Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

Mahlukata merhamet-i ....

Mahlukata merhamet-i ilahiyeden fazla merhamet edilmez



Tasavvuf kitaplarında şöyle bir vakıa anlatılır: İki keşf-i kubur (*) velisi birlikte yürürken yollarına bir kabristan çıkar. Oradan geçerken biri diğerinin manevi makamının farkında olmadığından kabirde azap çeken birinin halini görür ve şefkatle haykırarak “Allah,Allah!” der. Diğeri o makamı çoktan geçmiş olduğundan arkadaşını ikaz eder ve der ki: “Sen onun işlediği hatayı bilseydin Adalet-i İlahiyeyi göz ardı edemezdin.Onun için Allah’ın kullarına O’ndan fazla merhamet etme, yürü yoluna..” der.

Evet, Rahman ve Rahim ismiyle kendisini bize sayısız nimetleriyle, sınırsız şefkatiyle her an hissettiren Yüce Yaratıcı’dan fazla O’nun mahlukatına şefkat ve merhamet pek fazla bir mana ifade etmiyor.

İnsan olarak kalp ve vicdan taşıyoruz. Onun gereği olarak ta çevremizde hikmetini bilemediğimiz pek çok olumsuz hadiselerle karşılaşıyoruz ve bunlar bizi ister istemez derinden etkiliyor. Bazen de feryadı figanımız arşı alaya çıkacak kadar yükseliyor, kendimizi harap ediyoruz. Ama şu gerçeği hiçbir zaman göz ardı etmememiz gerekiyor.

“Allah’ın şefkati ve merhametinin yanında bizimki okyanustan bir damla bile değildir.”

Öyleyse; bizi, çevremizi ve toplumu etkileyen olumsuz hadiselerde bize düşen ne?

Davranışlarımızı kontrol altına alıp, insanların neye layıksa öyle muamele göreceği hakikatini gözden uzak tutmamalıyız. Herkese layık olduğu kadar, imkan ve fırsat vereceğiz. Her ferdi kendi kabiliyeti ve aldığı eğitime göre istihdam etmeliyiz. Yoksa adalet ve eşitlik yapacağım derken zulme düşersiniz.

Eşitlik kanun önündedir. Herkese layık olduğunu vermektir. Çocuğa süt yerine yağ ve bal verirseniz onu öldürürsünüz.

Birilerini layık olmadığı yere getirirsiniz, büyütür beslersiniz, bu davranışınız size göre bir şefkat ve merhametin gereğidir. Ama o karga fıtratlı birileri bir gün gözünüzü oyar.

Toplumsal olaylarda da durum bundan farklı değildir. “Toplumun düzenini bozan unsurlara ya rüşvet vereceksiniz (buradaki rüşvet layık olmadıkları paye anlamındadır.) ya da tam anlamı ile kanun hakimiyetini sağlayacaksınız.” Burada bir hakikati daha ifade etmek gerekirse; “kanunlar güçlünün yanında değil, haklının yanında olmalıdır. Kim haklıysa o güçlüdür. Kim güçlüyse o haklı değildir.”

Devlet yönetiminde de bu kural geçerlidir. Yani adaleti uygulayacak makamlar önce kendileri adil olmalıdır. Ondan sonra raiyetinin hukukunu adil bir şekilde muhafaza edebilirler.

Konuşurken; “Tüyü bitmedik yetimin hakkı..” diye söze başlayanların, nasıl sık sık vergi affı, genel af, bankalara mevduat garantisi, PKK affı gibi toplumsal vicdanı rencide edecek ve yine toplumsal merhameti kötüye kullananların nasıl adalet adına zulmettiklerini bu toplum unutamaz.

Hele, yırtık ayakkabı ile yağmurda ekmek almaya çıkan ve 250.YTL emekli aylığı ile geçinmeye çalışan İstanbullu ninenin çilesini görmezden gelip, siyasi partilere hazine yardımı yapan bir anlayışı adil buluyor musunuz?

(*) Kabirdekilerin hallerini müşahede eden veli.

Tarih : 06.11.2008
OKUR YORUMLARI
doğan
11.11.2008 23:03:00

hocam,her yazınız mana dolu,ailece feyiz alıyoruz.sağolun..

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ