Mustafa TOPALOĞLU

HASBİHAL

mustafatmatpl@hotmail.com

İFTAR AÇMAK(!)

İftar, Arapçadan girmiş dilimize. Üç anlamını veriyor sözlük: 1.Oruç açma, oruç bozma, 2.Oruç açma zamanı, 3.Ramazanda akşam yemeği. İftariye, iftarlık kelimelerinin kökü iftar. İftar etmek, iftar sofrası, iftar topu gibi birleşik sözcükler yapılmış aynı kelimeyle.

Bunları herkes bilir. Benim bu bilinenleri sayıp dökmemin sebebi var. Geçenlerde Kayseri Şeker Fabrikası iftar yemeği verdi. İftar yemeğine katılanlardan biri iftar yemeğiyle ilgili bir paylaşımda bulunmuş. Şöyle diyor: ”İftarımızı açtık elhamdülillah...”

İftar açmak(!) ifadesi doğru değil. Oruç açmak tamam da iftar açmak olmaz. “İftar ettik” demek lazım.

Bir gazetede gördüm. İHA’nın bir haberi. Haberin başlığı şöyle: “Altındaş, yangın söndürme ekipleriyle iftar açtı.”

Haber, Kahramanmaraş Orman Bölge Müdürü Alpaslan Altındaş’ın Kilis’te yangın söndürme ekipleri ile iftarda bir araya gelmesiyle ilgili. Haberin başlığındaki garabeti görüyorsunuz. Ajansın haberi başlığıyla birlikte gazetede yer almış. Yanlışı yapan İHA. Gazetenin bunda bir kusuru yok. Bana göre başlık şöyle olabilirdi: “Altındaş Yangın Söndürme Ekipleriyle İftar Etti”

Neden böyle oluyor? Dikkatsizlik, duyarsızlık. Ne sayarsanız sayın...

Konuşurken ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı. Yazarken çalakalem yazmak marifet değil. Marifet ne yazacağını, nasıl yazacağını bilmektir. Konuşurken neyse de yazmada ince eleyip sık dokumak gerek. Kelamın kibarını konuşup yazmaktır makbul olan.
OKUR YORUMLARI
Mustafa Topaloğlu
17.06.2016 22:49:00

Aziz dost,Abdulkadir Bey; çok teşekkür ederim.Yorumunuz ve katkınızdan dolayı.Yalnız bir noktaya açıklık getirmek isterim. İmsak oruca başlama vaktidir.İftar ise oruç açma vakti. Yani imsak sabah ezanıyla başlar sabah vaktinin yerini tutar. İftar da akşam ezanıyla yapılır. Dolayısıyle akşam vaktinin yerine kullanılabilir. İftar vakti,imsak vakti tamlamaları bunu ifade eder. Evliya Çelebi'miz nev-i şahsına münhasır üslubuyla ne güzel anlatmış Sultan Beyazıt'ın nefsine galebe çalmasını. Bu anlatı bana Yunus'un bir dörtlüğünü anımsattı. Der ki Yunus:
Dartmış kudret kılıcın
Urmuş nefsin boynunu
Nefsini tepelemiş
Elleri kan içinde"
Hayırlı ramazanlar efendim.

ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
15.06.2016 23:07:00

Değerli dost Mustafa Bey‘ciğim güzel bir konuya ışık tutmuşsunuz. Affınıza sığınarak birkaç kelimede ben eklemek istedim. Oruç, Arapça da çok sevilen veya istenen şeylerden uzak durmak demektir. Farsçada ise “günlük” anlamında bir sözcük. Böyle olunca, çok sevilen, istenen şeylerden bir gün boyunca uzak durmak demek oluyor. İftar ise oruçlunun oruç açma vakti demektir. Sizin de buyurduğunuz gibi bir gün boyunca her türlü nimete kapalı tutulan nefs kapısı iftar vaktinde bu nimetlerden tekrar yararlanmak için açılıyor, açık bırakılıyor. Dolayısıyla iftar yani vakit değil oruç açılıyor. Sözün burasında cenazesi iki defa kılınan Osmanlı Padişahı Sultan Beyazıt ile ilgili bir rivayeti sizinle paylaşmak istedim. Yalnız bunun bir rivayet olduğunu da akıldan çıkarmayalım lütfen.
Osmanlı padişahları arasında, Fatih Sultan Mehmet ve onun oğlu Beyazıt Han gibi, Abdülhamid Han gibi padişahlar zaman zaman veli olarak kabul edilmiş ve böyle anılmışlardır. Evliya Çelebi’nin kaydettiğine göre, Sultan Beyazıt’ın sağlığında şöyle bir olay vuku bulmuştur.
Sultan Beyazıt, vefatından yedi sene evveline kadar et yememişlerdi. Bir gün canı o kadar çok paça yemek istedi ki, artık dayanamayacak hale gelmişti. Kendisi ise nefsine harp ilân etmişti, muvaffak olmak için uğraşıyordu. En sonunda bir tabak sirkeli ve sarımsaklı paça getirilmesini emretti. Paça çorbası geldikten sonra da önüne koyup yemedi ve nefsine hitaben:
— Ey nefis! İşte paça, istersen çık ye! Deyince hemen ağzından gelinciğe benzer, iki gözleri de kör, bir mahlûk çıkarak tabağın kenarına geçti ve paçayı büyük bir iştahla şapur şupur içip bitirdi. Çorbayı bitirdikten sonra da, hızla geldiği yere geri dönmek maksadıyla hızla Beyazıt’ın hırkasından yukarıya doğru tırmanmaya başlar. Beyazıt Han korku ile ve ani bir hareketle elinin tersiyle vurup yere düşürdü, yerde tortop hale gelen mahlûku göstererek öldürün şunu diye bağırdı. Oraya en yakın hizmetçi gençlerden birisi yetişip ayağı altına alarak öldürdü. Beyazıt han yaşadığı bu olayı zamanın şeyhülislamı ile paylaşınca;
— Kâmil insan kemalata nefis sayesinde erişir. Nefis insan vücudunun bir direğidir. Bunu da kefenleyip gömmek gerek, diye fetva verdi.
Mahlûku aynı insan cenazesi gibi yıkayıp kefenlediler ve cenazesini kılıp defnettiler. Cenazede sanki padişahın cenazesi imiş gibi çok kalabalık cemaat vardı. Beyazıt Kubbesi yakınında bir yere defnedildi. Bundan dolayı halk Beyazıt Velî hazretleri için “iki kere ölüp cenazesi iki defa kılınan padişah” derlerdi. Ramazan-ı şerifiniz mübarek olsun.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ