“Eski devirlerden beri denilegelen o meşhur tesellemeye teslim olmak istemiyor olmakla birlikte; hatırlatmakta fayda var kabilinden; gideni aratmazsa, gelen için elhamdü lillah! deriz.”
Demeye mahkum “kabullere alıştırılmış özgürlük algılarımız”, sığ kıyılarda boğulan itiraz mekanizmalarımız ve yarınlara hazırlığı olmayan “tasarım ve planlama fukarası ufuklarımız”ın mahcubiyeti içinde… Deriz!
"İki kapılı han"ın çıkışından sonraki beka da dâhil olmak üzere; her iki cihandaki hayata, uçkurdan bakan din tüccarlarının “müjde statüsünde” cevaz verdiği çoklu tohum ekme savurganlığı!
Ağızlarına uzatılan lokum sürülmüş emziklerden alınan geçici hazlara teşne inanç cahilleri...
İnancına dair tek paragraflık ahlak bilgisinden mahrum çarşaf dolaşıkları...
Ânı yaşama ve bir günün beyliği beylik dangalaklıkları!
Ne idüğü belirsizlikten geliş ve meçhulün gayyasına amansız gidişler!
Tel tel dökülen iz'an, ihlas, irfan ve iman!
Hurafe üretim merkezlerine kutsiyet atfeden “cezbetör” artist bozuntuları!
Bizi “neresine dokunsam elimde kalmaz acep?” diyeceğiniz, diyebileceğimiz bir yıl daha beklemekte…
***
Yozgatlıların makus talihi(!) aslında; birbirleriyle ve hatta aynadaki akisleriyle uzaktan uzağa övünmesi, ya da ölünün ardından riyakar eyvahlar düzerek dövünmesinden ibarettir.
Oysa yaşarken yan yana olmayı, birlikte olmayı, beraber kotarmayı, omuz omuza bir hedef tespit etmeyi falan hep öteleyerek, ellerinin tersiyle iteleyerek gelmişlerdir bu erime ve geri kalmışlık girdabındaki debelenme hallerine...
Hatta "ötelemek" bile masumdur kavramlar keşmekeşinin dolaşık ipleri arasında...
Muhatabını "o kimin oğlu kimin kızı" mantığıyla ikinci sınıf adam yerine koymalardan vazgeçmez. Vazgeçemez!
Hani o nefs denen ve iblisin, insanın gönlü ile mantığı arasındaki bir yerlere soktuğu en önemli değneği var ya?
En dikenli cinsinden olup; yırta yırta girdiği yerden daha çok kanatarak çıkar korkusuyla; yerinde durması gerektiği sanılan değnek!
İşte o değnek, her atılımınızda oluk oluk ter attırır da semeresi elinize geçmez!
Burada kendi ilinizde, kendi memleketlinize üretiminizi, projenizi,bilgi birikiminizi velhasıl yeteneklerinize dair neyiniz varsa; sunduğunuzda karnı daralır. Bir gıdımlık, bir zırnıklık katkısı olmaz.
…ve hatta batışınızı görünceye kadar çırpınışınızı seyreder!
Büyük bir iştah ve keyif içinde naçarınızı izlerken; kıvranmalarınıza aldırış etmez ve kesinlikle umursamaz orta yere koyduklarınızı!
Yanındaki sizden, burnunun dibindeki sizden, atasını-babasını-geçmişini bilip tanıdığı sizden, beraber bayram yaşadığı sizden, beraber düğün ettiği sizden, birlikte cenaze kaldırdığı sizden içten içe çekinir aslında…
Daha ötesi ürker…
Daha da ilerisi korkar durur sizden!
Nasıl olur da onun yapmadığına, yapmayı akıl edemediğine, cesareti olmadığı işe yeltenirsiniz?
Ya siz büyürseniz ve dolayısıyla o küçük kalırsa?
Aynı minval üzere devam demelerden yılmayacağımız bir yılı daha buyur ediyoruz cümle kapısından.
***
2019’da bir kez daha anlaşılacak ki; siyâsi arenadaki tüm demeç, beyan, hakaret, iltifat, ittifak, iltihak, ittihat, ihtilaf... velhasıl sosyal münasebetler adına aklınıza ne geliyorsa tamamı, konjonktüre göre oynanan ROLLERDEN İBARET!
Kahrolasıca senaryosunu kim yazdı ise; yüzüne tükürdüğün; "ya Rabbi şükür diyor, sempati duyduğun sırtından vuruyor, ardına takıldığın ise; karşına aldıklarınla can ciğer kuzu sarması olabiliyor.
Aşağılardaki heyecan, yukarılardakiler tarafından kıs kıs gülünerek eğlencelik çitlek mesabesinde seyredilirken; uğruna can feda denilen ideolojiler de, bizzat temsil ettiğini sanıp saydıklarımız tarafından tarihe gömülüyor.
Esasen asıl maksat budur.
Verilmek istenen kanaat; samimiyetsiz temsilcilerin, samimi idealistleri çantada keklik kabilinden pazarlaması...
...ve bir gün hadi be oradan!
İdeolojin senin olsun... Ben senin güdülesi davarın değilim dedirtmek!
Ardından bu ülke İKİ PARTİLİ BİR SİSTEME DOĞRU İTİLMEKTEDİR.
Tıpkı, ABD, Almanya, İngiltere, Fransa vs... Arada çeşni kabilinden birkaç yeşillik meşillik, işçi-emekçi-gominis, az biraz da milliyetçi bırakılıp gönül eğlendirilecek.
İyi de...
Bizim gençliğimizi çalan kimdi?
DENİLECEK ya da dedirtilecek!
****
Üç ayrı tele dokunduk.
Hayırlara tebdil olur inşallah!

31.12.2018
OKUR YORUMLARI
Kadriye ŞAHİN
03.01.2019 02:08:00


Sizin kaleminizden;

"""Yaşarken yan yana olmayı, birlikte olmayı, beraber kotarmayı, omuz omuza bir hedef tespit etmeyi falan hep öteleyerek, ellerinin tersiyle iteleyerek gelmişlerdir bu erime ve geri kalmışlık girdabındaki debelenme hallerine...
Hatta "ötelemek" bile masumdur kavramlar keşmekeşinin dolaşık ipleri arasında...
Muhatabını "o kimin oğlu kimin kızı" mantığıyla ikinci sınıf adam yerine koymalardan vazgeçmez. Vazgeçemez!""

Dahası var. Anlatmakla bitmez bitirilemez.

Tüm bu tepeden bakmalar; ayrılıklar, gayrılıklar yabancıya hizmetten, o memleketi sömürtmekten başka bir işe yaramadı. Tek bir işe yaradı. İnsanlar bir birinden kaçıp uzaklaşmakta çare aradı.

Bu yazının hangi bir cümlesinin altını çizmeli bilemedim. Ustaca, kırmadan, incitmeden tüm gerçekleri sergilemek her kalemin değil, er kalemin işidir. Lakin, okuyan hatamızı gördük dese de, ne acıdır ki hatayı düzeltecek kimse kalmadı memlekette. Soyluların soyu da, suyu da kurudu göç yollarında. Yaban ellerde kimse kimseye; kimlerdensin, hangi soylu ailedensin diye minder serip, omuzlarında gezdirmiyor.

Sonuç... Ne yazayım bilemedim Değerli Hocam. Bu kadar ağır bir anlatımın karşısında sadece saygıyla eğilmek gerekir. Her daim yazmanız dileğiyle; eşinizle birlikte sağlıklı, mutlu, huzurlu yıllar diliyorum.



Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ