve birikimi de sanal marketleri evimize getirdi. Okullar onun sayesinde eğitime kapılarını açabildi.

Kısacası korana günlerinin bir deneyimi olarak diyebilirim ki insanlık hiçbir zaman geleneksel bilgi olmadan yapamaz ama bu geleneksel bilgiyi elinde tutanlar da artık eskisi gibi otorite olamaz. Gençler ise bu musibet sayesinde öğrendiler ki dijital teknoloji insanı kaygılarından uzaklaştıramaz, mutlu edemez, bazı ihtiyaçları giderebilir ama doğal, sosyal ve kültürel bir varlık olduğunu hissettiremez. .

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ