YOZGAT BİR REKORUN DAHA SAHİBİ

“Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” (Bediüzzaman)

Olayların dima müspet yönlerini nazara vermeye, bardağın devamlı dolu tarafını göstermeye ve mümkün mertebe; “Batılı tasvir sâfi zihinleri idlaldir,” prensibiyle hareket etmeye, yani menfi şeyleri nazara vermemeye gayret gösteriyoruz. Ama gerçekleri de ortaya koymadan edemiyoruz.

Demek ki bu memleketin kaderi bu. Ne yaparsan yap değiştiremiyorsun. Bir şeyi imar ve inşa etmenin zorluğu ve tahrip etmenin kolaylığı burada da kendini gösteriyor.

Her neyse konumuza dönelim. Ülkemizde, son günlerde bir bilimsel çalışmanın sonucu yayımlandı. Basına da intikal eden ve bizi de yakından ilgilendiren çalışmanın özeti şudur: Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji ( Yaşlılar Bilimi) Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan, Türkiye’nin yaşlılık haritasını hazırlamış ve buna göre de; ülkemizde Kastamonu’nun en uzun yaşayan il, “Yozgat’ın ise en kısa yaşayan il” olduğu tesbitini yapmıştır.

Ayrıca, bu çalışma sonuçlarına göre; bugün Türkiye’de yaşlı kabul edilen nüfusun (65 yaş üstü) 10.milyon 31. bin olduğu, 2023’te 14.5 milyon olacağı, 2050’de ülke nüfusunun 101.milyon olup yaşlı nüfusun ise, 30. milyon olacağı belirtilmektedir.

Bununla birlikte Türkiye’de insan ömrünün; kadınlarda 76, erkeklerde ise 72 olduğu ifade edilen raporun son bölümünde Prof. Dr. İ. Tufan Hoca, çok önemli bir hususa daha dikket çekiyor. Ülkemiz insanının ömür sürelerini belirleyen zahiri sebepleri sıralarken; beslenme, çevre şartları, iklim ve insan ilişkilerini söz konusu raporda nazrara veriyor.

Bu raporu Yozgat ölçeğinde değerlendirdiğimizde ben şu hususlara dikkat çekmek istiyorum:

1- Beslenme konusunu bir gözden geçirelim. Ailede ve okulda, sofrada ve sınıfta küçük-büyük herkese yeme içme adabını ve israfın haramlığı prensibini iyice yerleştirelim.

2- Ben şahsen çevre şartlarını, insan ilişkilerinden ayrı tutamıyorum. Zira Kastamonu’yu tanıyan biri olarak, bir hakkı teslim etmem gerekiyor. Eski fakat eskimeyen kültürümüzde: “Şeref’ül-mekan, bil’mekin” denen güzel bir söz vardır. Yani mekanları şereflendiren orada iskan edenlerdir. Kastamonu’nun şerefi ve orada medfun bulunan Merhum Mehmet Feyzi Efendi’den şöyle bir söz duymuştum: “Nuh Tufanın’da Medine’nin toprağı Konya’ya, Mekke’nin toprağı da Kastamonuya karıştı.” O topraklar; sevgi, muhabbet, birlik, dirlik, diğergamlık, el-hasıl tüm insanî değerlerin yoğrulduğu topraklardır.

İşte, biz de bu insanî değerleri yani; sevgi, hoşgörü, fedakarlık, hakperestlik tavırlarıyla ve herşeyden önce tanıdığımız ve tanımadığımız insanlara selam vermemizle başlayıp- sılayı rahimle devam ettirmemiz, inşaallah bizim de ömrümüzü uzatacaktır. Ama burada esas olan, keyfiyeten önemli olan bereketli bir ömürdür.