Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

ZULME RIZA ZULÜM, KÜFRE RIZA KÜFÜRDÜR

İnsan, fıtratı gereği ve mensubiyet alakasıyla bir tarafa tarafgirlik hissiyatıyla meyleder. Bu temayülle artık, hadiselere onlar gibi bakar, öyle düşünür ve olayları öyle yorumlar, hele bu hissine, inat damarı da yardım ederse işte o zaman tehlike çanları çalmaya başlar. Bu halet-i ruhîyedeki insanın; gözünün önüne hak ve hakikat namına ne koyarsanız koyun, onu eğer-büker ve kendi bakış açısıyla, onun batıl olduğuna hükmeder, sizi de inandırmaya çalışır. Konuyla ilgili, Napolyon’un bu mealde bir sözü vardır: “Bana te’vili kâbil olmayan bir cümle getirin, onunla sizi idam edeyim,”der.

Halbuki insanda bulunan; akıl, fikir, vicdan, şefkat, merhamet ve adalet duyguları insanın hak ve hakikatin yanında yer almasını gerektirir. Bunun için; “Hak ve hakikat âlidir, hiçbir hatıra feda edilemez” diye küllî bir düsturumuz vardır.

Şimdi gelelim asıl anlatmak istediğimiz konuya. Geçen hafta bu ülkede, bu ülkeyi adım adım kaosa sürükleyen çok önemli hadiseler cereyan etti:

1-Şimdiye kadar emsalini yaşamadığımız ve tüm ülke genelinde rastlamadığımız bir karanlığa bu ülkenin tamamı 10-saat mahkum edildi. Kim ne derse desin, bence bu olay bir kaosun habercisidir.

2-İstanbul’da bir adliye sarayını basıp masum bir Cumhuriyet Savcısını şehit eden iki teröristin cinayetini, sıradan bir eylem gibi göstermeye çalışanlar nasıl bir ihanetin içerisinde bulunduklarının acaba farkındalar mı?

3-Rize maçından dönen Fenerbahçe spor kulübünün otobüsüne yapılan saldırı da, sıradan bir fanatizm olayı asla değildir.

Bu olayların akabinde medyaya bir göz attığımızda, gerek köşe yazarlarının ve gerekse sosyal medyadaki mesajların bir kısmı; bir kaosa ve büyük bir tehlikeye adım adım bu ülkenin sürüklenmeye çalışıldığını her akl-ı selim teslim edecektir.

Bediüzzaman’ın, o zamandaki kaos münasebetiyle; 31-Mart-1909’da yazdığı, gazetelerde neşredilen ve gazetecileri îkaz mahiyetindeki şu yazısı gerçekten çok dikkat çekicidir:

“Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı; hem de edeb-i İslamiye ile müteeddip olmalı. Ve onların sözleri, kalb-i umumî-i müşterek-i milletten, bîtarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnamesini, vicdanınızdaki hiss-i diyanet ve niyet-i hâlisa tanzim etmeli. Halbuki siz iki kıyas-ı fâsitle, yani: Taşrayı İstanbul’a ve İstanbul’u Avrupa’ya kıyas ederek efkâr-ı umumiyeyi bataklığa düşürdünüz ve şahsî garazları ve fikr-i intikamı uyandırdınız. Zira Avrupa’nın hissiyatı, İstanbul’a tatbik olunmaz. Fransız ihtilali, bize hareket düsturu olamaz…”

Ne dersiniz? Bu bir tevafuk mudur? Yüz sene önce de, 31-Martta bu memlekette yaşananları biz tekrar yaşayacak mıyız? Tarihten ibret alırsak, inşallah oyuna gelmeyiz.
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ