A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

FABRİKA AŞKLARI

Değerli okurlar belki beş yıl kadar olmuştur, televizyonlarda yayınlanan pembe dizileri seyretmiyorum. En son iki diziyi saatini ve gününü kaçırmamışsam ilgi ile seyrettim (izlemedim, izlemek birisinin izini sürmek ya da izinden gitmektir).  Birisi “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” diğeri de “Baraj” dizisiydi. Bunları seyrederken bile zaman zaman isyan ettim çünkü yapımcı ya da rejisör seyirciyi adeta aptal yerine koyacak sahneler çekmişti. Pembe dizlerde 30-35 yaşında çok zengin yakışıklı genç patronlar ve onların etrafında fink atan birbirinden güzel genç kızlar. Saygı yok, sevgi yok, bin bir entrika ile birbirlerini tavlayıp gününü gün eden günlük yaşantılarında evde yüksek ve ince topuklu iskarpinle dolaşan, sabah uykudan hiç bozulmamış makyajla uyanan yüzlerce genç kız. Ve üstelik çalışmadan, çünkü çalışmaya ayıracakları zamanları yok ya da ben öyle algılıyorum.  Günün her saatinde bir yerlerde cilveleşiyorlar. Necip milletimde yahu ben karnımı doyuramıyorum bunlar bu paraları nereden buluyorlar bu lüks hayatı nasıl yaşıyorlar diye sorgulamadan ve hatta sanırım ki umursamadan merakla seyrediyor.

Bizim yaşımızdakiler iyi bililer.  Genç neslin de kulağına bir yerlerden çalınmıştır, bu yıl 86 yaşını idrak eden değerli müzisyen Alpay’ın “Fabrika kızı” şarkısı. Sözleri şöyleydi;

Gün doğarken her sabah

Bir kız geçer kapımdan

Köşeyi dönüp kaybolur

Başı önde yorgunca

 

Fabrikada tütün sarar

Sanki kendi içer gibi

Sararken de hayal kurar

Bütün insanlar gibi

 

Bir evi olsun ister

Birde içmeyen kocası

Tanrı ne verirse geçinir gider

Yeter ki mutlu olsun yuvası

 

Dışarda bir yağmur başlar

Yüreğinde derin sızı

Gözlerinden yaşlar akar

Ağlar fabrika kızı

 

Oysa yatağında bile

Bir gün uyku göremez

İhtiyar anası gibi

Kadınlığını bilemez

 

Makineler diken gibi

Batar her gün kalbine

Yün örecek elleri

Her gün ekmek derdinde

İlk gençlik yıllarımda önce Yapı Kredi Bankasında sonra da İş Bankasında çalıştım. Her iki bankanın şube müdürleri bankacı olarak bende istikbal görmelerine rağmen ben baba mesleği olan bankacılığı sevemedim. Daha doğrusu zamane gençliğinin çok istediği masa başı görevi bana göre değildi. Sonra kaderimin ve çok sevgili müdürüm Coşkun Gültekin ağabeyimin yardımı ile kendimi Türkiye’nin konularında en büyük iki fabrikasında satınalma müdürü olarak buldum. İşimi çok sevdim, cumartesi- pazar günleri bile gittim çalıştım.

Ne zaman Alpay’ın sesinden Fabrika Kızı şarkısını dinlesem aklıma hep çalıştığım fabrikalar ve orada çalışan işçi kızlar gelir. Mavi iş önlükleri aynı kumaş ve renkte başörtüleri ile hep gözümün önüne gelirler. Saçlarını makinelere kaptırmasınlar diye başörtüsü bağlamaları şarttır. Makinaların gürültüsünden ilerde işitme kaybı olmasın diye hepsine kulaklıkta verilir ama onlar baş dönmesi yapıyor diye pek kullanmak istemezler. Yaz sıcaklığına birde makinaların sıcaklığı eklenince yaz mevsimini ayak tırnakları ojeli açık terliklerle geçirirler. Ojeli tırnaklar ve baygın bakışlar kanı kaynayan delikanlıların aklını başından alır. Yemek paydosunda gülüşerek şakalaşarak girerler yemekhanelere.

Benim merak ettiğim gece vardiyalarıdır.  Bankalarda çalıştığım yıllarda aralık ayından ocak ayına kadar yılbaşı mesaileri olurdu. Günlük mesaimiz bittikten sonra da bu iki ay geceleri saat 21.00-22.00 lere kadar çalışırdık. Mesai arkadaşları ile yapılan evlilikler hep bu gece mesailerinin romantik duygusal çalışmaları sonucudur. İşte bu yüzden çok merak etmişimdir fabrikaların gece vardiyalarını. Bu vardiyalarda çalışan genç kızların, genç erkeklerin birbirleri ile bakışmalarını. Kim bilir fabrikanın neresinde yakın arkadaşlarının yardımı ile gizlice buluşmalarını hem çok isteyerek hem de utanarak öpüşmelerini. Sonra ertesi iş gününü heyecanla beklemelerini çok merak etmişimdir.

Yıllar sonra bu merakımı emekli işçi kardeşlerimle paylaştım. Dediler ki; Köylerdeki çeşme başları şehirlerde olmadığı için bizlerde evli olsun bekâr olsun kız işçiler yemek molasından sonra çalıştığımız bölümde ürettiğimiz mamullerin ambalajları üzerine oturur hem ayakta geçirdiğimiz saatlerin yorgunluğunu giderir hem de sohbet ederdik. Ama bu sohbetlerimizde aşklarımızdan asla bahsetmezdik. Onu en yakın arkadaşımızla konuşurduk.  Çalışmamız sırasında bize bakış atan erkeği beğenmişsek bizde bakışımızla cevap verir beğenmemişsek oralı olmazdık. Bakışmalarımız içimizi yakmaya başlayınca sırrımızı içimizde tutamaz en yakın arkadaşımıza açılırdık ya da o zaten fark etmiş olurdu.  Sonrası zamanla gelişirdi. Delikanlının cesareti varsa bir fırsat bulduğunda kendi gelir söylerdi ya da samimi olduğu bir ablamıza söylerdi. Bazı bakışmalar da bindiğimiz servis araçlarında olur elektriklenme işe gidip gelirken başlardı. Tanışmamız yine aynı yollarla olurdu.

Kısacık buluşmalarımız yaşantımızın en güzel anlarıydı. Arkadaşlarımızın bize haber vermesiyle bölümümüze en yakın mamul ambarı ya da ham madde ambarlarındaki koliler ya da çuvallar arsında buluşurduk. Elele oturur sohbet ederdik. Bazen başka arkadaşlarımızla pişti olur onların aşklarına da böylece şahit olurduk. Ailelerimiz genelde mutaassıp insanlar olduklarından dışarda mesela sinema gibi bir yerde buluşmamız çoğumuz için imkânsızdı.  Tek buluşma mekânımız fabrikamızdı. Birbirimizi olabildiğince tanımamız ancak fabrika içinde olurdu…… ortam müsaitse öpüşürdük tabi ama üstümüze birisi gelirse korkusu ile kısacık ve ancak birkaç kere. Sevgili olduğumuz bilinse bile öpüşürken yakalananlar dedikodu mevzu olurdu.

Birbirine yakıştıramadıklarımızı kendilerine söylerdik. Bu bazen kıskançlıktan da olurdu ve kavga sebebiydi. Küslüklerin nedeninin çoğu bu yüzden olurdu ve küçük düşürürdü. Evlenen arkadaşlarımızın çoğu evlendikten sonra işten ayrıldılar çünkü eşleri istemedi. Bekâr olduğumuz yıllarda ücretimizin büyük kısmını ailelerimize verir küçük bir miktarını kendi ihtiyaçlarımız için ayırırdık. Ücretlerimiz fazla değildi ama düğünlerimiz arkadaşlarımız ve ailelerinin katılımıyla muhteşem olurdu.

Şimdi ne o fabrikalar kaldı nede fabrika aşkları.

OKUR YORUMLARI
Mustafa Teker
17.08.2021 06:56:06

Hayatın içinden güzel bir yazı. Hatta toplumun dünü ve bugünü arasındaki değişimi de yansıtıyor. Bugün dizi izleyip tüketiyoruz, dün çalışıp üretenler varmış. Kaleminize sağlık.

M.Oğuz KARLI
15.08.2021 08:09:40

Kalemine, yüreğine sağlık abim, gerçeklere tekrar dönmek güzel oldu. Günümüzle karşılaştırdığımızda ise hüznün önüne geçemiyorum. Değer yargılarımıza nasıl dönebiliriz diye düşünüyorum.

Sibel Manacıoğlu Oktay
14.08.2021 12:09:16

Okuması da hayallemesi de oldukça keyifli bir yazı... Gerçekten uyduruk ve bozuk detaylı dizilerden de, hiç sorgulamadan edinilen zenginliklerden de yorulduk. Bize gerçekleri anlatın. Anlatın ki hayal dünyamızı da kirletmesinler. Teşekkürler.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ