ESKİ KOMŞULUKLAR

Toplum yaşamındaki ve teknolojideki gelişmeler komşuluk ilişkilerini bayağı zayıflattı. Öyle ki yıllarca aynı apartmanda oturup birbirlerini yalnızca koridorlarda, asansörde gören; ev ziyaretine gitmeyen sözde komşular türedi. Herkes gibi biz de katıldık bu kervana; üzülerek, içimiz burkularak. Eskiden böyle miydi ya?...

Çocukluk yıllarımda bambaşkaydı komşuluk ilişkileri. Yozgat, o yıllarda geleneksel köy kültürünü özümsemişti. Dolayısıyla yaşamı da bu kültür doğrultusundaydı. Örneğin imece yöntemi yaygındı. Bir eve kış için yufka yapılacağında tüm konu komşu bir araya gelirdi. Sırayla sürdürülürdü bu yardımlaşma. Bir komşu hastalansa tüm mahalle seferber olurdu. Sevinçler, üzüntüler içtenlikle paylaşılırdı. Anımsıyorum da ölü evi, taziye ziyaretleriyle dolup taşar; kimse eli boş gelmezdi. Genellikte kendi yaptıkları yiyecekleri getirip ölü evine destek olurlardı.

Ramazan ve Kurban bayramlarındaki komşuluk ilişkileri de çok sıcaktı. Tüm akrabalar, eş dost birbirlerine bayramlaşmaya giderlerdi. En ufak bir tatil oldu mu kendilerini il dışına atma çabasında olmazlardı insanlar. Bayramlaşma bir külfet değil, içten gelen bir bütünleşme ziyaretiydi.

Komşuluk çok soylu bir ilişkiydi. Komşuluğun nasıl olması gerektiğini belirten birbirinden güzel sözler vardı halk arasında dolaşan. “Ev alma, komşu al.” sözü en çok kullanılanlardandı. (Öyle ya, ev almışsın; ama konuşup görüşecek doğru dürüst bir komşun yoksa neye yarar ki?...) “Komşu komşunun külüne muhtaç”tı. “Komşu hakkı Tanrı hakkı”ydı.

“Komşunun sakalını yoldularsa sen de sakalını kazıt.” derdi büyüklerimiz. Komşunun acısını anlamak, ona ortak olmak için söylenmiş ne güzel bir sözdü bu. Başkaları için iyi düşünürsen Allah da seni ondurur anlamında, “Komşunun eşeğini iki iste ki Allah sana bir versin.” denirdi.

Komşulukla ilgili en beğendiğim, “Komşu komşuya konuk olmaz.” atasözüydü. Komşuların konuk gittikleri yerde kendilerini evlerinde gibi hissetmeleri gerektiğini anlatan bir sözdü bu. Kısacası komşuluk her yönüyle değer verilen bir olguydu.

Ne yazık ki “Komşunun tavuğunun komşuya kaz göründüğü” bir döneme girdik. Kabuğumuza çekildik iyice. Kendimizi dış dünyaya kapattık. Özellikle büyük kentte oturanlarımız iyice umursamaz olduk komşuluk ilişkilerini. “Kurdun bile komşusunu yemediği” bir ortamda, incir çekirdeğini doldurmayan nedenlerde kavga eder olduk komşularımızla.

Niçin güzelim değerlerimiz zaman içinde yok olup gidiyor? Niçin bu konuda kendimizi yargılamıyor, komşuluk ilişkilerimizi güçlendirici önlemler almıyoruz?...

Unutmayalım ki, “Komşuluk doyuncaya dek değil, ölünceye dek.”tir. “Hayırlı komşu, hayırsız akrabadan yeğdir.”

Yeniden o eski komşuluklara dönülmesi dileğiyle…

03.07.2015
OKUR YORUMLARI
Muhsin Köktürk
08.08.2015 18:22:00

Semiha Hanım,
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Tatilde olmamdan kaynaklanan bir durum. Çok kısa zamanda yine yazacağım. Ülkemizin içinde bulunduğu bu karmaşık durumdan bir an önce çıkması dileğiyle saygılarımı sunarım.

Semiha
08.08.2015 12:11:00

Yaklaşık bir aydır yazılarınızı okumuyamıyoruz.Doğrusu yazılarınızı özledik.Sağlıkca kalın...

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ