Mustafa TOPALOĞLU

HASBİHAL

mustafatmatpl@hotmail.com

VAH YAVAŞ’IM!

Oğulcuk’ta yeni yeni at sesleri duyulur oldu. Birkaç yıl öncesine kadar at nesli tükenmişti bizim köyde. Bizim gençliğimizde böyle miydi ya? At koşumu zenginlik nişanesiydi. Düğünlerde at yarışı yapılırdı. Motorlu tarım yaygınlaşınca at sahneden çekildi.

Sığır çobanı Şükrü getirdi atı. Şükrü, çobanlığının yanı sıra at cambazıydı. İkide bir at değiştirirdi. Bir bakarsın yağız bir at altındaki. Bir başka gün doruya binmiş. Kır at başka bir seferinde. Tam bir kovboy. Sığır yayarken atın sırtından inmez.

Oğulcuk’ta Musa, İbrahim, Kürşat birer at aldılar Şükrü’den. Musa’nın yağız atına ”Tarçın” dediler. Bu Tarçın bir defasında Muhtar Ferat’ın oğlu Bayram’ı sırtından atıverdi. Bir defasında da Çorak’ta gölet alanında İbrahim Şenel’le varıp bir Hacı Röno’ya girdiler. Röno ağır hasar gördü. Yağız atın burnu kanamadı. Binici İbrahim de hastanelik oldu. Muhtarın oğlu Ahmet takılıyordu İbrahim’e:

-Adamın gul gibi rönosunu hurdaya çıkardınız, diye.

Haceli de at meraklısı. Bazen biniyor yağız ata. Şöyle bir dolaşıyor. Bazen yedeğinde dolaştırıyor yağızı.

Kayseri’ye gittiler ailece. Evde kimse yok. Yağız at ahırda bağlı. Haceli Kayseri’den aradı benim can arkadaşım Yavaş’ı:

-Dayı, dedi. Benim atı bi sula. Yemle. Bi ilgilen...

Yavaş’tır. Eski at terbiyecisi. Gençliğini anımsadı. Hemen geldi. Yağız’ı çıkardı ahırdan. Götürdü çeşmeye. Bir güzel suladı. Sonra dereye indirdi. Niyeti derede otlatmak atı. Bir ağaca bağlayacak. At hem bir hava alsın. Hem de karnını doyursun.

Bak benim can arkadaşım neler düşünüyor. Gençliğinde Elvir’in deli al atını nasıl ehlileştirmişti. Hem de cennetten çıkmayla. Atın ayak atışından sezinler hangi havaya oynadığını. Öyle biliyor. Ama yanıldı kardeşim.

Atı bağlayacak ağaca. İp elinde ağacın gövdesine dolayacağı sırada at bir hamle yaptı ota. Bizim Yavaş yüzükoyun uzandı. Uzandı da ot, pıtırak, çakır dikeni...Üstü başı berbat oldu. At yekindi eski değirmenden yukarı Tayfun’un evine doğru. Yavaş da peşinde. Ömer Gökbaş gördü:

-Yav bacanak, ne bu hâl?

Yavaş anlattı. Ömer gülmemek için zor tuttu kendini. İnanamadı:

-Bacanak, sen bu ata bindin. At seni atmış olmasın üstünden?

Yavaş sinirlendi:

-Sen ne diyon Ömer? Ağzının işi mi? İsdersen şimdi binip Çayır’a aşşağa gidip geliyim.

Ömer Yavaş’ı teskin etti:

-Tamam bacanak inandım. Git eve de üsdünü başını temizle.

Yavaş eve geldi. Giysilerini çıkardı. Pıtırakları tek tek temizledi. En çok da saçlarının arasına dolan pıtırakları ayıklarken zorlandı.

Ömer şimdi Yavaş’ı gördüğünde bıyık altından gülüyor:

-O günkü halin neydi bacanak, diye Yavaş’ın damarına basıyor.

29.10.2015
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ