YOZGAT’TA KULLANILAN YÖRESEL SÖZCÜKLER 2

-B-
baba: Hastalanan bası ağaçların gövde kısmında oluşan kafa biçimindeki yumru.
babal: Vebal, günah.
baba yiyesice: Pislik yesin, anlamında bir beddua.
baç: Zorla alınan para; haraç.
badalak: Kısa boylu ve şişmanca olan şey ya da kişi.
baha: Kıymet, değer, fiyat, ücret, paha.
bala: Yavru, çocuk, evlat.
balak: Manda yavrusu.
baldırcan: Patlıcan.
banak: Kaşık yerine kullanılan katlanmış yufka.
başangı: Yaramaz, çekilmez çocuk.
baş bıcağı: Ustura.
baş kili: Sabun niyetine kullanılan bir cins toprak.
bayahtan (bayaktan): Biraz önce, demin.
baybürük: Kara çarşaf.
bayramcalık: Bayram arifesinde nişanlıya gönderilen elbise vb. hediyeler.
becek: Kıyı, köşe, kenar.
bek: Sert, katı.
beklik: Peklik, kabızlık. (Bazı yörelerde: ocağa atılan ve uzun müddet yanan ana kütük, söz kesilen kıza takılan takı.)
bel bel bakmak: Aptalca bakış.
belemek: Bebeği kundaklamak, beşiğe yatırıp bağlamak.
bellemek (I): Öğrenip akılda tutmak.
Örnek kullanım:
Kız anadan beller mahalle gezmeyi, oğlan babadan beller yazı yazmayı.
(Atasözü)
bellemek(II): Bel denilen araçla toprağı işlemek, aktarmak.
bekitmek: Sağlamlaştırmak, pekiştirmek, sıkıştırmak, sertleştirmek, katılaştırmak, bir yere gözcü dikmek, nöbetçi koymak.
beze: Hamur topağı.
Örnek kullanım:
Büyük ekmek büyük bezeden çıkar.
(Atasözü)
bezek: Külot, pijama gibi giysilerin lastik takılan kısmı.
bıcılgan: Azmış, yayılmış yara, kadınların meme uçlarında, çocukların ayaklarında, hayvanların ayak parmaklarıyla bileklerinde ter, pislik, çamur vb. sebeplerden ileri gelen sulu yara.
bıdak: Üzüm salkımının her bir parçası, budak.
bıdık: Yumurta.
bıldır: Geçen yıl.
bibi: Hala.
bicik: Buzağı. (Sözcüğün değişik yörelerdeki diğer anlamları: meme, meme başı, biricik, köşe, uç, açı, dağda iki kara arasındaki boşluk, ufak tefek.)
bi çala: bir fırsat.
bi goşam (koşam): Bir avuç dolusu.
binit: Taşıt.
bi süyüm: Gereği kadar iplik.
bitek: Verimli toprak.
bodu: Kaz.
boduç: Ağaç ya da topraktan yapılmış küçük su kabı.
boğarsak: Çok yiyen, doymayan, obur.
boğarsamak: Çiftleşmek için boğa istemek (inekler için).
boğartlak: Gırtlak
boğör (böğür): Yan, yan taraf.
boz: Ekilmemiş tarla.
bozlak (I): Kene.
bozlak (II): İçine buğday, arpa vb. konulan dokuma çuval.
bozulamak: Deve böğürmesi.
böcük: Böcek.
bödelek: Böbrek.
bucaklık: Raf.
bugatlek: Bu kadar.
buğuz: Kin, garez, düşmanlık.
bukağı: Atların ayağına vurulan kelepçe.
bulama: Un çorbası.
bunelek: Sığırları rahatsız eden bir çeşit sinek, gübre sineği.
burunna: huysuz atların burnuna geçirilen çember.
burunsalık: Hayvanı zaptetmek için ip, zincir gibi şeylerle burnundan bağlanması.
buymak: Üşümek.
büngüldemek: Suyun topraktan kaynaması, suyun ateşte kaynaması, coşmak, yerinde duramamak, suyun güçlü, gürültülü akması, fışkırması, yavrusunu ya da eşini arayan mandanın bağırması.
bürük: Baş örtüsü, çarşaf.
Örnek kullanım:
Pullu bürük bürünür,
Yürüdükçe yürünür,
Benim sevdiğim güzel,
Nere çıksam görünür.
(Mâni)
bürüncek (bürümcek): Koza gibi yumaklanmış şey, ham ipekten dokunmuş ince bez.
Örnek kullanım:
Al bürüncek bürün yâr,
Konaklarda görün yâr,
Başkasını seversen,
Yılan ol da sürün yâr.
(Mâni)
büzütmek: Hareketsiz, isteksiz ayakta durmak.

(Sürecek.)

12.10.2018
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ