Mustafa TOPALOĞLU

HASBİHAL

mustafatmatpl@hotmail.com

ÖTÜŞÜN KUŞLAR

Bir Arif Sağ klasiği Ötüşün Kuşlar. Bu ezgiyi Belkıs Akkale, Sabahat Akkiraz, Nuray Hafiftaş üçlüsünden dinlemelere doyulmaz. Bağlamada Arif Sağ. Arif Sağ “Ötüşün guşlar, ötüşün” bağlantısına sesiyle de eşlik ediyor. Üç dörtlük bir ezgi. İlk dörtlüğü Belkıs Akkale, ikinci dörtlüğü Sabahat Akkiraz, son dörtlüğü Nuray Hafiftaş söylüyor. “Ötüşün guşlar, ötüşün” nakaratında dörtlü koro lirizmin doruklarına çıkarıyor bizi.

Ben bu ezgiyi yazayım hele:

Gül dibine har düştü ötüşün guşlar ötüşün
Bülbüle şivan düştü ötüşün guşlar ötüşün
Ben o yardan ayrıldım ötüşün guşlar ötüşün
Gönlüme güman düştü ötüşün guşlar ötüşün

Bağa girdim gül açmış ötüşün guşlar ötüşün
Güle bülbül dolaşmış ötüşün guşlar ötüşün
Eğildim koparmaya ötüşün guşlar ötüşün

Gül dikene dolaşmış ötüşün guşlar ötüşün

Dağ başında sarı gül ötüşün guşlar ötüşün
Dalında öter bülbül ötüşün guşlar ötüşün
Beni sana vermezler ötüşün guşlar ötüşün
İster ağla ister gül ötüşün guşlar ötüşün

Dinleyin bu türküyü bana hak vereceksiniz. “Kuşlar” demiyorlar yahu “guşlar” diyorlar. Böylece türkü daha bir hoş oluyor. Doğal, akıcı ve gönülleri yakıcı…

Bir bahar günü bizim emmoğlu Resul Ceyhan’ın has bahçesine yolum düştü. Bizim emmoğlu elinde tırpan ot biçiyordu. Bahçe temizliğini bu güne bırakırsan olacağı bu. Ot olmuş diz boyu. Yeğen ağa Yusuf Ceyhan da yedek tırpanı masatlıyor(*).

Güzel bir asması var emmoğlunun. Öyle bir üzümü var ki sanırsın şeker şerbet. Öylesine şirin, tatlı. Kokulu Burculu. Geçen yıl asmanın bakımını ben yapmıştım. Fevkalade üzüm oldu. Bu yıl da Bilican adaşım budamış asmayı. Yine iyi olacak ürün inşallah. Ve fakat asmanın altında ot adam boyu. Dokundum emmoğluna:

-Yahu niye bakmadın asmaya. Altını niye temizlemedin?

Resul güldü:

-Emmoğlu, asmanın dibine kuş yuva yapmış. Yumurtlayıp yavrulamış. Az kalsın yuvayla yavruları da biçecektim.

-Aman emmoğlu, ne diyorsun. Kuş ağacın dalına yapar yuvayı. Asmanın dibinde işi ne?

-Vallaha bilmem emmoğlu. Tam tamına beş tane yavru. Daha yeni çıkmış yumurtadan. Ağızlarını açıp duruyorlar.

Şaşırma sırası bende. Dedim ki:

-Nerde şu yuva? Çok merak ettim doğrusu.

Gösterdi. Tam asmanın dibinde. Bu kırlangıç değil. Kırlangıçlar yüksek yapar yuvayı. Sığrcık da olamaz. Mini minnak yavrucuklar. Gagalarını açıyorlar kocaman kocaman. Olsa olsa serçe yavrusu.

Baktım, izledim. Siz de görün bu manzarayı. Bu güzelliği görmenize vesile oluyorum. Ne mutlu bana sevgili dostlar.

Yuvanın bulunduğu bölgeyi kamufle ettik, alaladık. İnşallah kediler görmez. Kediler görürse affetmezler. Haydi hayırlısı…

Vay benim ağzımdan yel alaydı. Yazmasaydım keşke. Ertesi sabah vardım Resul'un has bahçesine. Yuvaya baktım. Yavruların yerinde yeller esiyor. Yuva darmadağın. Beni bir hüzün kapladı. Bayburtlu Zihni'nin deyişini anımsadım. Yüreğim kabardı:
.
" Zihni dert elinden her zaman ağlar
Vardım ki bağ ağlar bağıban ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı"
.
Asma da hüzünlüydü. Yavrular terk etmişti yuvayı. Ah! Ah!..Yuvasız yavrular kimbilir ne olmuştu.

........
(+)Tırpanı keskinleştirmek.

07.08.2018
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ