YOZGAT'TA KULLANILAN YÖRESEL SÖZCÜKLER 8

-L-
lalanmak: Alay etmek, birinin yaptıklarını yineleyerek eğlenmek.
loğ: Damların üzerindeki toprağı pekiştirmek için kullanılan silindir biçimindeki taş.
lüle: Çeşmede suyun aktığı boru

-M-
madara olmak: Rezil olmak.
makat: Minderli alçak sedir.
malama (malağma): Samanla karışık tahıl; dövülmüş, ama savrulmamış tahıl ve saman karışımı.
malamat: Rezil.
mandız: İçinde odun ya da kömür yakılıp üstünde su ısıtılan, tenekeden yapılmış özel soba.
maraz: Hastalık.
marazlı: Hastalıklı.
marhama: El bezi.
masimek: Önemsemek, değer vermek.
maşala: Büyük karık.
mataf: Çeşit çeşit eşya.
Örnek kullanım:
Bahçalarda bal gabak,
Açılır tabak tabak,
Yâr seni beğenmezken,
Aldığım matafa bak.
(Mâni)
melefe: Yorgan kılıfı, yüzü.
meres: Hayvan yaşı.
meses: Yün çırpmakta kullanılan uzun ve ince sopa.
metel: Öykü, masal, masalların giriş bölümündeki koşuk, bilmece, atasözü, şiir, mâni, şilte, mesel.
Örnek kullanım:
Metel metel meniki,
Oğlu kızı on iki,
Metel başın bağlamış,
Döne döne ağlamış.
(Bilmece)
mezbele: Çöplük.
mıh: Çivi.
mıhsıçtı: Cimri.
mıkla: Soğan ağırlıklı tava yemeği.
mılcımak: Yumuşayıp, sulanıp bozulmaya yüz tutmak, çürümek (meyve, sebze vb. yiyecekler).
mınna: Amca, emmi.
mırıl: Çamurla karışık akan su.
milek: Kokuşmuş çamur, balçık.
muhkem: Güçlü, sağlam.
mulus olmak: Birinin ocağına düşmek, başkasının insafıma kalmak.
mundar: kendiliğinden öldüğü için eti yenilmeyen hayvan, pis, kirli.
musmul (mısmıl): Yenilmesi sakıncalı olmayan kesilmiş hayvan eti.
muştur: Yalancı, rol yapan.
müzevir: Dedikoducu, ara bozucu.

-N-
nahas (ne has): Hayrola, bu nasıl oldu (beklenmeyen, umulmayan bir davranış karşısında söylenen bir şaşkınlık sözü).
nalın (nalin): Hamam gibi zemini ıslak yerlerde kullanılan, ağaçtan yapılmış bir tür terlik, nalın, takunya.
Örnek kullanım:
Ak kolunda al halkalı gelinler,
Ayağında çift nakışlı nalınlar,
Ağrek yerlerinden sütten gelenler,
Muhtar emmi n’oldu benim köyüme?
(Salim GÜLBAHÇE)
namlı: Saman yığını.
namtı: Sapsız bıçak.
narpuz: yabani nane.
natır: Kadın hamamcı.
navrak: Yüz, surat, çehre.
naziyo (a’nın okunuşu uzun): Ne gezer (bir şeyin kendisinde olmadığını anlatmak için kullanılan bir deyiş).
neşaal: Nasıl?
noda: Üstü topraklanmış artık saman yığını.
nodul : Övenderenin ucundaki küçük ve ince sivri demir.
nörek: Ne yapalım?
nörüyon: Ne yapıyorsun?


-O-
oduyenli: Hafif, oturaksız.
oklağaç: Oklava.
okuntu: Yakınları, tanıdıkları düğüne çağırmak için gönderilen küçük hediye.
omaç: Tereyağla karışık ekmek.
onculayın: Ona göre, onun gibi.
oştlamak: Kedi, köpek gibi hayvanları kovmak.
oşukçu: Bir başkasını aşırı biçimde öven, argo deyişle yağlayan kişi.
oynaş: Erkek ya da kadının yasak aşk yaşadığı kişi, kırık.

-Ö-
öpçe: Şımarık, bilgiçlik taslayan, övüngen.
örklemek: Hayvanları otlamaları için uzun bir iple çayıra, kazığa bağlamak, örüklemek.
örnek: Surat, yüz, sima.
örtme: Üstü kapalı, önü açık yer, baş örtüsü.
örüm: Koyunların gece yaylımı, otlatılması.
ötürmek: Sulu dışkı çıkarmak, ishal olmak.
ötürük: Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarma, bağırsakları bozulma, sürgün, iç sürme, amel.
ötürüklü: Ötürüğü olan.
öz: dere.
Örnek kullanım:
Benim yârim pek güzel,
Öz kıyısında gezer,
Kara yağız kendisi,
Baktıkça ciğer ezer.
(Mâni)
özelemek. Bir sözü ya da savı (iddiayı) gereksiz yere uzatmak.
özemek: Azar azar bu katarak karıştırmak.

-P-
patır: Peltek, kekeme, dilsiz.
pehli: Kaburga kemiği ya da kürek kemiği etinden buğuda pişirilen yemek.
pek: Sert, sağlam, dayanıklı.
pelver: Salça.
perçem: Kekil.
peşkir: Havlu.
petni: Taş ya da tahtadan oluk biçiminde yapılmış hayvan yemliği, yalak.
pına: Yamalık niyetine kullanılan lastik ya da deri parçası.
Örnek kullanım:
Eski çarık pınası, bunun gelin neresi?
(Deyim)
pırtı: Giysi.
pırtmak: Yerinden çıkmak, sapmak, kaymak, Tutulan bir şey elden kaçmak, kurtulmak, bağlı bir şey çözülüp kaçmak (canlı ve cansızlar için) elden kaymak, bozmak, ortalığı karıştırmak.
pısmak (pusmak): Sinmek, bir şeyi kendine siper edip saklanmak, ortalığı hafif sis kaplamak.
pinnik: Kümes.
poşu: gelin duvağı üstüne örtülen ipek eşarp.
Örnek kullanım:
Başımdaki poşular,
Ildır ıldır ışılar,
İki yıldır yâr sevdim,
Yeni duydu komşular.
(Mâni)
pöhrek: Su borusu.
pörtlek: Gözleri dışarı fırlamış.
pür: Çam, ardıç, ladin gibi ağaçların iğne gibi ince yaprakları.
pürçüklü: Havuç.

(Sürecek.)

26.10.2018
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ