ABBAS SAYAR’I ANARKEN

12 Ağustos 2015, Yozgat’ımızın bir büyük değeri olan Abbas Sayar’ın ölümünün 16. yılı.
21 Mart 1923’te Yozgat’ta doğan Nail Abbas Sayar, zengin bir sanatsal kişiliğe sahiptir. Romancı, şair, gazeteci ve ressamdır. Yozgat’ta “Bozok” adıyla ilk yerel gazeteyi çıkaran odur. Kırk dört yıl süren gazeteciliği sırasında nice yazıya imza atmıştır.

Abbas Sayar, yazmaya şiirle başladı. Altı şiir kitabı yayımlandı. Daha önce yayımlanmış tüm şiirleri “Boşluğa Takılan Ses” adıyla 1991’de bir araya getirilip kitaplaştırıldı. Ölümünden sonra derlenen şiirleri de 2002’de “Şiirler” adıyla yayımlandı.

Abbas Sayar’ın romancılık serüveni 1950’lerde başladı. İlk romanı olan “Yılkı Atı”, çok önceleri yazılmasına karşın ancak 1970’te yayımlanabildi. Abbas Sayar, bu romanıyla 1971 TRT Sanat Ödülleri Yarışması’nda Roman Başarı Ödülü’nü aldı. Romanda, köy halkının yoksulluk ve çaresizliği yılkıya bırakılan bir atın doğadaki savaşıyla anlatılıyordu. Yöresel dil ögeleriyle beslenen şiirsel ve sıcak bir anlatımı vardı romanın. Büyük ilgi gördü, çok ses getirdi “Yılkı Atı”. Türk edebiyatının ünlülerinden övgüler aldı. Millî Eğitim Bakanlığınca 19 Ağustos 2014’e yayımlanan bir genelgeyle 100 Temel Eser listesine girdi. Onca yazar arasından bu listeye girmek gerçekten önemli bir başarıydı.

Abbas Sayar, Yılkı Atı’nın ardından ikişer yıl arayla yeni romanlar çıkardı. 1972’de Çelo’yu, 1974’te “Can Şenliği”ni yayımladı. “Çelo” ile Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü aldı. “Can Şenliği” ile de 1975 Madaralı Roman Ödülü’nü kazandı. Bu romanı TRT tarafından filme de alındı. Yazarımız ardından üç roman daha yayımladı: “Dik Bayır” (1974), “Tarlabaşı Salkım Saçak” (1987), “Anılarda Yumak Yumak” (1990). Ölümünden sonra 2003’te de “El Eli Yur, El de Yüzü” adlı romanı yayımlandı.

Yazarın tek öykü kitabı 1976’da yayımlanan “Yorganımı Sıkı Sar”dı. Yazar, deneme türündeki yazılarını da 1991’de “Noktalar” adıyla yayımladığı bir kitapta topladı.

“Yozgat Var, Yozgatlı Yok” (2007), Abbas Sayar’ın ölümünden sonra yayımlanan son kitabıydı. Bu kitapta, yazarın 1930-1980 yıllarında Yozgat’ı ve Yozgatlıları anlattığı yazıları yer almaktaydı.

Abbas Sayar’ın tüm romanlarında halk kültürünün ögeleri ön plandaydı. Yöresel ağız etkileyici bir biçimde kullanılmıştı. Yörede yaygın kullanılan sözcükler, deyimler, atasözleri, roman kahramanlarının ağzından tüm doğallığıyla aktarılıyordu okuyuculara. Şairliğinin etkisinden olsa gerek ki anlatımında bir şiirsellik vardı. Cümlelerinde konuşma dili egemendi. Anlatımı içten ve duruydu. Deyim yerindeyse buram buram Yozgat kokuyordu romanları. İşte Yılkı Atı’ndan ufak bir alıntı:

“Doru, doyunca duygulandı. Üşümesi kesildi. Gözlerindeki koyu siyahlığa bir hoşluk indi. Yaşamaya dört elle sarıldı. Üssüğünoğlu’nu bağışladı kendince. Şimdi ahırın sıcaklığında mutluluk duyup geviş getiren hayvanlara gıpta duymadı. Aksine onları küçük, zavallı görüyordu. Tayına acıyordu. Hem de iyisinden acıyordu. Bir kalbur saman, bir avuç arpanın kul kölesi olacaktı ömrü boyu… Kimse, ‘Ananın hatırı var.’ demeyecekti ona…” (Sayfa 50)

Şimdi, merak ettiğim bir konu var: Acaba biz Yozgatlılar, içimizden çıkan Abbas Sayar’ı, bu ulu çınarı, yeterince tanıyor muyuz? Onun yapıtlarını okuyor muyuz? Özellikle genç kuşak bu konuda duyarlı davranıyor mu?...

Yazarımıza yeterince sahip çıktığımıza, onun yapıtlarını okuduğumuza pek inanmıyorum. Çünkü ülkemizde genel bir okuma eksikliği söz konusu. Bunun Yozgat’a yansıması da doğal. Doğal olmayanı, Yozgat’ın kendi içinden çıkan değerlere sahip çıkmaması. Günümüzde Michael Jackson’u, Jennifer Lopez’i, Madonna’yı bilmeyen pek yoktur gençlerden. Ancak kentimizin, ülkemizin değerlerine gelince duvar gibiyiz ne yazık ki… Acımasız bir eleştiri olarak düşünebilirsiniz bunu, ama gerçek böyle.

Bir Yozgatlı olarak Abbas Sayar’ın yapıtlarını okuyalım. Bu ulu çınarın değerini bilelim. Bu yüce insanı saygıyla analım, yeni kuşaklara tanıtmaya çalışalım. Bu konuda en büyük görev; kuşkusuz ki öncelikle Yozgat Valiliğine, Yozgat Belediyesine, Yozgat Şairler ve Yazarlar Derneğine düşmektedir. Yozgat’ta bir sokağa Abbas Sayar’ın adını vermekle, ölüm yıldönümünden ölüm yıldönümüne onu birkaç yaldızlı söz söyleyip anmakla iş bitmiyor. Yozgat’ın bağrından çıkan bu büyük değer için daha farklı etkinlikler yapılmalı. Örneğin, Abbas Sayar adına Türkiye çapında bir kültür şenliği, bir öykü ya da roman yarışması düzenlenip geleneksel duruma getirilebilir. Nida Tüfekçi için yapıldığı gibi bir heykeli dikilebilir. Adına bir müze açılabilir…

Bir Abbas Sayar tutkunu olarak onu bir kez daha rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun.

12.08.2015
OKUR YORUMLARI
Korkut
13.08.2015 09:12:00

Teşekkür Ederim Hocam Abbas SAYAR'ı bu kadar Güzel ve sade biçimde tekrar hatırlattığınız Yozgat ve Yozgatlı olmanın bir gereğinin de sadece ben Yozgatlıyım demekten geçmediğini bu Memleketin yetiştirdiği değerlere sahip çıkarak onun öykü şiir ve romanlarını yetişen yeni kuşaklara aktarmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlattığınız için.Saygılarımla.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ