Yasin Ali ER

ÇİZGİ

KİM TAKAR ALO 182’yi?

Ya da “alo 182 ne kadar gerçekçi”?
Yozgat bir şehir hastanesine kavuştu. Birkaç ay önce fiilen hizmete girip hasta kabulüne başlayan hastanenin resmî açılışı da; referandum süreci içinde propaganda gezilerinin Yozgat durağında başbakan tarafından yapıldı.
Her ne kadar konuşlandırıldığı mevki’in rüzgâra mütemayil ve sağlıklı insanları bile ağustosta zatürree edebilecek kadar soğuk olduğu gerçeği var ise de; mükemmel bir hastane binası olduğu da göz ardı edilemez.
Polikliniklere giriş kapısından itibaren vatandaşları, bu yapı içinde aradıkları birimi bulabilmesine yardımcı olmaya âmâde güleryüzlü elemanlar karşılıyor. Sorularınıza cevap alıyor ve klasik hastane stresinden bir nebze uzaklaşıyorsunuz.
Hastaneye ulaşım konusundaki tedirginlik de belediye tarafından giderilmiş durumda. Takriben her yarım saatte bir otobüs dolusu vatandaş aradığı şifayı bulma ümidiyle hastaneye taşınmakta.
***********
Sağlık Bakanlığının geliştirdiği bir hizmet şekli de malumlarınız üzere telefonla randevu alma yöntemidir. Sabahın köründe hastaneye varıp kayıt işlemlerini takiben sıranızın gelmesini beklemek yerine “alo 182 randevu” hattı aracılığı ile kendinize en uygun zamanı seçme hakkınız var.
Yani bu alo 182 hattının hizmet amacı; vatandaşın kendine uygun zamanı seçebilmesi imkânı sunmasıdır.
Zaman… Uzun uzun örneklemeye hâcet yok.
Bütün boyutlarıyla bu kavramın hangimizin hayatında önemi yok ki?
İşte bu hastanede sorun bu noktadan itibaren başlıyor.
Kapı girişinden itibaren başlayan bütün olumlu davranışları poliklinik önündeki sinir harbi ile unutuveriyorsunuz.
İşte orada sırtına üniforma veya yakasına görevli etiketi takılan tüm insanlarımızın o pek meşhur, HİZAYA SOKMA, SIRAYA KOYMA, DİLEDİĞİ GİBİ UTURUŞ DURUŞ ÖĞRETMEYE KALKMA HASTALIĞI kendini gösteriyor.
Çünkü “alo 182” den aldığınız randevu saatinde ya doktor yok, ya size önerilen doktor bu hastanede hiç görev almamış (yani yok oğlu yok), ya da aynı saatin aynı dakikasına verilen üç-beş tane randevu var.
Eski hastanede polikliniklerin kapı yanındaki monitörlerden sıranızın geldiğini okuyabilmekte iken, yeni hastanenin bazı polikliniklerinde bu teknoloji henüz oturmamış. (ne demekse)
Bir de “okuma yazması olmayan yaşlı hastaların varlığı gerekçe gösterilerek” görevlilerin inisiyatifine sıra işi bırakılmakta ki, trajikomik olan da bu!
Bu bahanenin adına ben, “ender durumu genele indirgeme/bindirme” olarak tanımladım.
Bu alo 182’nin ciddiyetine inanıp ilçelerden gelenlerin hayal kırıklığına uğramaları ise üstünde önemle durulması gereken, daha vahim bir durum.
Hasta ve hasta yakını, sağlık sorununa çare bulabilmek ümidiyle ikamet ettiği ilçe veya köyünden kalkıp ve üstelik randevu saatini kekitmeden bu şatafatlı hastaneye geliyor ama karşısına çıkan olumsuzluklarla canı burnuna, kanı beynine sıçrıyor.
Poliklinik kapısında bekleyen görevliye randevu onay fişini vereceksiniz ama sizi, farklı kıyafeti nedeniyle TOPLUMUN BİR GIDIM ÜSTÜNE ÇIKTIĞINI ZANNEDEN hadsizin biri sıraya koyup çağıracak.
Komut verici ses tonlarına bir kez tanıklık edenler, ne demek istediğimi anlayacaktır.
İstisnaları elbette tenzih ediyorum. Hatta hak etmedikleri halde sert çıkanlara bile saygıda kusur etmeyen gençleri teselli etmek de yine diğer hastalara veya hasta yakınlarına düşüyor.
*************
Pekiiii… Randevu ve veya normal kayıt sırası almış olmanıza rağmen doktorun bakabileceği günlük hasta sınırını aşması nedeniyle muayene olamayacağınız söylenirse ne yaparsınız?
Psikiyatri polikliniğine, doktorunun kontrol için gün verdiği hastalardan, birkaç kez “alo 182”den aldığı randevuya güvenerek gitmesine rağmen doktoruyla görüşme imkânı bulamayacağını anladığı için randevusunu iptal ettirenlerden biri de benim… Buna beklemeye sabrı olmayanların veya zamanı olmayanların tepkiselliği, ve hatta dilerseniz benim için zaten psikiyatrik zıplaması olduğu için çekip gitmişlik de diyebilirsiniz.
Artık psikiyatri polikliniğine gitmemeye karar verdim. Çünkü asabımı zapt etmeyi öğrendiğimi fark ettim. İnanın doktora ikrar ettiğim problemim de bu idi. Birini, birilerini, bir yerleri, bir şeyleri kırıp dökme korkumdan şikâyetimi de geri aldım.
Oradaki umursamazlığın uyardığı stres haline rağmen tebessüm edebilmiş ve doktorla görüşme inadından bir çırpıda vazgeçebilmişsem gayri gam yok.
Bu hal, sadece adı geçen poliklinikle sınırlı değil…
Acil vak’alar dışında da behemahal müdahale edilmesi gereken durumdaki hastalara verilen randevuların, doktorun bakabileceği hasta sayısı sınırının aşıldığı gerekçesiyle yok sayılmasına ne demeli?
**********
Bilinmelidir ki, aksaklık arama ve deşifre ederek tatmin olmaya çalışmak gibi basitlik içeren bir telaş ve hırs içinde değiliz.
Her anlamda gelişme, tekamül silsilesi içinde vücuda gelir, gelmelidir. Yani birkaç aşamadan müteşekkil bir planlama oluşturmazsanız, yapılan işin sonuçlarından memnuniyet sağlayamazsınız.
Tüm işlerimizde olduğu gibi önce son kerteyi milletin önüne koyup, aksaklıkları göçü yola vurduktan sonra gide gide düzeltmeye çalışıyoruz. İşin garibi şimdiden bazı sesleri de duyar gibiyim. Yahu hele düzelir.
Evet biliyorum, belki düzelir ama göle su gelinceye kadar, kurbağanın gözü patlar!
İnşallah bu eleştirimizin, kurumlar arası diyalog bağlamında sağlıklı bir duruma getirilmesi cihetinden ele alınarak tavsiye niteliğinde kabul edilmesi düşünülür.
Teknolojide çağ atladığını iddia eden sağlık sisteminin kendi içindeki çelişki, iletişim, bilgi alışverişi gibi yetersizliklerinden kendini arındırması gerekir vesselam!

29.04.2017
OKUR YORUMLARI
Adınız ve Soyadınız
14.05.2017 21:43:00

Sayın Yasin Ali Er,
Güzel yazınızı beğeniyle okudum. Sanırım halk oylamasına katkısı olur düşüncesiyle sistem tam oturmadan ivedilikle açtılar kent hastanesini. Böyle demekle ülkeyi yönetenleri mazur görmeye çalışmıyorum. Bizim hangi işimiz dört dörtlük oluyor ki?... Çoğu zaman tribüne oynuyor bizi yönetenler. İşin içinde olmayıp da dışarıdan izleyenler o tribün gösterisine aldanıp alkış tutuyorlar.

Hükûmet yetkilileri, "Hastanelerde kuyruk sırası sorununu çözdük, kuyrukları sonlandırdık." diyorlar. Haklılar. Gerçek kuyruklar sonlandı, ama bu kez de sanal kuyruklar oluşmaya başladı. Hele büyük kentlerde bu kuyruklar uzadıkça uzamaya, beş altı aya ulaşmaya başladı.

Dediğiniz gibi, "Göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar." Bizde de randevu sırasını beklerken ölür hastalarımız. Ardından bir iki sızlanır, "Ne yapalım yazgımız böyleymiş." der; ardından bir Fatiha okuyup huzur buluruz.

Saygılarımla.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ