Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

UYAN VE OKU

Konuya bir fıkra ile girmek istiyorum. Temel’in evine giren hırsız, evdeki para kasasını çalar. Sabah olayı fark eden Temel bu işe pek aldırış etmez. Hatta kendisine gelerek geçmiş olsun diyenlere de şöyle mukabelede bulunur: “Merak etmeyin anahtarı pendedur.”

19. Milli Eğitim Şûrası, 2-6 Aralık 2014 tarihinde toplanarak; eğitim-öğretim faaliyetleriyle ilgili onlarca teklif ve önerileri muhtelif komisyonlarda görüşerek genel oturumun sonunda oylayıp birtakım tavsiye kararları aldı.

Ancak, bir konu vardı ki; yerli-yersiz, ehil olan veya olmayan, iyi niyetli veya su-i niyet taşıyan, daha doğrusu konuya vukûfiyeti olan veya olmayan herkes bu konuda birtakım şeyler söyledi, yorumlar yaptı.

Neydi bu konu? OSMANLICA! Bu ders liselerde okutulsun mu, okutulmasın mı? Mecbur mu olsun, yoksa seçmeli mi olsun?

Osmanlıca nedir? Osmanlıca: Arap Alfabesiyle yazılıp okunan ve konuşulan Türkçe lisanının adıdır. Yani bu milletin uzunca bir zamandır, 1928’e kadar yazıp okuduğu ve konuştuğu dildir. Yani bugün Latin Alfabesiyle konuştuğumuz ve yazıp okuduğumuz dilin, Arap Alfabesiyle yazılıp okunan şeklidir. (Et-tekrâru vel-ahsen, velev kâne yüz seksen)

Bu konuyla ilgili lehte veya aleyhte yapılan konuşmaları ben burada zikredemiyorum. Zira sütunum müsait değildir. Ama bununla birlikte kanaatimi izhar ile konuyu biraz tahlil etmek istiyorum.

Dil bir milletin kültür hazinelerinin anahtarıdır. Bir millete yapılacak en büyük ihanet, o milletin diliyle oynamaktır. Zira her milletin nev’i şahsına münhasır bir kültür birikimi ve medeniyet anlayışı vardır. Yani; müziğinden sanatına, kılık-kıyafetinden mimarî tarzına ve bugün ulaştığı teknolojik seviyesine kadar her milletin kültür birikimine (hazinesine) kendi lisanının anahtarıyla girilir. Ben burada, yıllarca bu milletin benliğine ruh ve şekil veren kültür hazinesine işte bu “Osmanlıca” anahtarla girilebileceğini ifade etmek istiyorum. Bununla birlikte bazıları da bunun tam tersini ifade ederek; hiç kimse bunu bana dayatamaz diyor. Ben bunların şahsında: Rahmetli Özal’ın karşısında ben bu köprüyü sana sattırtmam diyen insanların halet-i ruhiyelerini seyrediyorum.

Ben diyorum ki bu konu ihtiyarîdir. Müsaade edin öğrensinler!.. Bu nesil tarihini, tarihî belgeleri, Lozan’ı, Sevr’i, Montrö’yü arşivlerinden bulup aslından öğrensinler. Ama bunun tam tersi bir zihniyet karşıma çıkıp hayır diyor, İngilizcesinden öğrenmek zorundasınız diyor. Neden illâ Latin Alfabesi diyorum? Kolay da ondan diyorlar. Yahu insaf edin! Bu Osmanlıca’nın Alfabesi, Japon ve Çin Alfabesinden de mi zor?

Yok, Yok! Bana öyle geliyor ki, bu zihniyetin temsilcileri şunu demek istiyorlar: Biz size “Uyu uyu, yat uyu” diye bir alfabe verdik, buna karşılık siz Osmanlıcayı öğrenir ve o alfabe ile Kur’andaki “Oku emriyle” gözünüzü açar, aklınızı kullanır, tefekkür kapasitenizi artırır ve çalışmaya olan şevk ve meylinizi geliştirirseniz, dost ve düşmanınızı fark edersiniz…Bu da bizim işimize gelmez!..

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ