Yasin Ali ER

ÇİZGİ

TREN GELSE, HOŞ GELİRDİ (mi?)

Uzun yazılar okuyucuyu sıkar, bilirim. Lakin bu konu da, üç beş paragraflık lakırtıyla geçiştirelemeyecek kadar, deştikçe suyu bungüldeyen bir derdimiz olduğu için, biraz fazla dökülmem gerekiyor.

Peşinen yazayım ki, gözüm uyuştu, ayağım burkuldu, burnum ağrıdı demeyesiniz.

Söz veriyorum, arada bir yine yapmış yapacağını, Allah da seni güldürsün diyebileceğiniz bir kaç cümlem olacak.

***

Çocukluk yıllarımızda, Şefaatli’den, Yerköy’den tren yolculuğuna ne zaman niyetlenip de bilet alsak, gelişi de, gidişi de, varışışı da rötarlı olurdu.

Bu sebeple çok mecbur kalmazsak tren yolculuğuna teşebbüs bile etmezdik. Otobüslerde yer bulamayınca, Ankara’dan, İstanbul’dan, Eskişehir’den Yerkö’ye kadar gelmek için tren yolculuğuna mecbur kalırdık. Elbette yine saatlerce süren gecikmeler, tren garlarında beklemeler, huzursuzluklar hepimizi bunaltırdı.

Yozgat, Türkiye’nin tam ortasında ve karayollarının her bir yöne kesiştiği noktada idi ama trenle ulaşım olmadığı için ekonomik değeri olan yatırımlar yapılamıyordu.

O bıktırıcı rötarlarına rağmen trenle hammadde nakli, mamul ürünlerin sevk edilmesi daha kolay, daha ucuz ve kolay olacaktı.

Yozgat sanayi’inin gelişmesi için, hiç olmazsa Organize Sanayi Bölgesine kadar 20 kilometrelik bir demiryolu hattı döşenmesini diledik yıllarca. Ekspresi bir yana, marşandize, hatta kara trene dahi razıydık.

Hangi delinin attığı belli olmayan taş, Hızlı Tren Hattı için müjde biçiminde, akılcı yaklaşım kuyusuna düştüğünde, hepimiz sevindirik olmuştuk. Hiç birimiz de o taşı, o kuyudan çıkarmaya falan kalkışmadık. Nihayet Yozgat için, hepimiz atılan o taşı, şehrimize gerçek anlamda çağ atlatacak bir proje olarak gördük.

2008 ve 2009 yıllarında İstanbul’daki Yozgatlı iş adamlamızla, işim gereği sık sık görüşmeler yaparak, Yozgat’a yatırım yapmaya gücü olabilecek dostlarımızı, bu anlamda ikna etmeye çalışmıştım.

Önümüzdeki bir kaç yıl içinde bu proje tamamlanacak ve siz günübirlik gidip gelebileceksiniz. Hammadde nakli de, üretim malzemelerinin ülkenin her bir yanına sevketme işi de, velhasıl ulaşım sorunlarının en önemlisi de kendiliğinden hallolacak dedim durdum.

En azından hafta sonlarında çok özlediğiniz Çamlık havasını solumak, Şebek Yaylası’ndan bir yudumcuk su içmek, Akdağmadeni’nde, Çayıralan’da, Çandır’da piknik yapma arzularınızı... Şifa bulmak için kaplıcalarımızı... Daha da önemlisi ana babanızı görme imkanına kavuşacaksınız MASALINI anlattım da anlattım.

Tamı tamına 16 sene önce bu ümit, yalancı memeye sürülen lokum misali hepimizin damağını oyaladı durdu. Ha bu sene, aha da yeni sene.. Olmadı iki sene müsaade, biraz daha sabredin, bir sene daha zaman verin!

Her seçim öncesinde, meydanların birinci müjdesi olarak sunulan yüksek hızlı tren projesini, dinleyici seçmen kitleleri de, ilk defa duyuyormuş gibi sevinerek, alkışladı da alkışladı.

Bu rötarlar, eski tarihlerdeki tren garı rötar beklemelerine 16 sene boyunca rahmet okutmuştu. Artık kabak tadı verdiğini müjdeci büyüklerimiz de anlamış olmalıydılar ki, tek ayaklarını kaldırarak yemini bastılar. Gözüm çıksın ki, aha bu sene sonundan bir karış önce, tren gelir hoş gelir türküsünü, koro halinde söyleyeceğiz. Açılışını beraber yapmayanın da büyük büyük ninesi ölsün!

Biraz test edelim... Hani, desti kebabını çağrıştırması bakımından Yozgatlı’nın gönlünü mest ederiz. Test ile desti arasında zorlama bir ilişki de ancak bu kadar kurulur. Zaten onlara, siz yiğidin harman olduğu diyarın kahramanlarısınız desek de yeter  ama test daha iyi fikir...

Aha olduydu, daha olmadıydı, şimdi olacak, yarın belki, etesi gün azıcık zor daaaa! Yaaa bu işi azıcık öteledik, rötar kardeşim rötar! Tren bu... Tabii ki rötar normal değil miydi sizce de? Eski alışkanlığımızdır hacağbi idare edin gayri!

***

Şimdiiii... Ülkenin neresine giderseniz gidin, iki sene önce hizmete giren karayollarında, iki sene sonra çökmeler, çukurlar, esik kesikler, yamalıklar meydana geldiğini görür müsünüz?

Yollar sağa ve sola doğru yayıldığı için karayolunun üstündeki asfalt çatlayarak yarık yarık yarılır mı?

O yolların, yüzey asfaltı kazılıp kaldırıldıktan sonra, yeniden dolgu ve pekiştirme işleri yapılır mı?

Daha sonra da üstüne asfalt serilir mi?

Pekiii... Aynı yolda asabınız bozulmadan, sinirleriniz dans etmeden, sabır taşınız çatlamadan, en çok kaç sene rahat rahat, tozdan dumandan bunalmadan, tek şeride mahkum edilmeden yolculuk yapabilirsiniz?

Ben, beyni vasat seviyeye yakın düzeyde çalışan, gözlemlerinden ortalama seviyede sonuç çıkarabilen bir adamım. Allame-i cihan olmadığımı da herkesten iyi bilirim.

Düşünür ve “bu yolların üstüne bu kadar ağırlık bindikçe zeminin yamulduğunu” anlarım. Aklıma da, “bu dolgu toprağın dış yanlarına perde beton duvar yapılsa ve ondan sonra üstüne asfalt dökülse nasıl olurdu?” sorusu gelir.

Bunu düşünmek ve dile getirmek için, yüksek düzeyde bir zekâya sahip olmak ta, mühendis olmak ta gerekmez.

Üç senede bir yenilenen yol maliyetleri ile bu işlem arasındaki farklılığın, ne kadar zamanda kendi kendine ortadan kalkacağını anlamak için de, bi zahmet uzmanları kafa yorsun!

***

Yüksek hızlı tren hattının çalışmaları başladığında, hafriyat kamyonları vızır vızır gitti geldi. Hatta yüksek hızlı trenin hızını bilmem de, tehlikesi bu kamyonların yanında solda sıfır kalır, ondan eminim.

Ala çakıllı ham toprak, TARIM ARAZİLERİNİN ÜZERİNE BOCA EDİLE EDİLE, dolgu bölümü pekiştirile pekiştirile yükseltildi.

Aynen kenarlarına doğru yamularak yayılan, karayolu yapımındaki metot uygulanmak suretiyle, dolgu yapılıyordu.

Adamın aklına ister istemez, daha önce yaşanan facialar geliyordu. Hani rayların altındaki dolguyu, kenarda biriken yağmur sularının yumuşatarak çökerttiği, Pamukova’da,  Çorlu Sarılar’da meydana gelen tren kazalarında olduğu gibi...

Zaten uzun süren bu dolgu ve döşeme işlemleri sırasında, bütün aşamalarını gözlem yaparak hafıza defterimize kazıdık. Dolgu kenarlarına, güçlendirme yapılıp yapılmayacağı da merak konusu idi. Zayıf bir ihtimal olmakla birlikte, birilerinin, elli sene, yüz sene ve hatta asırlar sonrasının planlarını yapabileceklerini ümit ettik.

Dedik ya zayıf bir ihtimal diye!

Şimdi gelelim bizim düşünemediklerimize... Biz düz insanlarınız. En azından ben, ancak alenen görünenlere göre, doğruyu yanlıştan ayırt edebilirim. Görünene ve görebildiklerime göre de aklım yettiğince iyi veya kötü deme hakkımı kullanırım.

Ben sadece görüp anlayabildiğime ve en önemlisi, yaptıklarımdan aldığım sonuçlara göre tespit yapar, yorumumu yazarım.

Mesela karayolu kenarına bir tabela dikilecekse, o tabelanın tüm ölçülerini göz önüne alarak, direklerinin dibine hangi ölçekteki bir çukura ve çimentoya ihtiyaç duyulacağını pat diye söylerim.

Hah işte... Bir tabelanın dahi, bir tabela için dahi, etraftaki canlara zarar vermemesi için, ince eleyip sık dokuyan tabelacılar kadar hassasiyetleri olsaydı keşke!

Ne alakası var diyenin aklı kendine zarar!

Şu alakası var: O yollarda, yol kusurları, yol çalışmaları, gevşek şev, figüre malzeme gibi sebeplerle meydana gelen kazalarda kaybedilen bir tek can için bir bedel belirleyen varsa onun da vicdanı kendi başına bela olsun!

***

Meğer bu işin bir de bizim göremediğimiz kısımları varmış. Onlar nedir sorusunun cevabı bende değil... Cevap TCDD Genel Müdürlüğü’nün açıklamasında!

Bakınız açıklamalarında ne demişler?

KAMUOYUNA DUYURU

“Bugün bazı basın yayın organlarında yer alan Ankara- Sivas YHT hattı ile ilgili çıkan haberlere ilişkin olarak halkı doğru bilgilendirmek adına aşağıdaki açıklamanın yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Ankara Sivas Yüksek Hızlı Tren projesi Kırıkkale Yerköy arası Balışeyh mevkiinde bulunan dolgu imalatları 2014 yılında projelerine uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Geçen süre içerisinde dolguda beklenen oturmalar limitler dahilinde tamamlanmış ve 2021 yılında üst yapı imalatları da bitirilmiştir.

Üst yapı imalatlarının tamamlanmasıyla ortaya çıkan oturmalar için Hacettepe Üniversitesi ve teşekkülümüz uzman birimleri tarafından yapılan incelemeler neticesinde 2011 yılında uygulanan sondaj çalışmalarına göre yer altı su seviyesinin 3- 4 metrede olduğu, aradan geçen süre içerisinde iklim koşullarının değişmesi vb. sebepler ile yer altı su seviyesinin 18 metreye kadar düştüğü tespit edilmiştir. Bu durum beklenmeyen oturmalara sebebiyet verdiğinden, mevcut üst yapı imalatlarını etkilemeyecek şekilde ortaya çıkan sorunun bertaraf edilmesi için proje hazırlanmıştır.

Hazırlanan projenin özel uzmanlık gerektirmesi ve aciliyeti dikkate alınarak bu bölgede çalışmakta olan mobilizasyon ve uzmanlık kabiliyeti yüksek yüklenici firmalar ihaleye davet edilmiştir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”

***

Neymiş? Hazırlanan proje, özel uzmanlık gerektiriyormuş! Biz de burnumuzu sokmadık zaten... Ama sorarız mîrim!

“2011 yılında uygulanan sondaj çalışmalarına göre yer altı su seviyesi 3 -4 metre olduğu, aradan geçen süre içerisinde iklim koşullarının değişmesi vb. sebepler ile yer altı su seviyesinin 18 metreye kadar düştüğü tespit edilmiştir.”

Diyorsanız, koskoca projenin risk taşır hale gelmesine, sizin özel uzmanlarınızın anlık verilere göre karar alıp, uygulamaya koyduğunuzu mu itiraf ediyorsunuz? Geleceğe yönelik, olası aksiliklerin hesap edilmediği anlamına gelen bu yaklaşımın  kabul görmesinin neresini savunacaksınız?

Bu durum beklenmeyen oturmalara sebebiyet verdiğinden, mevcut üst yapı imalatlarını etkilemeyecek şekilde ortaya çıkan sorunun bertaraf edilmesi için proje hazırlanmıştır” diyorsanız yine sorarız. Beş sene sonra su seviyesi daha da derine inerse n’oğolacak ve veya o zaman da, tüm kötü ihtimalleri göz önünde bulundurarak bir proje mi geliştirilecektir?

 Allah korusun, Konya’nın Karapınar İlçesi’ndeki gibi, yeraltı suları kullanıla kullanıla o seviye daha da büyük rakamlara ulaşır ve obruklar oluşursa, ceremesini kim üstlenecektir?

Bu sefer olmadı, bir daha planlama yapılsın, şimdi de olmadı başka bahara kalsın mı denecektir?

Devletlerin, hayatî öneme sahip projeleri, günübirlik durum ve şartlara göre, yap boz biçiminde uygulanması, normal midir?

Bir kaç sene sonraki, olası iklim değişikliğini hesap dışında tutan teknik kadroyu, lakaytlıkla itham ettiniz mi?

Her hal ve şart içinde, ekonomik ömrünü tamamlayıncaya kadar, ayakta durması ve topluma fayda sağlaması şart olan, böylesine büyük projelerde, ortaya böyle vahim bir durum çıktığına göre bu sorumsuzluk ve lakaytlığın kabul edilebilir yanı var mıdır?

Planlamayı ilk dönemde yapan sorumluların, gel bakalım buraya denilerek, ümüklerine, bu zamana kadar çökülmüş müdür, belirtilmemiş ama çökülüp çökülmeyeceğeni açıklar mısınız?

İklim koşulları değiştikçe ertele, yel fazla estikçe ötele, öksürdükçe kôtele, tıksırdıkça salla gitsin!

Özel sektörde olsanız, bu kadar rahat olamazdınız.

Orada bu hesaplama skandalını, HATA şeklinde yorumlatmazlardı adama... Gerçi siz hata bile demiyor, sorumluluğu tamamen iklim şartlarına yüklüyorsunuz ki, orası da başka vehamet...

Şimdi bu skandalın, üstlenici firmanın elini epey rahatlattığını düşünmeden edemiyorum. Hem zaman kazandı, hem yeniden dolgu çalışması yapmanın bedelini alacak. Allah, şu iklim şartlarının canını alsın e mi?

Sahi siz vatandaşı, burnunuzdan kıl alamaz mı sanıyorsunuz?

Halk, her beyanınızı olduğu gibi baş üstüne koyar ve bunca yanlışı, hatayı ve hatta kast derecesindeki skandalı soramaz, sorgulayamaz mı?

Buyurun ben de, adlî veya idârî mercilerin, TCDD Genel Müdürlüğü’nün bu açıklamasını, kendi kendilerini ihbar etmeleri olarak varsayması gerektiğini düşünüyorum.

Bu açıklama, “biz bu işi elimize yüzümüze bulaştırdık, fukara milletin vergileriyle yapılan harcamalarda, devletin parasını beyhude saçıp savurduk, halkın ümit ve beklentilerini boşa çıkardık” diye kendilerini ifşâ etmişlerdir.

Bundan sonra yapılacak olan çalışmaların, güvenilirliğinden şüphe, kuşku ve endişe etme hakkımıza kimse ağzını açmasın!

Haaa... Bir de önerim olacak!

Sayın genel müdür ve demiryolu hattı uzman projecileri, arada bir haber ve belgesel programlarını takip ediniz!

Belki küresel iklim değişiklilerinin, olumsuz etkilerinin gitgide artacağını ve  kötünün kötüsünü göz önünde bulundurarak, planlama yapmayı düşünürsünüz!

***

Her şeye rağmen, büyük bir fâcia yaşanmadan, durumun erken tespit edilmesiyle, teselli bulduk.

Züğürdün, son durağı da zaten o tesellidir vesselam!

 

 

OKUR YORUMLARI
Şevki Ergişi
11.06.2022 21:59:47

Ağam iyide deve ye sorulan soruyu iyi bilirsin.? Şükürkü bi kaza bela çıkmadı yanlışlıkla bu hatayı görene birazda hakkını vermek lazım( Teknik konulardan pek anlamadım ama) Belki orada Emekliliği yaklaşmış bi aklı selim var diye düşündüm 3600 ü de alınca emekli olur Memleketine Trenle gitmez otobüse biner. Slm. Ve dualarımla

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ