Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

HIDRELLEZ

Zaman içerisinde Hızır ve İlyas isimlerinin halk ağzında aldığı şekilden ibaret olan hıdrellez, kökü tarihin derinliklerine dayanan, değişik kültürlerde çok değişik muhtevalarla karşımıza çıkan, daha çok bizim geleneksel kültürümüzde ise Hızır ve İlyas kavramları etrafında dini bir muhtevaya bürünmüş halk bayramının adıdır.

Önce bu iki ulu kişi kimdir? Ona bir bakalım:

Hızır (as): Arapça kaynaklarda hadır şeklinde yer alan bu kelime Türkçe’de Hızır ve Hıdır biçiminde kullanılmaktadır. İslami kaynaklarda gerçek adının Belya b. Melka olduğu ifade edilen Hızır, Hz. Musa (as) zamanında yaşamış, kendisine; ilim, hikmet ve özellikle ilm-i ledün verilmiş, ilhama mazhar bir büyük zattır.

Kuran-ı Kerim’in Kehf suresindeki (18/60-82) Hz. Musa(as) ile maceraları anlatılan şahsın bu kişi olduğu islam alimlerince ifade edilmektedir.

İslam dininin ikinci önemli kaynağı olan hadislerde de bu isme rastlamak mümkündür. Buhari’nin sahihinde şöyle bir hadise nakledilir:

Hz. Musa, İsrailoğullarına hitabederken kendisine insanların en bilgilisinin kim olduğunun sorulması üzerine “benim” diye cevap verip mutlak ilmin nezd-i ilahide olduğunu anlatmadığı için Allah tarafından kınanmış ve kendisinden daha bilgili Hadır adında birisinin bulunduğu söylenmiştir.

Ebu Hüreyre’nin naklettiği başka bir hadiste Hızır’a bu adın verilmesinin sebebi, “kuru yerde oturduğunda altında otlar yeşerip dalgalanır” şeklinde açıklanmıştır.

İlyas (as): Beni İsrail’e gönderilen, Kuran-ı Kerim’de ismi geçen ve Tevrat’ta “Elia” diye zikredilen, M.Ö. 9. asırda yaşamış bir peygamberdir. Kavmini Ba’l adındaki puta tapmaktan vazgeçirdi. Ama daha sonra yine azgınlığa ve sapkınlığa düşen İsrailoğullarını Cenab-ı Hak kıtlıkla terbiye etti. Tekrar gelip İlyas (a.s.)ı bulup tövbe ettiler, azap ve felaket kalktı, ama yine küfre düşen İsrailoğullarını, İlyas peygamber Cenab-ı Hak’kın müsadesiyle terketti. O’nun öldüğünü ise göremediler.

Şimdi çok önemli bir soruyla karşı karşıyayız.

Yani her yıl geleneksel olarak 6 Mayıs’ta kutlanılan Hıdrellez (Hızır+İlyas) Bayramının temel dayanağı; Hz. Hızır’la, Hz. İlyas (as)ın buluşması ve etrafın yeşillenip, bereketlenmesi ümit edilen bir olayın iki kahramanının hayatta olup olmadığı sorusudur.


Bu soruya, çağdaş bir Müfessir-i Kur’an olan islam alimlerinden Bediüzzaman’ın cevabını kısaltarak sütunumuza alıp onunla cevap veriyoruz.

Sual: Hz. Hızır (as) hayatta mıdır? Hayatta ise niçin bazı mühim alimler hayatını kabul etmiyorlar?

Cevap: Hayattadır, fakat hayatın mertebesi ve tabakası beşe ayrılmış olup, O, ikinci mertebededir.

Birinci Hayat Tabakası: Bizim hayatımızdır ki, çok sınırlı bir hayat tabakasıdır.

İkinci Hayat Tabakası: Hz. Hızır ve İlyas Aleyhimesselamın hayatlarıdır ki, bir de derece serbesttir. Yani bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi vazgeçilmez ihtiyaçlara pek muhtaç değillerdir. İstedikleri zaman yer içer fakat mecbur değillerdir. Pek çok evliyanın bunlarla olan maceraları bu hayatı ispat ediyor. Hatta velayet makamındaki bir makam Hızır Makamıdır. O makama çıkan bir veli Hızır’dan ders alır. Fakat bazen yanlışlıkla o veliye Hızır nazarıyla bakılır.

Üçüncü Hayat Tabakası: Hz. İdris ve İsa (as)nın tabaka-ı hayatlarıdır. Bunlar da beşeriyet levazımatından sıyrılıp melek gibi bir hayata girmişlerdir...

Döndüncü Hayat Tabakası: Şehitlerin hayatıdır. Cenab-ı Hak, onlara ehl-i kubûrun fevkinde bir hayat bahşetmiştir. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyor, daha güzel bir aleme gittiklerini biliyorlar...

Beşinci Hayat Tabakası: Kabir ehlinin ruhani hayatlarıdır. Ceset çürüsede ruhani hayat devam etmektedir...

Evet; madem Hızır ve İlyas (as) ikinci mertebe-i hayatta olduklarına göre bunların biraraya gelmeleri de yanlış değildir. Belki bazı ehl-i şuhud bunları zaman zaman birarada görmüş olabilirler.

Burada aslolan, bu mübarek zatların her yerde ve herkesle bir araya gelmeleri mutlak değildir. Yani kendilerine yakın mekanlarda ve kendi çizgilerine uygun bir hayat yaşayanlarla bir araya gelmeleri ümit edilir. Öyleyse Hıdrellez Bayramının meşruiyet içerisinde kutlanması gerekmektedir.

Bu günde insanlıktan çıkmadan, şımarmadan ailece ve dostlarla bir araya gelmenin dini bir mahzuru olmadığı gibi, milli hasletlerimizi de güçlendireceğine inanıyorum.

Tarih : 02.05.2006
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ