Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

MANEVİ HASTALIKLAR: II-UCUB

De ki: Ey mülkün hakiki sahibi olan, alemlerde dilediği gibi tasarruf eden Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de çeker alırsın. Sen dilediğini aziz eder, yükseltir, dilediğini zelil kılar, alçaltırsın. Bütün hayır ve iyilik yalnız senin kudretindedir. Sen her şeye kadirsin. ‘ (Ali İmran: 26)

Ucub: Kibir, gurur ve kendini beğenmişlik halidir. Yine ameline ve yaptığı işlere güvenmek manalarına gelmektedir.

Evet, manevi hastalıkların ikincisi ucubtur. Yeise (ümitsizlik) düşen insan, bu durumdan kurtulmak için; istinat edecek ve sırtını ona dayayacak bir noktayı aramaya başlar. Bakar ki bir miktar hasenat ve kemalatı var; hemen o kemalatına bel bağlar. Ona güvenerek der ki, ‘Bu kemalat beni kurtarır, yeter’ diye bir derece rahat adar. Halbuki, amellere güvenmek ucupdur; insanı dalalete atar. Çünkü, insanın yaptığı kemalat ve iyiliklerde hakkı yoktur, mülki değildir, onlara güvenemez.

Hem, insanın vücudu ve cesedi bile onun değildir. Çünkü, kendisinin eser-i sanatı da değildir. O vücudu yolda bulup sonra onu temellük etmiş de değildir. Kıymetsiz bir eşya gibi bir kenara atılıp, sonra insan ona sahip çıkmış da değildir. Ancak o vücut, ihtiva ettiği o harika sanat ve güzel nakışların şahadeti ile bir Sani-i Hakim’in kudretinden çıkmış çok kıymettar bir hanedir ki insan o hanede emaneten iskan ediyor. O vücutta yapılan binlerce tasarruftan, ancak bir tanesi insana aittir.

Yine; sebepler içerisinde en eşref ve en kuvvetli bir irade sahibi insan iken, onun iradi fiillerinden hasıl olan ve kendine ait olduğunu zannettiği yeme ve içme gibi en küçük fiillerinde dahi insanın yüzde bir müdahalesi vardır.

Hal böyle olmakla beraber, insanın elindeki iradenin sahası da çok dardır. Manevi duygularından biri ve en genişi olan hayal duygusu bile insan aklının semerelerini ihata edemez. Bütün bunları insan; sırr-ı imtihan için halk edilen hayır ve şerre mesnet olmak hikmetiyle emrine verilen cüz’i iradesine mal edemez.

Öyle ise aklı başında olan insan, kendisine verilen her türlü nimetin bir mevhibe-i İlahiye olduğunun şuuruna varmalıdır. Yaptığı ibadetleri dahi, o Yüce Yaratıcının kendine ihsan ettiği, ikram ettiği nimetler çerçevesinde yaptığını idrak etmelidir.

İyiliği O’ndan, kötülüğü kendi nefsinden bilmelidir.

Şairin; ‘Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan. Al, biraz da sen oyalan!’ dediği gibi, mal ve mülkün, daha doğrusu her şeyin sahibinin Allah olduğunu bilelim, bu şuur ve idrak içinde O’nun izni ve rızası dairesinde amel etmeye muvaffak olmamızı yine O’ndan niyaz edelim. Yoksa bize verilen bunca nimetin karşılığını ödemeye imkanımız yoktur. Acz ve fakrımızı şefaatçi ederek O’na karşı külli bir şükürle mukabele edelim.
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ