1901 yılından beri fizik, kimya, edebiyat, tıp, ekonomi dallarında en iyilere, dünya barışı için çabalayanlara verilen prestijli Nobel Barış ve Bilim Ödülü Komitesi birçok ülkeye defalarca ödül vermesine rağmen bizim ülkemiz o günden bugüne Edebiyat ve Kimya dalında olmak üzere sadece iki kez ödül alabilmiştir. Aday sayısı da bir elin parmakları kadar az sayıda olmuştur. Niye acaba Hiç düşündünüz mü?
Bunun cevabını sorgulamadan önce 1944 Nobel Fizik Ödülü Sahibi Isıdor İzaak Rabiye böylesine önemli bir ödül alacak kadar gayret etmeni neye borçlusun diye sormuşlar. Verdiği cevap çok manidardır. Beni farkında olmadan bilim insanı annem yaptı. Diğer anneler okuldan gelen çocuklarına Bugün ne öğrendin? diye sorarken, benim annem işte burası çok önemli benim annem İzzy bugün iyi bir soru sordun mu? derdi. İşte bu fark; farklı soru sorma yaklaşımı beni bilim insanı yaptı.
Hazır gençlerin sorunları ve çözümlerinin konuşulduğu şu günlerde acaba biz anne babalar öğretmenler düşünmeyen, analiz yapamayan, olaylar ile olgular arasında ilişki kuramayan; sorgulamadan, soru sormadan, tartışmadan tüm öğretileri kalıp halinde ezberleyen bir nesil mi yetiştiriyoruz? Öğrendiklerini tekrarlarken bile bu sınavda çıkar, bu çıkmaz diye bilime sadece geçme notu alabilecek kadar değer veren bir nesil mi bizi gelişmişlik seviyesinde hep gerilere atıyor? Bu denli genç nüfusa sahip bir ülkede halen teknolojiyi ithal etmenin gerekçeleri ne olabilir? Potansiyel olarak gerekli donanıma sahip olsa, doğru bir şekilde yönlendirilebilse, bilime ulaşmasının yolunu bir bilebilse bilim sanat ve teknolojide devlerle yarış edebilecek seviyede bir genç nüfusumuz var. Sorgulamaya yönelik öğrenme etkinlikleri ile birlikte bunlara uygun değerlendirme stratejileri geliştirerek ah bu genç nüfusu bilimle hemhal olmalarını sağlayacak mecralara bir çekebilsek işte o zaman kim tutar bizi. Tüm öğretim metotlarımızı gençlerimize bilimi, buluşu, icadı, insanlığa hizmeti sevdirecek bir tarzda geliştirebilsek, onları öz değerlerine sahip, kendi kültürünü yaşatan, diğer kültürlerin esiri olmaktan uzak, küresel oyunların bir piyonu olmayı ret edecek kadar feraset sahibi yetiştirirsek şu yaşadıklarımızı yaşar mıyız acaba?
Gençlerimizi malayani işlerin esiri olmaktan kurtarabilsek, teknolojiye bu denli bağımlı olmalarının, kısır ve anlamsız çekişmelerle zamanlarını boş yere harcamalarının önüne bir geçebilsek onlara zamanlarının ne kadar değerli olduğuna bir inandırabilsek yarışta ipi göğüsleyebilir miyiz?
Günün en verimli çalışma saatlerinde sahilde, sokakta, kahve köşelerinde, kafelerde bu kadar genç nüfusu bir arada görmenin acısı yüreğimizi yakarken; bulduğu her boş vakitte teknolojinin imkânını sadece oyun ve sohbet sayfalarında gezinerek kullanan bir gençlik nereye gider düşünmekten alıkoyabilir misiniz kendinizi?
Sadece içinde bulunduğu anı yaşayan, geleceğe ait plan ve projesi olmayan, geçici dünya heveslerinin esiri olmuş, değerlerimizi ret eden bir gençlik bu topluma ne kadar değer katabilir?
Bugün bulunduğumuz coğrafyada yaşananları gördükten sonra eleştirel düşünen, çok okuyan, çok sorgulayan, hedefleyen, hedefine ulaşmak için bıkmadan usanmadan çabalayan, inovasyon ruhuna sahip, üretken aynı zamanda toplumsal değerlere saygılı, sevgi dolu bir yüreğe sahip ahlak sahibi dürüst gençlere dünkünden daha çok ihtiyacımız var.
Son sınavlarda her ne kadar pozitif bilimlerde başarı seviyesi dikkat çekecek kadar düşmüş olsa da yetkililerin bunun önüne geçmenin yollarını arayacakları umudunu taşıyarak bu haftanın; tüm gençlerimizin her türlü sorun ve çözümlerinin konuşulduğu bu konuda yapıcı uygulamaların devreye sokulduğu bir hafta olmasını diliyorum.
Bunun cevabını sorgulamadan önce 1944 Nobel Fizik Ödülü Sahibi Isıdor İzaak Rabiye böylesine önemli bir ödül alacak kadar gayret etmeni neye borçlusun diye sormuşlar. Verdiği cevap çok manidardır. Beni farkında olmadan bilim insanı annem yaptı. Diğer anneler okuldan gelen çocuklarına Bugün ne öğrendin? diye sorarken, benim annem işte burası çok önemli benim annem İzzy bugün iyi bir soru sordun mu? derdi. İşte bu fark; farklı soru sorma yaklaşımı beni bilim insanı yaptı.
Hazır gençlerin sorunları ve çözümlerinin konuşulduğu şu günlerde acaba biz anne babalar öğretmenler düşünmeyen, analiz yapamayan, olaylar ile olgular arasında ilişki kuramayan; sorgulamadan, soru sormadan, tartışmadan tüm öğretileri kalıp halinde ezberleyen bir nesil mi yetiştiriyoruz? Öğrendiklerini tekrarlarken bile bu sınavda çıkar, bu çıkmaz diye bilime sadece geçme notu alabilecek kadar değer veren bir nesil mi bizi gelişmişlik seviyesinde hep gerilere atıyor? Bu denli genç nüfusa sahip bir ülkede halen teknolojiyi ithal etmenin gerekçeleri ne olabilir? Potansiyel olarak gerekli donanıma sahip olsa, doğru bir şekilde yönlendirilebilse, bilime ulaşmasının yolunu bir bilebilse bilim sanat ve teknolojide devlerle yarış edebilecek seviyede bir genç nüfusumuz var. Sorgulamaya yönelik öğrenme etkinlikleri ile birlikte bunlara uygun değerlendirme stratejileri geliştirerek ah bu genç nüfusu bilimle hemhal olmalarını sağlayacak mecralara bir çekebilsek işte o zaman kim tutar bizi. Tüm öğretim metotlarımızı gençlerimize bilimi, buluşu, icadı, insanlığa hizmeti sevdirecek bir tarzda geliştirebilsek, onları öz değerlerine sahip, kendi kültürünü yaşatan, diğer kültürlerin esiri olmaktan uzak, küresel oyunların bir piyonu olmayı ret edecek kadar feraset sahibi yetiştirirsek şu yaşadıklarımızı yaşar mıyız acaba?
Gençlerimizi malayani işlerin esiri olmaktan kurtarabilsek, teknolojiye bu denli bağımlı olmalarının, kısır ve anlamsız çekişmelerle zamanlarını boş yere harcamalarının önüne bir geçebilsek onlara zamanlarının ne kadar değerli olduğuna bir inandırabilsek yarışta ipi göğüsleyebilir miyiz?
Günün en verimli çalışma saatlerinde sahilde, sokakta, kahve köşelerinde, kafelerde bu kadar genç nüfusu bir arada görmenin acısı yüreğimizi yakarken; bulduğu her boş vakitte teknolojinin imkânını sadece oyun ve sohbet sayfalarında gezinerek kullanan bir gençlik nereye gider düşünmekten alıkoyabilir misiniz kendinizi?
Sadece içinde bulunduğu anı yaşayan, geleceğe ait plan ve projesi olmayan, geçici dünya heveslerinin esiri olmuş, değerlerimizi ret eden bir gençlik bu topluma ne kadar değer katabilir?
Bugün bulunduğumuz coğrafyada yaşananları gördükten sonra eleştirel düşünen, çok okuyan, çok sorgulayan, hedefleyen, hedefine ulaşmak için bıkmadan usanmadan çabalayan, inovasyon ruhuna sahip, üretken aynı zamanda toplumsal değerlere saygılı, sevgi dolu bir yüreğe sahip ahlak sahibi dürüst gençlere dünkünden daha çok ihtiyacımız var.
Son sınavlarda her ne kadar pozitif bilimlerde başarı seviyesi dikkat çekecek kadar düşmüş olsa da yetkililerin bunun önüne geçmenin yollarını arayacakları umudunu taşıyarak bu haftanın; tüm gençlerimizin her türlü sorun ve çözümlerinin konuşulduğu bu konuda yapıcı uygulamaların devreye sokulduğu bir hafta olmasını diliyorum.
23.05.2016
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ