Prof. Dr. M.Öcal Oğuz

BOZOK YAZILARI

Arabaşı’dan Çapanoğlu’ya ...

Arabaşı’dan Çapanoğlu’ya “kendini iyi hissetme” efsaneleri

Son iki yüzyılda ortaya çıkan kimi kültür teorileri, yüzlerce belki binlerce yılın kültürel birikimlerini üretildikleri dönemlerin veya çağların algılarını, bilgilerini ve ihtiyaçlarını dikkate almadan “etiolojik” efsaneleri aratmayacak tarzda “bilimsel etiolojiler” olarak yeniden yorumlamıştır. Bu konuda “ulus” veya “sınıf” bilinci oluşturmak için folklorik materyalleri, üretildikleri veya yaşatıldıkları yer ve bağlamların değil de yeni dönemde tüketildikleri durumların beklentilerine göre yorumlamak, Almanya’dan Japonya’ya, ABD’den Rusya’ya kadar dünyanın pek çok ülkesinde ve bölgesinde görülen uygulamalardır. Dünyanın geçirdiği süreçlere bağlı olarak, Türkiye’de de bu uygulamaların paralelleri ortaya çıkmıştır.

Halkbilimi disiplini içinde “fakelore”(sahte bilgi) olarak adlandırılan bu durum, aynı zamanda bir “kendini iyi hissetme” konusudur. Bu konu, çağdaş ihtiyaçlara cevap veremeyen folklor üretimlerinin yorumlanmasından başlayarak onlara yeni etiolojik (neden açıklayıcı) efsane üretmeye veya fakelore yapmaya kadar uzanabilir. Folklorun kendi bağlamından koparılarak yeniden üretildiği veya yorumlandığı Alman “üstün ırk” ve Rus “ezen ve ezilen” hikayeleri tamamen bu konuyla ilişkilidir.

Türkiye’de de benzer ihtiyaçlar ortaya çıkmış ve folklor buna göre ya yeniden yorumlanmış ya da üretilmiştir. Yozgat’taki yüzlerce tarihi bir geçmişi, köklü bir hikayesi olan köy adının Cumhuriyet idealleriyle bağdaşmadığı gerekçesiyle değiştirilmesi örnek verilebilir. Bu satırların yazarının doğduğu köyün adı Şıhlar iken malum nedenlerle Pınarkaya yapılması sayısız örnekten biri olarak gösterilebilir. Halkın veya idarenin anlam veremediği yüzlerce eski Türkçe yer adı bu şekilde değiştirilmiştir. Bir de bunlara doğrudan o yerleşim yerlerinin halkının talepleri eklenmelidir. Yüzlerce yıllık kimi yer adları, utanç verici, acayip, gülünç veya başka bir ters anlamaya neden oluyor gerekçesiyle torunlar tarafından “redd-i miras” edilmiştir. Bütün bunlar folklordaki bir terimle ilgilidir: Kendini iyi hissetme.

Son yıllarda Bozok Yaylasının yiğit evlatlarının evde, köyde, kasabada, kentte, sılada, gurbette, yurt içinde veya yurt dışında önemli bir toplanma vesilesi olan “arabaşı” yemeği, bu kendini iyi hissetme sorununun tam ortasına düşmüştür. Öyle ya hem Türk, hem Yozgat hem de Bozok diyeceksin sonra da “bizim oranın milli yemeği” diye “Arap aşı” diye bir kelimeyi telaffuz edeceksin. Böyle bir bağlamda insanın kendini iyi hissetmesi mümkün mü? Bu durumda buna daha iyi bir açıklama bulmak, yorumlamak hatta “bilimsel bir etioloji” yaratmak kazınılmaz olmaktadır. Arabaşı iki kelimeden oluşuyor bu belli. Ama bunları öyle bir ayırmalıyım ki beni “Arap” tan kurtarsın ve kendimi iyi hissetmemi sağlasın. İşte çözüm önerileri: Birinci öneri: Arabaşı, oda sohbetlerine ara verildikten sonra yenen bir yemektir. Bunun adı olsa olsa “Ara başı”dır. İkinci öneri: Türkçe’de “aş” yemek demektir. Sütlaç, bulgur aşı, ayran aşı vb. örneklerde olduğu gibi bu kelime de “Ara aşı” olmalıdır. Türkçe’deki “Arap” kelimesini ve ikincil anlamlarını bilmeyince, “eyvah Arabaşının altından Arap kültürü çıkacak” korkusunu anlamak mümkün. Kendimizi iyi hissetmenin formülü bu yemeğin adındaki “Arap” ifadesinden kurtulmaktır. Oysa Türk folklorunda “Arap” o kadar yaygın ve Arap milleti ile o kadar ilgisiz nedenlerle kullanılır ki... Türkçe’nin önemli verimlerinden biri olan meşhur Kırımdan Gelirim türküsünün bir dörtlüğü şöyle başlar: “Kırımdan gelirim adım da Arap’tır” Tabii bu türküyü üretildiği dönemde dinleyenler herhalde Arap milletinin bir ferdini değil de teni biraz esmerce olan Türk kahramanını düşünüyorlardı..

Yozgat adına gelince, halk arasında anlatılan ve yazılı kayıtlara geçen bir efsaneye göre Çapar Ömer Ağa’ya Hızır dua eder “Allah yozuna yoz katsın” diye. Halk etimolojisine ve inancına göre bu dua Yozgat adının doğuşuna kaynaklık eder. Ancak “Yozgat” adındaki “Yoz” kelimesi bugün galiba pek hoşa gitmiyor ve kimi Yozgatlı bu nedenle kendini iyi hissetmiyor olmalı ki arayış başlıyor. Bozok adına ve bölgesine uygun bir çözümleme bulunuyor. Kelime aslında “Bozoklar” anlamına gelen Bozokat’tır ama yanlış bir yazımla Yozokat olmuştur. Kelime zaman içinde de Yozgat’a dönüşmüştür. Bu çözümlemeyle hem “Yoz” kelimesinden kurtuluyorsunuz hem de “Bozok” gibi köklü bir ada yeniden kavuşuyorsunuz.

Ancak Yozgat’ın dışında Anadolu’da 7-8 ilde daha Yozgat adını taşıyan yerleşim yerinin varlığını ve bu adların bir hayli eskiliğini öğrenince, müstensihlerin Arap alfabesiyle “b” yazacakken bir noktayı fazla koyup “y” yazmış olabilecekleri savı sarsılıyor. Ve peşinden yeni sorular geliyor: Bir müstensih yanlış yazdıysa ikincisi neden düzeltmemiş? Çünkü yanlış yazan müstensih tarihi temize çekmiyordu ki nihayet konuşulan dili yazıyordu. Bir başka soru: Bir müstensihin yanlış yazmasıyla bütün halk mı konuştuğu dili unuttu ve “kırk yıldır” “Bozokat” dediğine birden bire “Yozokat” deme yanlışına düştü?

Sonuç: Efsaneler doğal olarak tarih değildir ama bir inanma ve açıklama biçimi olarak etkilidir. Yeni efsane üretimi ve onun halka mal edilmesi her zaman ihtimal dahilindedir ve eski efsanelere giydirilen yeni içerikler burada görülen örneklerde olduğu gibi hem bir fakelore hem de bir kendini iyi hissetme konusudur.
OKUR YORUMLARI
celal altıok
06.04.2009 12:25:00

izmirden degerli hocama ve tüm yozgatlı dünyasına selam olsun hocam .saraykent ilçesi divanlı köyünde birinci derecede sil alanı trist çekecek yer var ama kimse bilmiyor defineciler dışında ilgilenip köşenizde anlatmanızı istiyorum saygılarımla .
05425129339.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ