Mustafa TOPALOĞLU

HASBİHAL

mustafatmatpl@hotmail.com

İKİ AYAKLILAR…

Elimdeki kitabın adı: “İki Ayaklılar, Dört Ayaklılar, Doğaları”. Kitabın yazarı Şahin Güvenç.  Klaros Yayınları arasında yer almış. Yayın yılı 2019. 

“İki Ayaklılar, Dört Ayaklılar, Doğaları” bir öykü kitabı. Kitapta tam tamına 15 öykü yer almış. “Öykü” tadında anlatılar… Her biri bir diğerinden ilginç. Şahin Güvenç’in kıvrak kalemi öyküleri daha bir ilgi çekici kılmış. 

Ad aktarması (mecaz-ı mürsel) yoluyla iki ayaklılardan insanlar, dört ayaklılardan da hayvanlar kastedilmiş. Bu apaçık görülüyor. 

İlk öykü, Yabanda Yabanlıklar. Bir günlük gibi, bir günün hikayesi sanki. Yer bizim diyar. Hisarbey, oralar.... 5 Ağustos 2008 tarihi düşülmüş. Baba-oğul  olayın iki kahramanı. Okuyorsunuz. Sayfalar ilerledikçe 1954’ün mayıs, haziran, temmuz aylarına gidiyorsunuz. Öncelere gidip gelmeler… 

Baba kazak mı kazak. Şapkasını bile uzanıp almayacak kadar…Buyurgan.  Her işte eşini yanında görmek isteyen, yaşlılığın gereği biraz da huysuzca. Eşine “Kız!” diye seslenmesi. Bu ünleme bizim oralarda “Gııız!”dır oysa. Eşi gelecek, şapkasını eline verecek. Yok yok belki de kafasına koyacak! 

Doğa betimlemeleri yaban hayatının doğallığını yansıtıyor. İşte ardıç: ”Bir değişik ağaç işte, adını ardıç koymuşlar. Bir tohumken gelmiş konmuş oraya. Kalmış orada, tutunmuş toprağa, filizlenmiş, kök salmış. Toprak ıslandıkça, ışıklar vurdukça boy vermiş. Uzatmış başını yukarı. Dopdolu gövdesinden dallar salmış; kıpır kıpır dallar dokumuş üstüne. Yemyeşil etmiş kendini.” (s.15) 

Hele o keklik ve cücükleri: ”Bu sevinci çığlık ediyorlar, birbirlerine bağırıp çağırıyorlar. Kaçıyorlar, birbirlerini kovalıyorlar, orada dört dönüyorlar. Ara sıra başlarını yere indirip kaldırıyorlar. Toprakta, otlarda ne bulursa gagalıyor, atıyorlar içeri. Sonra yine bir gürültü, patırtı… Analarının gözleri iri iri, başını sağa sola sallıyor. Boğazı inip kalkıyor, oradan aldığı sessiz bir çığlığı gagasından bırakıyor: ‘Sessiz olun, bir arada kalın, yanımdan ayrılmayın!’” (s.22) 

Yoğurtyurdu yaylasında kartallar, keklik ve cücüklerinin bu ardıçla olan ilişkisi. Babanın gerilere dönüp kartalın kekliği avlamak uğruna canından oluşuyla bu ardıcı bağdaştırması…Keklik ve cücüklerinin de korkudan telef olmaları… 

İki ayaklılar insanların simgesi, dört ayaklılar da genellikle büyükbaş hayvanları sembolize eder. Kitapta insanla hayvanların bir arada yaşaması, insanın diğer hayvanlarla olan ilişkisinde ne kadar acımasız olduğu çarpıcı bir dille anlatılmış. 

Kaçamaktan Kaçamayanlar’da biri erkek, biri dişi iki köpeğin hikayesini anlatıyor Şahin Güvenç. Çiftleşen, çatışan itlere çocukların saldırısını çarpıcı bir dille kaleme getiriyor. Sadece çocuklar mı? Yaşlı başlılar da itlerin bu doğal halini yadırgayıp bu hayvanlara yapmadıklarını bırakmıyorlar. 

Birbirinden ilginç olaylar iki ayaklı-dört ayaklı bağlamında alıp götürüyor insanı. Balı Acı Eyledi’de örneğin. Pembe’nin Salih ormanda çam ağacındaki balı alırken ayıya yakalanıyor. Ayının: ”Şu iki ayaklıya ne oluyor. Bunların türünden çok mu yoksa. Öyleyse yazık. Ormanı bilmezler mi, ormanda nasıl olunur anlamazlar mı? Sen koca ayının balını alıp götüreceksin, o ayı bunu senin yanına bırakacak, he mi?”(s.74) diye düşünmesi .  

Bak Şunun Kargaya Ettiğine…, Ardahanlı Temel’in anlatışıyla öyküleşmiş. Bu hikayenin olayı Ardahan yöresinde gerçekleşmiş. Adam bir karga yakalamış. Üzerine benzin döküp çakmış kibriti. Kargayı bırakmış. Can havliyle uçan karga ateş topuna dönmüş. O halde adamın otluğunun üstüne düşmüş. Adamın otluğu cayır cayır yanmış kargayla birlikte.(s.127) 

Yollar’da Durmuş Kâ’nın Pazarören Köy Enstitüsü’nden kaçan oğlunu yaka paça geri okula götürmesi, hem de okul girişinde boynuna yular takarak okul müdürünün odasına böyle girmesi bir ibretlik olay. Ne umutlarla oğlunu okula göndermiş Durmuş Kâ. Oğlu takım giyecek. Kravat takacak. Eli çantalı olacak…Tut sen okuldan kaç. Boynuna medeniyet yuları yerine eşek yularını takmış Durmuş Kâ oğlunun. Okul müdürüne de şöyle diyor: “Paşa, çağdaş uygarlık yolu diye bir söz ederdi. Oğlum bunu anlayamamış. Bir eşeklik yapıp kaçmış. Ben de yularını takıp getirdim. Onu alın. Eşeklikten kurtarın, adam edin.”(s.158). Böylece kaçak öğrenci tekrar okula kaydediliyor. 

Doğada Doğallıkla, bir hâkimle Ali Kâ’nın Şükrü’nün altmışaltı oynamaları üstüne kurulu bir öykü.  Ali Kâ’nın Şükrü yener hâkimi. Hâkimin uğurdan, şanstan söz etmesi üzerine: “Hâkim bey, ne uğuru?  Siz beni tanımıyorsunuz… Benimle altmışaltı oynayanları nalladım nalladım gönderdim.”der. Bunu hâkim çok doğal karşılar. Hoşuna gider bu sözler. Güle güle bir hal olur.(s.163) 

Şahin Güvenç yerel ağızdan alınma sözcükleri maharetle kullanmış. Bunların açıklamasını öykü sonlarında yapmış. İşte o sözcüklerden bazıları: Yumuş, yadırgı, cılga, yosmak, sokum, kömüş, kingirdemek, çöğdürmek, geleni, nodul, meses, keh, boyunduruk, durukmak, abara, ırgatlık, muşulamak, kerc etmek, ağzını bellemek… 

Bazı deyimlerin ve söz öbeklerinin hatalı kullanıldığını gördüm. Bu deyimlerden, aslıyla birlikte, birkaç örnek vereyim: Bin dağdan su getirmek(s.7). “Bin dereden su getirmek” 

Kırk gün kar yağar, bir günü avdır (s.19),”Kırk gün kar yağar, bir gün av olur.” 

Sürem çayıra, Mevlam kayıra (s.19): “Saldım çayıra, Mevlam kayıra.” 

Atıp satmak (s.50): “Atıp tutmak” 

Başının içi karışmak (s.16, 63, 81): “Kafası karışmak”  

Keseye basmak (s.121): “Keseye atmak” 

Akçasu’ya doğru inen yokuş (s.121): “Akçasu’ya doğru inen (giden) iniş” 

Bal akan ağzı (s.151): “Ağzından bal akmak”, öyküde “Tatlı dili” 

Kırdığı yumurta kırkı geçmek (s.153): “Kırdığı ceviz kırkı geçmek” 

Anımsamalarına gelmek (s.161): “Hatırlamak, Aklına gelmek” 

Gülü güle bir etmek (s.163): “Güle güle bir (hal) olmak” 

“Mimlemek” (s.129)sözcüğü; İhbar etmek, haber vermek anlamında kullanılmış. Hatalı kullanımdır.  

Sayılardan oluşan ikilemelerin arasına hiçbir işaret konmaz. “13,14 yaşlarında (s.88)” ikilemesinin arasına (,)konmuş.  Bu ikileme şöyle yazılmalıydı: “On üç on dört yaşlarında”. Yine “on üç, on dört yıl (s.89)”ikilemesinde de aynı yanlış yapılmış. 

Şahin Güvenç keşke kitaba ön sözle başlasaydı.  Özgeçmişini de koysaydı kitabına. Çok daha iyi olurdu bana kalırsa.  

Bunlar ihmal edilmiş, diyesim geliyor. Yoksa unutulmuş mu? Belki de bile isteye konulmamıştır. Kim bilir? Şahin Güvenç bilir elbet… 

“İki Ayaklılar, Dört Ayaklılar, Doğaları” okunması gereken bir öykü kitabı. Şahin Güvenç’in çevik kalemiyle yazılmış öyküler. Birbirinden ilginç on beş anlatı… 

Nicelerine, diyerek noktamızı koyalım. 

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ