Mustafa TOPALOĞLU

HASBİHAL

mustafatmatpl@hotmail.com

“KORKMA! SÖNMEZ...”

İstiklal Marşımız. Bağımsızlığımızın simgelerinden biri. Yurdumuzun üstünü kara bulutların sardığı, o ölüm kalım savaşının(İstiklal harbinin) sürdüğü yıllarda yazılmış. Mehmet Akif’in eseri. Bir ihtiyaçtan doğmuş. Maarrif Vekaletinin açtığı yarışmada 724 şiir arasından seçilmiş. TBMM, İstiklal Marşı kabul etmiş bu şiiri. Tarih 12 Mart 1921. Ve millete mal olmuş İstiklal Marşı.

İstiklal Marşı, on kıta,kırk bir dize. İlk iki kıtası resmi törenlerde okunur. Beste Osman Zeki Üngör’ün. Zaman zaman gündeme gelir İstiklal Marşı’nın bestesi. Beste çok eleştirilir. Yeniden bestelenmesini isteyenler vardır. Ama İstiklal Marşı sözleriyle ve bestesiyle o kara günlerin bize yadigarıdır. Beste değişirse mehabetinden bir şey kaybeder mi? Pek sanmıyorum.

Bir zamanlar dilde sadeleşmeye karşı çıkanlar dalga geçerlerdi. Sözüm ona İstiklal Marşı’na “Ulusal düttürü”yü önermiş sadeleşme taraftarları. Hostese “Gök konuksal avrat”, sigaraya “Dumansal tüttürgeç”, lokantaya “Ulusal otlangaç” (!)diyorlarmış. Tabii bu yakıştırmaların gerçekle bir alakası yoktu. Kuru iftira. Bühtan.

12 Eylül’ün hışmına uğrayıp yolu hapisanelere düşenler İstiklal Marşı’nı sular seller gibi öğrendiler. Barekallah okuyorlardı ezberden. Okuyamayanın vay haline! Anlatılır. Bulgaristan’dan gelen bir taze vatandaşımızı sıkıyönetim almış.Bir hapisanede zorunlu ikamete tabi tutmuş(!) Her sabah ilk iş, garibimden İstiklal Marşı’nı ezberden okumasını istiyorlarmış. Hık!.. Mık!.. Okuyamıyormuş. Gelsin cennetten çıkma.Yer misin,yemez misin? Bir müddet böyle devam etmiş. Ahirinde ezberlemiş de yakayı kurtarmış.

İkamet bitip salıverilince geçmiş olsuna gelenler içerdeki durumu soruyorlarmış. Şöyle diyormuş bizimki:

“O türküyü bilirsen bir şey yok. Bilemezsen yandın.”

Şimdi bizim çocuklar Belçika’dan yeni geldi. Torunlar Mahsun Kaan ve Seymen bu dönem okula başladılar. Mahsun Kaan liseye gidiyor. Sıkıntı yok. Seymen ilkokul üçüncü sınıfta. Biraz zorlandı. Annesi Hatice götürüp getiriyor. Geçen gün bir çanta sırtlanmış bizim kız:

“Bu ne?” dedim.

“Seymen’in çantası.” dedi.

İnanın değil Seymen ben bile zor taşırım. Zaten Hatice de güçlükle taşıyor:

“Kızım,öğretmeniyle konuş. Bu kadar kitap defter gider gelir mi okula?” diyecek oldum. Hatice bezgin bir ifadeyle:

“Öğretmeni de bundan rahatsız. Ama ders araç gereçlerinin hepsini istiyor.Çünkü her gün Türkçe,Matematik,Hayat Bilgisi var. Bu derslerin birer tane de yardımcı kitabı var çantada.” karşılığını verdi.Vallahi bana daral geldi. Seymen’ime acıyan gözlerle baktım. Başka bir şey gelmedi elimden.

Bizim minik öğrenci geçen baktım İstiklal Marşı’nı okuyor. Dikkat ettim güzel okuyor.Şöyle başlıyor bizim afacan:

“Korkma! Sönmez mısdafa...”

“Seymen,dedim. Hadi bir daha söyle...” Aynı cümleyi tekrarladı. Gülüştük.Sonra birlikte söyledik. Hani bestenin azizliği “Korkma! Sönmez bu şafak...” tan sonra biraz durulup sonra “...Larda yüzen al sancak” deniliyor ya Seymen ilk bölümün “Bu şafak” tamlamasını “Mısdafa” anlamış.Fena da olmamış hani.

Haa! Şimdi Seymen,İstiklal Marşı’nı doğru biçimiyle gürül gürül okuyor be canım.

12.11.2013
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ