Mustafa TOPALOĞLU

HASBİHAL

mustafatmatpl@hotmail.com

BİR ÖĞLE VAKTİ



Şimdi bu başlık olur mu? Olur...Olur. Bal gibi olur...Hani Aşık Daimi’nin güzel bir deyişi vardır. “Hangi deyişi?” diyorsunuz. Aha da yazıyorum:

“Bir seher vaktinde indim bağlara

Öter şeyda bülbül gül yarelenir

Bakmaz mısın sinemdeki dağlara

Derdimi dökmeye dil yarelenir



Boş geçirmeyelim gel şu çağları

Dolaşalım sahraları dağları

Bir gün gazel döker ömrüm bağları

Eser sam yelleri dal yarelenir



Daimi'yem eydür çeşmim çerağı

Dostun muhabbeti cennet otağı

Ancak şu dünyada derdim ortağı

Sazım figan eder tel yarelenir”

.

Deyişten anlaşılacağı üzere Aşık Daimi, bir seher vaktinde iniyor bağlara. Bülbüllerin ötüşünü dinliyor. Bülbülün ötüşüyle yaralanan gülleri görüyor. Bir de kendi özüne bakıp sevgiliye sitem ediyor. Diyor ki: “Derdimi dökmeye dil yarelenir. Sen benim halimden anlamıyorsun.” Anlamaz mı sevgili? Anlıyor da anlamazlıktan geliyor. Nazlanıyor. Sebebi şudur:

“Habib, aşığa naz etmezse habib olmaz

Tabip, nicesin öldürmezse tabip olmaz”

.

Biz de Oğulcuk’un bağlarında buluştuk bir öğle vakti. Hacefendiler kabilesi olarak...Uzakta yakında bulunan dost ve akrabalar da geldi. Kendi gelemeyenlerin selamını aldık. Başımız gözümüz üstüne. Bundan sonraki buluşmalarda görüşürüz temennisiyle.

Bu ikinci toplanmamız. İlkini geçen yıl yapmıştık. Toplantımız yemekle başladı. Katılımcı sayısı 150 civarındaydı. Yemekten sonra kısa bir konuşma yapıp bu yemeğin tüm masrafını karşılayan Osman kardeşime teşekkür ettim. Menüde etli pilav,ayran,salata,tulumba tatlısı,karpuz ve üzüm vardı. Yemekten sonra odun ateşinde pişen çay ikram edildi. Yemeği pişirip kotaran gelinimiz Fatma ve Özgül hanımlar,kızlarımız Hatice, Meltem, Yağmur çok çalıştılar çok yoruldular. Yemek servisinde Arif kardeş, yeğenler Abdullah,Egemen,Volkan,Oğuzhan,Kaan koşturdular. Bir güzel paylaşım oldu. Herkes işin bir ucundan tuttu.

Biz de Mehmet kardeş, Resul ve Volkan’la bir saz ekibi oluşturduk. Ekibe zaman zaman Zafer de katıldı. Ben kabak kemane çaldım. Uzun bağlamalarda Mehmet’le Resul,darbukada Volkan...Ara sıra Zafer’le Abdullah da darbuka çaldı. Dinletimize Hüseyin Çırakman’ın “Bugün bize hoş geldiniz erenler”iyle başladık. Sonra iki ilahi. Ardından Mevlam bir çok dert vermiş. Bir seher vaktinde indim bağlara. Zahide... Son bölümde Sevda olmasaydı, Angara’nın (Oğulcuk’un) bağları,Develi,Konyalı...Develi ve Konyalı’da Hacer bacımız da bizimle koşalaştı. Gençlerimiz kalktı oynadı. Ne güzel oldu. Bir şenlik,şölen oldu. Düğün,bayramdı sanki...

“Düğün,bayram...” dedim de bizim emmoğlu Resul’un ikiz torunları var. Sibel yeğenimizin yavruları. Biri kız biri erkek. Erkek, Mustafa Emir. Adaşım biz çalıp çığırırken hiç yanımızdan ayrılmadı. Musıkiye ilgisi var belli ki. Kızımızın adı da Beril. Beş yaşındalar. Beril, bu coşkuyu görüp şaşırmış. Sibel’e soruyor:

“Anne gelinle damat nerde?”

Hiç abartmıyorum. Bir düğün coşkusu yaşadık. Ses düzeni olmadığı için sıkıntı çektik. Ama yine de maksat hasıl oldu.

Vedalaşırken herkesin yüzü gülüyordu. Seneye buluşma sözü verip kavilleştik. Güle güle ayrıldık bizim bağlardan.

26.08.2014

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ