SİYASİ GÜNDEMİ OLUŞTURMAK

Değerli okurlarım, anaların ve babaların, yürekleri bu kez de Gara’dan düşen kor ateşle yanıyor; milletin içi yine kan ağlıyor…

Kurtarma operasyonunda başarılı olamadıkları iktidar tarafından açıkça itiraf ediliyor. Bu arada, Savaş Hukuku’ndaki “esir” tanımının aksine, evlatlarımızın 6 senedir esir tutuldukları açıklanıyor ve bu bilgiyi de katliamdan sonra öğreniyoruz. Şehit ailelerinden ve milletten hiç özür dilenmiyor.  

İlk günlerde katliamın sorumlusunu bulma yönünde hükümetten ses çıkmazken, dün akşam nihayet Cumhurbaşkanı tarafından ekranlarda bir açıklama yapıldı.

“Bu operasyonun sorumlusu, elbette aynı zamanda başkomutan ve yürütmenin başı olan cumhurbaşkanından, milli savunma ve içişleri bakanlıklarına, askerinden polisine ve istihbaratçısına kadar tüm mensupları ile Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.”

Böylece sorumluluk kişilerden arındırılıp 84 milyona yayılmak suretiyle, acaba ağırlığı hafifletilmiş mi oluyor?

Savaş (harp), hukukçular tarafından milletler arasında çıkan sorunların çözümlenmesi yollarından biri olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, savaş esirinin tanımı ve haklarının yanında, kadınlara, çocuklara, okullara, yaralılara ve hastaneler gibi birçok savaş dışı unsurlara nasıl davranılacağı; ayrıca savaş sonunda tarafların uyması gereken yaptırımların neler olacağı, Uluslararası Harp Hukukunda (Uluslararası İnsancıl Hukuk) yer almaktadır.

Bu itibarla PKK teröristlerinin, evlatlarımızı deniz korsanları gibi zor kullanıp alıkoymaları ve işkenceye tabi tutup, sonunda kahpece katledilmiş olmalarının uluslararası hukukta yer alan esir tanımı ile ne ilgisi ne de savunulacak tarafı vardır.

Bunun da ötesinde, bizzat Cumhurbaşkanının, her ortamda TMM şeklinde duyurduğu pandemi kuralları dikkate alınmadan, 13 Şehidimizin haberinin geldiği gün, AKP Ankara İl Kongresinin, yabancı pop starlarının lebalep dolu konserleri gibi, yapılışına şahit olduk.

Böyle acılı bir ortamda bir muhalefet partisi davullu zurnalı bir kongre yapsaydı, acaba iktidarın tavrı ne olurdu?

Ertesi gün İçişleri Bakanı meclis kürsüsünden “Ailelerimiz, şehitlerimiz terör örgütünü yenecek…” diyor ve bu sözlerden de katliam olayına iktidarın hangi açıdan baktığı konusunda kafalar iyice karışıyor.

Her gün küçük dilleri dışarı çıkarcasına bağırarak, kin ve nefret dolu bir tavır içinde TV ekranlarında konuşmaları ile çocuklara, gençlere ve yetişkinlere kötü örnek teşkil eden, milleti ayırıp, geren siyasiler, bu katliamı da maalesef hamaset dolu bir şov haline getirdiler.  

Değişmez kuraldır; şayet kişi tartıştığı konu üzerinde fikri zafiyet içinde ise önce sesini yükseltir, sonra da kaba güce başvurur.

Milletçe yaşadığımız bu büyük acı, corona salgını ve aşısı, sağlık personelinin içinde bulunduğu şartlar, enflasyon, işsizlik, çiftçi, esnaf ve memurun geçim sıkıntıları, iflaslar, sarayın bütçesi ve yüzlerce benzerleri gibi, ülkenin öncelikli sorunlarının doğal olarak önüne geçti. Ama bu önceliğin ömrü de bundan önceki acılarımızda olduğu gibi, yeni bir yakıcı veya bomba bir haberin çıkışına kadar sürer.

Nitekim iki bomba haber hemen çıktı bile:

Birincisi, Yunus Emre’nin 700üncü Ölüm Yıldönümü’ dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın yaptığı konuşmanın 4 yıl önce Binali Yıldırım tarafından okunan metnin aynı olduğunun ortaya çıkması;

Diğeri de, Cumhurbaşkanının “Biz Samanyolu galaksisi diyoruz, onlar saman diyor” cümlesi oldu ve şehitlerimizin haberinden hemen sonra, ülke gündeminin ilk sırasına yerleştiler.

Esasen her iki olay da ülke gündemine oturacak vasıftan çok uzak olup, burada amaç, siyasi gündemi oluşturmaktır. Çünkü siyasilere, seçmenlerini önünde karşı tarafa fırlatılacak laf lazım…  

İlk bombanın izahı kesin olarak yapılamaz ve de asla hoş görülemez. Liderlerin programlı konuşmalarının metinleri konunun uzmanı danışmanlarca hazırlanmakta ve ilgili tarafından prompter denilen ekran üzerinden sunulmaktadır. Mikrofondan çıkan söz konuşana ait olurken, yaydan fırlayan ok gibi geri dönüşü artık mümkün değildir. Ok hedefe ulaşırsa, danışman bundan dolayı patronundan teşekkür alır, artık dünyalar onun olur, böylece yerini de pekiştirir. Ama ok hedefi ıskalarsa, neler olacağını tahmin etmek sanırım pek de zor olmasa gerek.

Bugüne kadar okların bilgisizlik ve dikkatsizlik nedeniyle hedefleri ıskaladıklarına çok şahit olduk. Çifte çifte maaş aldıkları için ülke gerçeklerini göremeyen metin yazarlarının çok dikkatli olmaları şarttır. Zira Cumhur’un başını bizimle beraber tüm dünyanın izlemekte olduğu unutulmamalıdır.     

            Onlarca uzmanlardan oluşan danışmanlar tarafından hazırlanan konuşma metinleri, başdanışmanlar tarafından acaba neden görülemez? Böyle durumlarda kasıt ve taksirat var mı, aranıyor mu, faili sorgulanıyor mu, bunu da milletçe bilmek isteriz. Yoksa bu nahoş olay da bugüne kadar birçok konuda olduğu gibi örtbas mı edilecek?

            Devletin üst yöneticilerinin özel kalemine kadar giren, makam odalarına dinleme cihazları yerleştiren hainleri yakın geçmişte gördük. Bu olaya bakınca, devlete nüfuz eden hainlerin temizlenmesi halen tamamlanamadı mı, sorusu aklımıza gelmekte. Ülkenin milli menfaatleri açısından siyasilerin gündeminde asıl bu soruların cevaplarını araştırmak olmalı.

            Yıllarca öce Hazine Bakanına Türkçe ve İngilizce konuşma metni hazırladığını söyleyen genç bir uzmanla tanışmıştım. İyi bir üniversiteden mezun olmasına rağmen Türkçesi ve İngilizcesinin bariz zayıflığı nedeniyle adamın bakan için hazırladığı konuşma metinlerinin kalitesi ve içerikleri benim ve birçok kişinin merak konusu olmuştu. Şube müdürü dahi olamamış o zat, 2000 li yıllarda, belirli güçlerin desteğiyle, önce genel müdür yardımcısı, peşinden de müsteşar yardımcısı gibi devletin çok önemli kadrolarını işkâl etmişti.

Liyakat fakiri bu tür kişilerin ülkemizde yükselen grafikler çizdiği maalesef bir gerçektir. 

            Demem o ki, danışman metinlerine, prompter cihazına hiç ihtiyaç duymadan, bilgileriyle, tecrübeleriyle, yöneticilikleriyle, engin hayat tecrübeleri ve dünya görüşleriyle, son derece hoşgörülü, muhteşem esprili belagatleri ile halka seslenen siyasetçileri, devlet adamlarını şimdi nasıl aramazsınız?

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ