Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

RAMAZAN’DA KALANLAR YA DA ŞOV YAPANLAR

Onbir ayın sultanı diye tabir edilen o mübarek ay, kutsal bir atmosferiyle dünyayı kuşattı. Her şuur sahibi varlıktan sudur eden fiilleri hafızasına yazdı, herkesin hasenat ve seyyiat defterlerini ayrı ayrı tuttu ve vazifesini tamamlayarak bizden ayrıldı. Kudret-i Ezeliye’nin kendisine takdir ettiği Levh-i Mahfuz’da yerini aldı. Bu arada kimileri kazandı ve kimileri de kaybetti.

Ben bu arada cereyan eden bazı konuları, yani biraz dinde-diyanette, biraz da siyasette yapılan ŞOV’ları nazara vereceğim.

Eski Ramazanlarda alışık olduğumuz bazı üslup ve konular vardı. Türkçe Kuran, Türkçe ibadet vb. bu Ramazanda onları göremedik. Yaşar Hoca , siyasi çalışmalarının yoğunluğundan olsa gerek bu konulara eğilemedi.

Ancak, medyatik biri vardı ki doğrusu meydanı hiçte boş bırakmadı. Zekeriya Hoca tam bir şovmen edasıyla bazı TV kanallarında bazılarını eğlendirdi, bazılarını da rahatlattı.

Aman Hocam sen neymişsin ? TV’lerin yaptığı, dekolte giyimli kadınlarla erkeklerin karıştığı canlı canlı ŞOVların sünnet olduğunu şimdiye kadar görmemiş ve duymamıştık..

Bir ŞOV da YÖK Başkanı Sayın Teziç’ten seyrettik. Bir üniversite rektörüne destek için taa Van’lara giden ve ilgilinin hukukunun zayi olduğunu ifade eden Sayın Teziç; katsayı adaletsizliğinden ve başörtüsünden dolayı madur olan binlerce öğrencinin hukukunun zayi olmasını görmezden gelir. Hükümeti tenkit ettiği bir konuşmasında da : “Biz iki yıldır istediğimiz kadroları ancak yargı yoluyla alıyoruz,” diyor.

Yargı bu sefer neden hatırlanmıyor acaba ! ŞOV hoşuna gidiyor, işine geliyor..

Bir başka ŞOV da ; eski Başbakanlarımızdan Sayın Necmettin Erbakan’ın muhtereme eşleri Nermin Hanımın cenaze merasiminde yaşandı.

Bizim örf ve adetimizde cenaze vakur bir eda ile, sessizce ve dualar eşliğinde Rahmet-i Rahman’a gönderilir. Ama bu öyle olmadı bazı heyecanlı gençler eski alışkanlıklarını Fatih Camiinden çıkan Erbakan’a yöneltip tezahürata başlıyorlar. Sanki miting alanı, işin garibi kimse de mani olmuyor..

Yine bazı yerlerde, arabalarla yardım paketi dağıtımındaki izdihamları, çocuk ve yaşlıların ezildiğini seyrettik.

Kolu uzun ve gücü yerinde bazılarına yardımı veriyor ondan sonra da tavuklara yem atar gibi vereceği şeyleri topluluğun üzerine fırlatan hayır sahipleri ( ! ) nin ŞOV’larını gördük. Vatandaş aynı zamanda filan kurum diye arabasına birde afiş asmış TV’leride çağırmış gerçekten ŞOV yapıyor. Bu tipler yardımmı yapıyor, bu milletlin yüz suyunu döktürdüğü yetmez gibi sadistçe bir intikam duygusunu mu tatmin ediyor bilinmez..

Ve yine ; kameraları arkasına takıp günü birlik, fakirlerin evinde iftar ederek onları herkese teşhir edip daha sonra da unutulan insan manzaraları seyrettik..

Ve yine ; iftar vereceğim diye genç kızları davet edip, onların da adres karışıklığından dolayı, yaşta yağmurda ve iftar saatinde caddelerde nasıl koşuşturduklarını gördük..

Evet , eski ve eskimeyen tabiriyle bu davranışlara riyakarlık diyoruz. Yeniler ŞOV veya GÖSTERİ diyorlar siz ne derseniz deyin bu aslına uygun bir davranış şekli değildir.

Ameller Rıza-i İlahi için yapılmalıdır. Onunda ölçüsü; ihlasla, sağ elin verdiğini sol elin görmeyecek bir titizlikle ve karşıdakini minnet ve zillet altına almadan, onun şeref ve haysiyetini Zir-ü Zeber etmeden, hiçbir maddi çıkar beklemeden yapılmasıdır ki, yerini bulsun.

Bu fakirlerin ve bu gençlerin yüz suyunu döktürmeyin. Almaya değil vermeye ve paylaşmaya alışsınlar. İstemeye alıştırdınızmı bu toplumu dilenci yaparsınız. Vereceğiniz yardımları; evlerinde yurt ve yuvalarında yapınız.

Ama mutlaka gizli yapınız.

Bütün okuyucularımın Mübarek Ramazan Bayramını tebrik ediyorum.

İZZET ve ZİLLET

Şarkın büyük filozofu Sadi Şirazi der ki: “Ab-ı Hayat-ı, sana yüz suyun karşılığında verecek olsalar , yine de kabul etme. Ki, hastalıkla öl.Bu, zilletle yaşamaktan iyidir.”

Bir zaman, dünyaca cömertliği ile meşhur Hatem-i Tai, büyük bir ziyafet verir. Misafirlerine de yüklü miktarda para verir. Bu esnada tebdil-i kıyafet çölde gezmeye çıkar. Bakar ki : İhtiyar ve fakir bir adam, bir yük dikenli çalı ve gevenleri beline yüklemiş, cesedine batıyor, kanatıyor. Hatem ona dedi ki: “Hatem-i Tai hediyelerle beraber mühim bir ziyafet veriyor. Sen de oraya git ; beş kuruşluk çalı yüküne bedel beş yüz kuruş alırsın.” O ihtiyar vakur bir eda ile doğruldu ve dedi ki: “Ben bu dikenli yükümü izzetimle çekerim. Hatem-i Tai’nin minnetini almam.”

Daha sonra Hatem-i Tai’den sormuşlar. “Sen kendinden daha aziz, civanmert kimi gördün?” O da: “İşte o çölde rastladığım ihtiyarı gördüm.” Demiş..


Tarih : 02.11.2005
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ