Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

TAKİYYE VE Hz. ALİ’YE(ra) İFTİRA

Takiyye: Sakınmak, kendini koruyup çekinmek, birinin mensup olduğu mezhep veya meşrebi gizlemesi demektir. Yine, kişinin can ve malına yönelik tehlike karşısında hakikati gizleyerek aksini söylemesi manasında kullanılan bir terimdir.

İnsanın, hayatını koruma hususunda çok ciddi bir tehlike karşısında inancını gizlemesiyle ilgili, bu konuda Peygamberimizin (asm) tatbikatına dair şöyle bir hadise nakledilir:

Müşrikler, Hz. Ammar ile babası Yasir ve annesi Sümeyye’yi dinlerinden dönmek için zorlamışlar, bunu kabul etmeyen Yasir ve Sümeyye’yi işkence ile şehit etmişlerdi. Ammar ise, işkenceye dayanamayıp son anda müşriklerin sözlerini tekrar ederek kurtulmuş ve Peygamberimizin huzuruna geldiğinde, Ammar kâfir oldu diyenlere karşı Allah Resulü (sav): “Ammar tepeden tırnağa iman ile doludur; iman onun etine ve kanına işlemiştir” buyurdu ve huzurunda ağlayan Ammar’ı teskin etti. Bunun üzerine Nahil Suresinin 106. Ayeti nazil oldu ve Allah Resulünü tasdik etti: “Kalbi imanla dolu olduğu halde inkâra zorlananlar müstesna, kim iman ettikten sonra tekrar kâfir olur ve gönül rızasıyla küfrü kabul ederse, öylelerin üzerine Allah’tan bir gazap vardır. Onların hakkı pek büyük bir azaptır.”

Söz konusu bu ayet, böyle bir durumda; ikrah haliyle canını kurtarmak durumunda olanlar için her nekadar ruhsat sayılsa da, bununla birlikte cebir ve şiddetle karşılaşan bir “müminin Takiyyeye başvurmadan, sıdk ve sadakatten ayrılmayıp ölümü tercih etmesi hemen bütün İslam fırkalarınca daha üstün bir davranış olarak kabul edilmiştir.”

İslam Tarihinde Takiyye, ilk defa Hariciler ve Şii fırkalarınca mezhebin bir esası olarak kullanılmıştır. Bunlar siyasetten hali olmadıkları için, kendilerinden daha güçlü bir otoriteye karşı müntesiplerini koruyup kollamak için bu prensibi mezheplerinin esası telakki etmişlerdir. Özellikle İmamiye fırkası, Takiyye’nin uygulamasını tâ Hz. Ali’ye (ra) kadar götürüp Peygamberimizin vefatından sonra halife seçiminde, O’nun sükût etmesini bir Takiyye olarak kabul etmişlerdir. Hâlbuki o zaman ve zeminde (halife seçiminde), Hz. Ali (ra) Peygamberimizin teçhiz ve tekfini ile meşgul olduğundan halife seçimine iştirak edememiş ama sonradan Hz. Ebubekir’e biat etmiştir. Evet, kendisinden önceki üç halifeye bizzat müşavirlik (danışman) yapan, şecaatiyle dillere destan olan Hz. Ali gibi bir kahraman-ı İslama nasıl korkaklık ve Takiyye gibi iki zıt sıfat yakıştırılabilir?

Bu konuda daha çok yazılacak ve söylenecek şeyler var ama sütunum müsait değildir.

Son olarak şunları söylemeliyim: “Ey Takiyyeciler! Ya sükût edin, ya da sâdık olun. Ya göründüğünüz gibi olun, ya da olduğunuz gibi görünün. Bediüzzaman Arap şairi Antere’nin bir şiirini şöyle tercüme eder: İzzetle mevti zilletle hayata tercih edenlerdeniz…”
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ