Sözlükler, içinde veya üstünde kimse veya şey bulunmayan yer, nesne, şey olarak tanımlıyor.

Yapılan tanımlarda karşıtı olan “dolu” ise o kadar olumlu görülüyor ki, “boş”a kesinlikle olumsuzdur diyorsunuz. Nitekim “içli dışlı” veya “tatsız tuzsuz” benzeri hem olumlu hem olumsuz eklere sahip olmaması da bunu destekliyor. Öyle ki meşhur bardak mevzuundaki “yarısı dolu” bile “yarısı boş” olduğu için “doluya koysan almıyor boşa koysan dolmuyor” diye üzüntü konusu olabiliyor.

Bunun içindir ki ruhu ve manası güzel pek çok kelimenin “işsiz”, “verimsiz”, “anlamsız”, “yararsız”, “bilgisiz” gibi olumsuzları da “boş” ile eş anlamlı olarak kullanılıyor. İşsize “boşta”, bilgisize “bomboş” dendiği gibi…

Dilde, kültürde ve sosyal hayatta üstüne bu kadar gidilse de “boş” her zaman olumsuz değildir. Mesela, iş arayan biri için “boş kadro” haberi o kadar olumludur ki… Kalabalık bir mekânda boş yer bulmak da öyledir. “Boş atıp dolu tutan” doğuştan talihliler için de boşun bir zararı yoktur. Eskiden “hobileriniz nedir” diye sorulunca en olumlu cevap olarak “boş zamanlarımda kitap okurum” denirdi.

Kontrolsüz kentleşme süreçlerinde “meydanı boş bulanlarca” dağların, ovaların bir karış "boş yer” kalmayacak kadar betona ve binaya boğulduğu “dolu”ya özellikle şu korona günlerinde nasıl olumlu; ıssız yer anlamıyla “boş”a nasıl olumsuz bakılabilir?

Verimli tarım topraklarını “boş arazi” hâline getirip, ekmeye dikmeye “boş ver” diyenlerin bir gün “ellerim böyle boş boş mu kalacaktı” veya “boş vere vere ne hâle geldik” diyen şarkılar söylemelerinden korkarım.

Ataların tembele ihtarı “yazın gölge hoş, kışın çuval boş” veya “er giden işine geç giden boşuna”; işsize nasihati ise “boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir” şeklinde olmuştur. Sanırım atalar bu sözleri, “boş gezenin boş kalfası” veya “boş işler müdürü” gibi işsizlik deyimleri ortaya çıkmadan önce söylemişler.

Çok konuşana “boş laf karın doyurmaz”, fakirliğin sebep olduğu çaresizliğe “boş çuval dik durmaz” veya karşılık gözetmeden talepte bulunana “boş torba ile at tutulmaz” diyen atasözleri, umudun bile gıdadan beslendiğini göstermektedir. “Baş olan boş olmaz” güvenci olmasa “boş kile dipsiz ambar” hangi umudu yeşertebilir ki?

Nasreddin Hoca’nın meşhur “ye kürküm ye” fıkrasını bilirsiniz. Atalar bu durumu “fakirin yüzü soğuk olur” ve “eli boşa ağa uyur derler, eli doluya ağa buyur derler” diye özetlemiştir.

Şeyh Edebali “çok konuşma, kem konuşma, boş konuşma”; Dostoyevski “şu dünyada doğruyu söylemek kadar zor, boş konuşmak kadar kolay bir şey yoktur” diyor. Halk, bu durumu “boş fıçı çok tangırdar”, "boş teneke tıngırdar" ve “boşboğazı ateşe atmışlar, odunum yaş demiş” atasözleriyle anlatır.

Atalar, bilgisizi eleştirmek için “boş başağın başı dik olur” diyor. Montaigne de “insanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler” diyerek aynı metaforu kullanıyor. Hoş, dalları yerlere değen meyveli ağaçlar da öyle değil midir?

Boş kelimesi, “boşamak” ve “boşanmak” gibi tatsız fiillerin de kaynağıdır. Evlenenlere “bir yastıkta kocayın” diye dua edilir; boşanmalar ise hoş karşılanmaz. Hele “el ağzına bakan karısını tez boşar” veya “bekâra karı boşamak kolaydır” denilerek yangına körükle gidenler ayıplanır. Ancak günümüzün kent hayatında ortaya çıkan maçoluğun takıntılı “ya benimsin ya toprağın” tavrına ve cinayetlerine karşı eskilerin “boş ol, boş ol, boş ol” sözü bile olumlu geliyor kulağa.

“Bebeğin beşiği çamdan/yuvarlandı düştü damdan/beybabası gelir şamdan/nenni nenni nenni bebek oy” diyerek “boş beşik” başında “gözlerinden boşalan yaşlarla” ağıtlar yakan taze gelinin hayata umutsuz, kederli ve “boş gözlerle bakışı”, belki de boş kelimesinin en acıklı kullanımlarından biridir.

“Kalbi boş olmak” ilgi duyulana verilen mesaj olabileceği gibi "belki gelirsin diye boş yere yandım" diyen bir hüzün hikâyesine de kapı aralayabilir. “Artık bülbül ötmüyor gül dolu pencerede/yalnız hatıran kaldı boş kalan çerçevede” şarkısı, kim bilir ayrılık sonrasında yırtılan fotoğrafların kaz kez fon müziği olmuştur?

Boş, kâh vefasız ömür, kâh yaşanan hayal kırıklığıdır. Âşık Mahzuni’nin “Mevlam bana ömür vermiş/boşu boşuna boşu boşuna” veya “kalırsa dünyada insanlık kalır/kuru hayal fani dünya boşumuş” ile Yıldırım Gürses’in “yalan dünya her şey bomboş” demesi bundan olmalıdır.

Dünyanın gelip geçiciliği, “bu dünya boş” kadar başka hangi sözle ifade edilebilir? Ancak asıl önemli olan sanırım Âşık Veysel’in dediği gibi iki kapılı hanın ikinci kapısından varılan menzilde “elim boş yüzüm kara” dememek olmalıdır.

Türk kültüründe hediyeleşme çok önemlidir. Ev alana, evlenene hediyesiz gidilmez. Hasta ziyaretine, yas almaya hediye götürülür ve “eli boş gelmek” tuhaf karşılanır. Anneler gününün hediye çiçeklerinin bile saatli bomba gibi görülmesi korana günlerinin hüznü olarak hafızalara kazındı.

Boş, salgın sonrası “normalleşme” döneminin en çok telaffuz edilen kelimelerinden biri oldu. Yeni kurallar, otobüslerin, uçakların, kafelerin, restoranların “yarısı boş” olacak diyor. Eskiden “yarışı boş” mutsuzluk sebebi iken şimdi güven timsali oldu.

Bütün dünyada diller pelesengi olan “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” lafı, “boş hayallere kapılma” telkini ve “dert gider amma yeri boş kalmaz” atasözüyle birlikte kâbusa mı dönecek; yoksa çabaların “boşa gitmediği” güzel günlere mi ulaştıracak, yaşayıp göreceğiz.

Allah, korona günlerinde cebi delik, midesi boş olanlara yardım etsin! Rahmet ve yardım onların üstüne “bardaktan boşanırcasına” yağsın!

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ