Prof. Dr. M.Öcal Oğuz

BOZOK YAZILARI

Bayram Dede hediyeleri

Popüler kültürün Noel Baba icadını hep kıskanmışımdır. Aslında popüler kültürün Avrupa mitolojilerinden ve Hıristiyanlık efsane ve değerlerinden ürettiği her şeyi kıskanmışımdır. Dünyada birçok entelektüel teorik olarak popüler kültüre veya onun başka bir ifadesi olan kitle kültürüne karşı çıkar ama pratikte hayat başka türlü akar.
Aziz Nikola’nın veya Saint Nikola’nın Amerikalı tüccarların ve reklamcıların maharetiyle Noel Baba’ya dönüşmesi, saf ve katışıksız Hıristiyanlar açısından bir bozulma ve yozlaşma gibi görünse de dünyaya batı toplumundan ve Hıristiyanlık değerlerinden kopmayan bir çağdaş mit armağan etmiştir. Şimdi bizimle birlikte dünyanın her yerinde ren geyiklerinin çektiği kızaklarla çocuklarımızın yeni yıl hediyelerini Noel Baba getiriyor. Hayır! Bizimkileri getirmiyor derseniz ne kadar azınlıkta kaldığınızı düşününüz. Hiçbir şey yapmasanız ve eylemsiz kalsanız bile en azından Noel Baba’nın kim olduğunu biliyorsunuz. Buna karşılık, Noel Baba’nın birebir karşılığı olan Boz Atlı Hızır’ın belleğinizden ve kültür hayatınızdan nasıl çıktığını, genç kuşaklar arasında nasıl unutulup gittiğini düşününüz.
Sevgililer Günü, Yunan mitolojisinden, Roma ritüellerinden ve nihayet Hıristiyanlık efsanelerinden doğmuş bir bahar bayramıdır. 1990’larda Türkiye’de de yayılan bu kutlamanın etkinliği karşısında bizim bahar bayramımız olan Nevruz ve Hıdırellez’in ne denli unutulduğunu hatırlayınız.
Cadılar Bayramı’nda çocukların şeker toplama figürleri dünyaya yayıldı. Oysa bu bizim bayramlarımızın en önemli çocuk eğlencelerinden biriydi. Artık kentlerde köklerinden ve köylerinden kopuk bir şekilde yarattığımız dejenere mahallelerde şeker toplamaya çıkan çocuklarımızın organ mafyalarının eline düşme ve sapık komşuların tecavüzünü uğrama hikâyelerini dinliyoruz.
Kestikleri bir hindinin etrafında dededen toruna bütün ailenin sevgiyle toplandığı Şükran Günü’nün bizdeki karşılığı olan Kurban Bayramı’nı televizyon ekranlarında bir vejetaryenin hatta bir etyemez kültür mensubunun şaşkınlığı içinde izliyoruz. Yaydığımız dehşetengiz görüntülerle birbirimize katliamcı gibi bakıyoruz.
Oysa bizim kültürümüzde özellikle Ramazan ve Kurban bayramları çok önemliydi. Öylesine önemliydi ki hayatın birçok iş ve olayı bunlara göre planlanır, hayat bunlara göre yaşanırdı. Öğrencilerimizle yaptığımız ve Gazi Üniversitesi tarafından yayımlanan Türkiye’de 2010 Yılında Yaşayan Ramazan ve Kurban Bayramı Geleneksel Kutlamaları adlı kitap Anadolu’nun bayram kutlamaları bakımından ne denli zengin olduğunu ortaya koydu. Büyük kentlerin ve medyanın Kurban’ın dana kaçtı hikâyeleri ile Ramazan’ın direklerarasında sıkıştığını bir dönemde Anadolu’nun bu zenginliği belki biraz olsun kültür endüstrisinde dikkat çeker.
Yozgat’ta çocuklar açısından bayramların en önemli üç figürü bayramlık adı verilen giysiler ve Bayram sabahları konu komşu, akraba ile birlikte yenen bayram yemekleri ve şeker toplamadır. Çocukların bayramlarda heyecanlı bir şekilde beklediği an Bayram sabahı giyilen giysilerdir. Bu giysilerle gidilen Cami’de kılınan Bayram Namazı çocuklar için unutulmaz bir kendini gösterme fırsatıdır.
Batı popüler kültürü, Noel’de alınan hediyelere mitolojik bir boyut kazandırmış ve bu hediyelerin Noel Baba tarafından getirildiğine inanılmasını sağlamıştır. Türk kültüründe böyle bir mitolojik heyecan yoktur, anne-baba hediyeleri alır, çoğu zaman çocuğun bayram sabahı giymesi için başucuna koyar. Bütün güzelliğine rağmen, kuru ve mekanik bir iletişimdir bu.
Türk kültürünün hem geçmişinde hem de bugününde her ailede her çocuğa karınca kararınca hediye alındığı herkesin malumudur. İlgili sektörlerin canlanmak için bayramı beklediği de bilinen bir şeydir. Ama Türk tüccarı, Batıdaki meslektaşları gibi davranarak bu kuru ve mekanik alana mitolojiden yararlanarak popüler bir heyecan katamamıştır. Bir şekerleme firmasının son yıllarda bayram ziyaretlerini destekleyen reklamlarını hatırlayacak olursak, bayram hediyelerine kazandırılacak bir mitik-popüler öykünün ne denli etkin olabileceği değerlendirilebilir.
Çocuklara hediye vermede böyle bir mitik öykülemeyi eşimle ben kendi evimizde uyguluyoruz. Çocuklarımızın yılbaşı hediyelerini Hızır Baba, bayram hediyelerini Bayram Dede getirdi bebekliklerinden beri. Onlar üzerine ne mitolojiler ne popüler hikâyeler yarattık, ürettik, paylaştık kendi aramızda. Çocuklarımız büyüdüler ama hâlâ hediyelerinin Hızır Baba ve Bayram Dede tarafından getirilmesini istiyorlar, artık bunu çocukluklarının ayrılmaz bir parçası olarak görüyorlar. Biz mütevazı bir Türk ailesi olarak çocuklarımıza aldığımız hediyelere kendi çapımızda bir mitolojik derinlik kazandırmaya, çocuklarımıza kendi kültürümüzden kaynaklanan bir heyecan yaratmaya çalışırken, Yılbaşı ve Bayram ekonomilerini ellerinde tutan tüccarlarımızın böyle bir popüler miti tasarlamayı düşünmemelerini nasıl yorumlamayız?
Sanatçısı kendi kültüründen beslenmeyen bir ülkenin tüccarı nasıl beslenebilir ki? Eğitim kurumları kendi kültürünü anlatmayan bir ülkenin sanatçısı kendi kültürünü nasıl tanıyabilir ve ondan esinlenebilir ki?

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ