Bütün Türkiyenin ortak problemi olmaya devam ediyorlar.
Onlar esnafın bir numaralı ortağıdırlar! Memurun, işçinin, köylünün, emeklinin... velhasıl zar zor geçim gailesi içinde debelenen hepimizin cebinin ortağı!
Onlar, çoluk çocuğunun günlük ihtiyaçlarına bile cevap vermekte zorlanan ve binbir sıkıntı ile cedelleşen dar gelirlinin evinin aşına, daha pişmeden kaşık sallarlar!
Ne zaman pazar yerlerine doğru yönelseniz, ne zaman hastaneye uğrasanız, ne zaman camie gitmeye niyetlenseniz, ne zaman nüfus hareketlerinin yoğun olduğu yerlere işiniz düşse, ne zaman otobüs terminallerine ve tren garlarına gitmek zorunda kalsanız; onlar keser yolunuzu!
O, ağızlarında yuvarlanıp duran cümlelerden; dua mı ettiklerini, beddua mı ettiklerini anlayamadığınız tipler avuçlarını yönelterek yakarmaya başlarlar.
Allah rızası için!
Hiç dayanamayacağınızı çok çok iyi bildikleri bu kavramı; ya kucaklarında sıkı sıkıya kavradıkları çocukları işaret ederek, ya kusurlu olduğunu ima ettikleri bir organlarına göz ucuyla bakarak, ya da ekmek parası olarak talep ederlar.
Yozgatın Salı ve Çarşamba günleri pazarı var... Var, var olmasına da adım başı karşınıza çıkan bu tipler de var. En olmadık yerde pat diye karşınıza çıkıp başlıyor aynı nakarata! Allah ne muradınız varsa versin...
Haftanın diğer günlerini ilçelerde ekip halinde değerlendiren DİLENCİ KLANIbilhassa cuma günleri ve üstelik cemaatin kalabalık olduğunu bildikleri yerlerde, hemen çıkış kapısının önüne dikiliverirler.
Her biri farklı birşey söyler gibi yapıp, araya mutlaka Allah rızası için cümlesini yapıştırmakta hiç tereddüt etmezler.
Hele ki; Allah kazadan belâdan korusun demiyorlar mı? Hah tam da o sırada; ya yola çıkacaksınızdır, ya da yola çıkacak veya yoldan gelecek bir yakınınız mutlaka olduğundan/olacağından düşünceleriniz ışık hızıyla elinizi cebinize doğru gönderiveriyor!
Başınızı iki yana sallıyor, dudaklarınızı yapıştırıp dişlerinizi sıka sıka, gönülsüz de olsa ister istemez veriyorsunuz!
Duaların en can alıcısı ise; Allah çoluğunuza çocuğunuza dert verip derman aratmasın!
Hadi sıkıysa verme!
**********
Çarşamba günü haftalık mutad ihtiyaçlar için dışarı çıkmam gerekiyordu.
Bugün karşılaşacağımdan yüzde yüz emin olduğum dilenciler ne derlerse desinler elimi cebime atmayacağım diye kendi kendimi öğütledim ve eski dispanserin, şimdiki adıyla 5 no.lu Aile Sağlığı Merkezinin yanındaki alt geçidedoğru yöneldim.
Alt geçit???
Hay aklıma yanayım!.. Yahu ne işim vardı orada?
Hemen girişte betona yayılmış ter-ü tâze bir gelin ve kucağında bir çocuk... Boynunu bükmüş ve alışık olduğunuzu tahmin ettiğim,o yalvaran eda ile meşhur ses tonuyla, ezberlerindeki nakaratlarını habire sallıyor!
Kendime verdiğim öğüdü tutmaya kararlıydım bu kez...
İnanamadım ama onca dua(!)ya rağmen bir kuruş vermeden önünden geçip gitmekte iken, geçidin öbür ucunu orta yaşlı bir ablanın tuttuğunu nereden bilebilirdim ki?
Kadın tam bir tecrübe âbidesi! Geride kalan genç dilenciye nazire yaparcasına, öyle bir tonlama yapıyordu ki; değme tiyatroculara rahatlıkla ders verir.
Ama etkilenmemeye kararlıydım. Onu da tınmadım ve merdivenleri har solukta çıkıp asıldım telefona...
Alo 153
**********
Telefonun diğer ucundaki zabıta memuruna kendimi tanıtıp, durumu anlattım.
Bir dokundum ki ne göreyim? Onların derdi başlarını aşmamış mı?
Yaptırım güçlerinin sınırlarını anlattı ki ne diyeceğimi şaşırdım.
Meğer dilenciler deşirecekleri yerlere topluca gelip gidiyorlarmış.
Zabıta memurları olarak biz, dilenirken yakaladığımız çete elemanlarını hangi yöreden gelmişlerse, o ilçenin minibüsüne bindirip şehri terk etmelerini sağlamak için gönderiyoruz ama şehir çıkışında araçtan inip dilendikleri yerlere derhal geri dönüyorlar diyordu telefondaki çaresiz ses!
Hatta o kadar ileri gidiyorlarmış ki; bir kaç kez dilenirken suç üstü yapıp götürmek isteyen memurları, kendilerini taciz etmekle bile suçlayanlar çıkmış.
Ulvî duyguların istismarındaki maharetleri kadar, iftira etmekten de çekinmeyen bu gözü dönmüş dilenci ordusunun hegomonyasına dur demek toplumsal bir görev ve bilhassa sorumluluktur.
Madem ki zabıta ve kolluk güçlerinin yapacağı yasal yaptırımlar bu düzenbazlar kitlesini caydıramıyor... Toplumsal bir kararlılık içinde, onları yok saymak ve hiçbir yalanlarına aldırış etmemek icap eder diye düşünüyorum.
Başımızın gözümüzün sadakası olsun diye hiç bir şeye ihtiyaçları olmayacak kadar dünyalık edindiklerini hepimizin bildiği bu asalak takımının hiç bir ağlamasına aldanmamalıyız.
Bunlar, asıl ihtiyaç sahiplerinin benzer bir utanmazlık kategorisinde değerlendirilme korkusuyla kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenlere yardım etme duygularımızın da katilleridir.
Tedbir alma noktasında yetkisi olanlar ve üç beş kuruş versen nolacak, vermesen ne? diyenler,bu konuyu ciddi bulmayanlar olabilir.
Tv kanallarında sahtekârlıklarının deşifre edildiğini görüp vay anasınıııı dediklerimizin küçük şehir versiyonu da bunlardır vesselam!
06.10.2016
Onlar esnafın bir numaralı ortağıdırlar! Memurun, işçinin, köylünün, emeklinin... velhasıl zar zor geçim gailesi içinde debelenen hepimizin cebinin ortağı!
Onlar, çoluk çocuğunun günlük ihtiyaçlarına bile cevap vermekte zorlanan ve binbir sıkıntı ile cedelleşen dar gelirlinin evinin aşına, daha pişmeden kaşık sallarlar!
Ne zaman pazar yerlerine doğru yönelseniz, ne zaman hastaneye uğrasanız, ne zaman camie gitmeye niyetlenseniz, ne zaman nüfus hareketlerinin yoğun olduğu yerlere işiniz düşse, ne zaman otobüs terminallerine ve tren garlarına gitmek zorunda kalsanız; onlar keser yolunuzu!
O, ağızlarında yuvarlanıp duran cümlelerden; dua mı ettiklerini, beddua mı ettiklerini anlayamadığınız tipler avuçlarını yönelterek yakarmaya başlarlar.
Allah rızası için!
Hiç dayanamayacağınızı çok çok iyi bildikleri bu kavramı; ya kucaklarında sıkı sıkıya kavradıkları çocukları işaret ederek, ya kusurlu olduğunu ima ettikleri bir organlarına göz ucuyla bakarak, ya da ekmek parası olarak talep ederlar.
Yozgatın Salı ve Çarşamba günleri pazarı var... Var, var olmasına da adım başı karşınıza çıkan bu tipler de var. En olmadık yerde pat diye karşınıza çıkıp başlıyor aynı nakarata! Allah ne muradınız varsa versin...
Haftanın diğer günlerini ilçelerde ekip halinde değerlendiren DİLENCİ KLANIbilhassa cuma günleri ve üstelik cemaatin kalabalık olduğunu bildikleri yerlerde, hemen çıkış kapısının önüne dikiliverirler.
Her biri farklı birşey söyler gibi yapıp, araya mutlaka Allah rızası için cümlesini yapıştırmakta hiç tereddüt etmezler.
Hele ki; Allah kazadan belâdan korusun demiyorlar mı? Hah tam da o sırada; ya yola çıkacaksınızdır, ya da yola çıkacak veya yoldan gelecek bir yakınınız mutlaka olduğundan/olacağından düşünceleriniz ışık hızıyla elinizi cebinize doğru gönderiveriyor!
Başınızı iki yana sallıyor, dudaklarınızı yapıştırıp dişlerinizi sıka sıka, gönülsüz de olsa ister istemez veriyorsunuz!
Duaların en can alıcısı ise; Allah çoluğunuza çocuğunuza dert verip derman aratmasın!
Hadi sıkıysa verme!
**********
Çarşamba günü haftalık mutad ihtiyaçlar için dışarı çıkmam gerekiyordu.
Bugün karşılaşacağımdan yüzde yüz emin olduğum dilenciler ne derlerse desinler elimi cebime atmayacağım diye kendi kendimi öğütledim ve eski dispanserin, şimdiki adıyla 5 no.lu Aile Sağlığı Merkezinin yanındaki alt geçidedoğru yöneldim.
Alt geçit???
Hay aklıma yanayım!.. Yahu ne işim vardı orada?
Hemen girişte betona yayılmış ter-ü tâze bir gelin ve kucağında bir çocuk... Boynunu bükmüş ve alışık olduğunuzu tahmin ettiğim,o yalvaran eda ile meşhur ses tonuyla, ezberlerindeki nakaratlarını habire sallıyor!
Kendime verdiğim öğüdü tutmaya kararlıydım bu kez...
İnanamadım ama onca dua(!)ya rağmen bir kuruş vermeden önünden geçip gitmekte iken, geçidin öbür ucunu orta yaşlı bir ablanın tuttuğunu nereden bilebilirdim ki?
Kadın tam bir tecrübe âbidesi! Geride kalan genç dilenciye nazire yaparcasına, öyle bir tonlama yapıyordu ki; değme tiyatroculara rahatlıkla ders verir.
Ama etkilenmemeye kararlıydım. Onu da tınmadım ve merdivenleri har solukta çıkıp asıldım telefona...
Alo 153
**********
Telefonun diğer ucundaki zabıta memuruna kendimi tanıtıp, durumu anlattım.
Bir dokundum ki ne göreyim? Onların derdi başlarını aşmamış mı?
Yaptırım güçlerinin sınırlarını anlattı ki ne diyeceğimi şaşırdım.
Meğer dilenciler deşirecekleri yerlere topluca gelip gidiyorlarmış.
Zabıta memurları olarak biz, dilenirken yakaladığımız çete elemanlarını hangi yöreden gelmişlerse, o ilçenin minibüsüne bindirip şehri terk etmelerini sağlamak için gönderiyoruz ama şehir çıkışında araçtan inip dilendikleri yerlere derhal geri dönüyorlar diyordu telefondaki çaresiz ses!
Hatta o kadar ileri gidiyorlarmış ki; bir kaç kez dilenirken suç üstü yapıp götürmek isteyen memurları, kendilerini taciz etmekle bile suçlayanlar çıkmış.
Ulvî duyguların istismarındaki maharetleri kadar, iftira etmekten de çekinmeyen bu gözü dönmüş dilenci ordusunun hegomonyasına dur demek toplumsal bir görev ve bilhassa sorumluluktur.
Madem ki zabıta ve kolluk güçlerinin yapacağı yasal yaptırımlar bu düzenbazlar kitlesini caydıramıyor... Toplumsal bir kararlılık içinde, onları yok saymak ve hiçbir yalanlarına aldırış etmemek icap eder diye düşünüyorum.
Başımızın gözümüzün sadakası olsun diye hiç bir şeye ihtiyaçları olmayacak kadar dünyalık edindiklerini hepimizin bildiği bu asalak takımının hiç bir ağlamasına aldanmamalıyız.
Bunlar, asıl ihtiyaç sahiplerinin benzer bir utanmazlık kategorisinde değerlendirilme korkusuyla kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenlere yardım etme duygularımızın da katilleridir.
Tedbir alma noktasında yetkisi olanlar ve üç beş kuruş versen nolacak, vermesen ne? diyenler,bu konuyu ciddi bulmayanlar olabilir.
Tv kanallarında sahtekârlıklarının deşifre edildiğini görüp vay anasınıııı dediklerimizin küçük şehir versiyonu da bunlardır vesselam!
06.10.2016
06.10.2016
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Yılmaz OCAK
15.11.2016 22:47:00Yasin ağabey, yüreğine sağlık...
NUR GÖKIRMAKLI
23.10.2016 11:47:00Bir dilencinin İstanbul'da bir villasının olduğunu gözlerimle gördüm emin olun.Amma biz Türk milletinin en zayıf tarafıdır merhameti, ben nelere maruz kaldım şaşarsınız anlatsam..Birini söyleyeyim: SABAH İŞİME GİDERKEN ARKAMDAN BİRİ SESLENDİ " BAYAN BAYAN BAYAN!" DÖNÜP BAKTIM MAZBUT GİYİMLİ 50 YAŞINDA BİR KADIN UTANGAÇ BİR TAVIRLA YAKLAŞTI" BAYAN BEN CÜZDANIMI ÇALDIRDIM EVE DÖNECEK PARAM YOK YARDIMCI OLUN" DEDİ, DERHAL ÇIKARIP ON TL UZATTIM VE GİTTİM.. ERTESİ SABAH ÇOK BAKIMLI, VE SAÇ ŞEKLİMİ DEĞİŞMİŞ BAŞIMA ŞAPKA TAKMIŞ OLARAK YİNE İŞİME GİDİYORUM VE YİNE ARKAMDAN AYNI SES DÖNDÜM Kİ AYNI KADIN VE BANA YAKLAŞTI, BELLİ Kİ BU DEĞİŞİK GİYİMİMLE BENİ TANIMADI. YİNE AYNI HİKAYE İLE BENDEN PARA İSTEDİ, İŞTE O ZAMAN BU SAHTEKARI ADAMAKILLI AZARLADIM,, AMA KAR EDER Mİ? BU KADINI HER GÜN AYNI YALANLA DİLENDİĞİNİ İZLEDİM,, DAHA BUNUN GİBİ NELER NELER..ÜSTADIM ZATEN YÜZSSÜZLÜĞÜ, PİŞKİNLİĞİ ELE ALAN USLANMAZ, BELEDİYE NE YAPSIN. BİR YERDE YEMEK BİLE YİYEMİYORSUNUZ, MASANIZA DİNELİNCE, YEMEK YEME BİLE ZEHİR OLUYOR..ELİNİZE SAĞLIK...SAYGILAR SELAMLAR...