Mustafa TOPALOĞLU

HASBİHAL

mustafatmatpl@hotmail.com

TAKAYDIN PINARI

Oğulcuk’un meydan çeşmelerinden biri Takaydın Pınarı. Gürül gürül akardı yakın zamanlara kadar. Şimdi eskiden eser yok. Kaynağı kurumuş. Suyu kesilmiş. Oluğun yanına bir musluk bağlamışlar. Mal maş içsin diye açıyorlar musluğu. Su geliyor havta. Havt dolunca hemen musluk kapatılıyor. Çünkü terkosa bağlı musluk. Malı maşı olmayanlar söylenip sokranıyor. “Bizim kesemizden suluyorlar hayvanlarını...” diyerek.

Çeşmeyi Tekavüt Mustafa yaptırmış. Bilindiği gibi tekavüt “emekli” demek. Hayırı makbul olsun. Bu çeşme çok yanık yolcuya soğuk su verdi. Malı maşı,kurdu kuşu buz gibi suyundan içip hayat buldu. Artan suyuyla bahçeler sulandı.

Çona’nın İbram’in, Gara Mısdafa’nın, Daş Gafa’nın Hamdi’nin bahçeleri Takaydın Pınarı’ndan beslendi. Su kavgaları oldu. Fadime hala, Hatıca abla ve Mevlidiye bacı bahçe sulamada suyu nöbete bindirdi. Bıçakla bölüştüler Takaydın Pınarı’nın suyunu.

Şimdi o bahçeler yok. Hatıca abla sizlere ömür. Fadime hala ve Mevlidiye bacı işten ellerini,eteklerini çektiler. Çekmeseler n’olacak? Yaş kemalini bulmuş. Su var mı ki bahçe ekeceksin?

Takaydın Pınarı’nın gözü Pırçalık tepesinin ardında Muhuddün emminin tarlasındadır. Bu tarla Şeher Yolu üzerindedir. Şeher Yolu ki bir ucu Kayseri’ye gider. Diğer ucu ta Samsun’a uzanır. İşlek bir yol. Kervanlar gelip gider Şeher Yolu’ndan. Deve kervanları... Buraya bir kervancı kamp kurmuş. Tarlanın hemen üstünde Ahmet Pınarı var. Tam orada. Gece bir türlü uyuyamamış kervancı. Başını yastık yaptığı nesneye koyduğunda derinden derine su sesi geliyor. Akan bir su. İnil inil,gürül gürül...

Sabah gelmiş köye. Köyün büyüklerini bulmuş. Demiş ki:

“Şu tepenin ardında çeşmenin başında geceledik. Ben uyku uyuyamadım. Orda bir su var. Ben deyim bir billik,siz deyin iki billik...Kazın orayı. Su boşuna akıp gitmesin.”

Takayt (Tekavüt) Mustafa hayır işlerine çok önem veren bir zat-ı muhteremdir. Hemen Muhuddin emmiyle konuşup izin alır ve kervancının gösterdiği yer kazılır. Zorlu bir çalışma suya kavuşturur çalışanları. Çalışanlar arasında Şıh Baba da vardır. Herkes çok sevinir. Yüzler gülmekte. Şıh Baba sevincinden kalkar sema dönmeye başlar. Bir yandan hamdeder. Bir yandan şükür...Şiirler okur. Ne yazık ki sema dönerken söylediği şiire ulaşamadım.

Su bulundu. Dideler ruşen... Muhuddün emmi sudan pay ister. Bir kısmını bölerler Muhuddün emminin bahçesinin başına bir çeşme yaptırıp bu çeşmeye bağlarlar.

Yıl 1949’dur. Demek oluyor ki tam tamına altmış beş yıl geçmiş. Kervancı haklıymış. Su ikiye bölündüğü halde Takaydın Pınarı Aşağı Mahle’nin içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşıladı. Hayvanlarını suladı. İnek dana,koyun kuzu...Ve bahçeler sulandı arta kalanıyla...

Ne zamana kadar? Yakın bir geçmişe kadar...Su kesildi. Takaydın Mustafa’nın torunu Erol birkaç sefer su yolunda çalışma yaptı. Suyun saptığı yerleri tamir etti. Lakin kaynaktan su kesilince çaresiz kaldı.

“Çaresiz kaldı.” dedim de içime sinmedi. Zor öğreticidir. Dünyalar durdukça durası Erol can,çareyi buldu. Bir yer kazıcı getirdi Boğazlıyan’dan. Bizim Oğulcuk’ta buna “Kepçe” diyorlar. Suyun kaynağını sekiz metre derinliğinde kazdırdı. Bir su çıktı ki arkadaşlar ab-ı hayat...Öyle bir akıyor ki oluklar almıyor. Takayt Mustafa’nın, Şıh Baba’nın ruhları şad olmuştur.

Şimdi su yolunda hummalı bir çalışma var. Birkaç güne kalmaz Takaydın Pınarı suya kavuşur. Eskiden olduğu gibi gürül gürül akmaya başlar. O anı dört gözle bekliyoruz.

Eline sağlık Erolcuğum! Hayrın makbul, yüzün ak ola kardeşim.

04.08.2014
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ