Sürur ÖZTÜRK

EZBER BOZAN

Köylerimizin betonlaşmasına engel olmalıyız

Bir medeniyetin en önemli yansımaları, o medeniyetin mimarîsidir, musıkîsidir, edebiyatıdır. Mimarî değerlerinizi, musıkînizi, edebiyatınızı yok ediyor ya da yok edilmesine göz yumuyorsanız, farkında olmadan intihar ediyor, topyekûn yok oluyorsunuz demektir.

Köylerimizin, kültür yozlaşmasının en az, en hafif, en yavaş meydana geldiği yerleşim birimleri olması beklenir. Çünkü köylerde millî değerlerimizi tahrip edecek unsurlar, şehirlerdekine kıyasla çok daha azdır ve millî değerler tabiî bir koruma altında sayılır. Eğer köylerimizde de yozlaşma başlamışsa, kültür kaybı tehlike arz eden seviyeye gelmiş demektir.

Köylerimizde eski evlerin yerine inşa edilen evlerde artık taş işçiliğini, ahşap oymacılığını, ahşap mimarinin unsurlarını göremiyorsak; hiçbir mimarî özelliği, güzelliği ve hiçbir mimarî kimliği olmayan beton kümeleri köylerimizi çoktan işgal etmeye başlamışsa, üstelik de biz bu betonlaşmanın bir modernleşme ve gelişme olduğunu zanneder hâle gelmişsek, dostlar, tükeniyoruz demektir…

Yozgat’ın köylerinde, artık düğünlerde davul zurna çalınması, türküler söylenmesi küçümsenir, aşağılanır hâle gelmişse ve kız tarafı düğünden önce “Ben de orkestra isterim” diye tutturuyorsa, üstelik de, beceriksiz gençlerin elinde, adeta hataları gizlemenin bir aracı hâline gelmiş olan bir elektro bağlama ile bir org’u ‘orkestra’ zannediyor, bunun da kendisine bir itibar kazandırdığını zannediyorsa, dostlar, tükeniyoruz demektir…

Köylerimizdeki gençler her geçen gün biraz daha azalıyor ve vefat eden her köylüyle birlikte dualarımız da, beddualarımız da, türkülerimiz de, ağıtlarımız da, ninnilerimiz de, atasözlerimiz de, deyimlerimiz de birer birer toprağa gömülüyorsa, dostlar, tükeniyoruz demektir…

Mimarimizi kaybediyorsak, musıkîmizi kaybediyorsak, edebiyatımızı kaybediyorsak, elimizde kalan son medeniyet kırıntılarını da rüzgârlara savuruyoruz demektir.

Köylerimiz bir harman yerine döndü ki, sormayın gitsin!.. Sapı samanı değil, bize ait olan her şeyi yele veriyoruz…

Tarifsiz bir üzüntü içerisinde hep merak etmişimdir; bir tarafta Yozgat’ın elde kalan son tarihî konaklarını tadilattan geçirip yeniden canlandırmak gibi güzel işler yapılırken, neden yeni binaların projelerini hazırlayanlar, o eski konakların ruhundan ilham almazlar? Neden müteahhitlerimizin, inşaat mühendislerimizin, mimarlarımızın aklına yeni binaları Osmanlı mimarîsi tarzında yapmak gelmez? Üstelik, bence o tarihî konakların mimarîsi bile estetik bakımdan pek de öyle yüksek seviyeli eserler sayılmaz. Neden Hayri İnal Konağı’ndan, Nizamoğlu Konağı’ndan, Karslıoğlu Konağı’ndan daha güzel binalar inşa etmeyelim ki? Bu beton binaların projelerini bize, alnımıza silah dayayarak mı yaptırıyorlar?

Belki pek çok kişi bu sözümü yadırgayacaktır ama ben derim ki, TOKİ konutları köylerimize girmeden, kültürel sorumluluk taşıyan, kültür diye bir derdi olan, ‘mimarî kimlik’ kaygısı taşıyan mimarlar, mühendisler, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar köylerimize girmelidir…

Modernizm, bir Batı hastalığıdır. Bu bulaşıcı mikroptan şifa beklemek cehalettir. Bu cehalet, adamı öldürür… Bu cinayete engel olmak zorundayız!..

22.12.2011
OKUR YORUMLARI
Remzi ATAMAN
23.12.2011 09:57:00

Deve'ye sormuşlar boynun neden eğri.Deve yanıt vermiş:Nerem doğru ki !
Kaybedilen bütün maddi değerler zaman içerisinde tekrar kazanılabilir.Ama bazı değerler var ki elimizde olunca kıymetini bilmiyor ve hoyratca harcıyor,hatta yok olmasını göz göre göre seyrediyoruz.Yok olup giden aslından biziz.Çünkü bizi biz yapan,insanı insan yapan sadece et ile kemikten bir varlık olması değildir.
İnsan duygusu,düşüncesi,eylemi,kültürü,inancı, gelenek görenekleri,edebiyatı,müziği ve saymakla tükenmez mani varlıkları ile insandır.Bu manevi varlıklardan değil tamamı birisinin bile eksik olması insanı doğallığından çıkarabilir.
Bu değerlerdir ki sevinçte,tasada bizi bir arada tutan değerlerdir.
Sürur bey gerçekten de çok önemli konulara parmak basıyor.Kutluyorum kendisini.Nere de o yüyüğe saygı,düğünlerde bize has yemeklerimiz,şerbetlerimiz,kına davarımız,duvağımız,davul ile zurnamız,bunların eşliğinde çekilen halaylarımız ,damat ve düğün odalarımız,gelin ve damatlarımızın,çocuklarımızın yaşamlarını sağlıklı sürdürebileceği mertekli,kırmalı,tahtalı ahşap evlerimi.
Ahşap ev deyipde geçmeyelim.kışın sıcak,yazın serin oluşu ile,dumanı süzgeç gibi emmesi ile sağlığa çok ama çok elverişlidirler.şimdi ise adeta betonlaşan kafalarımız gibi yapılarımız da betonlaştı o kadar ki evlerimiz sanki buz dolabı oldu.Altıgen'i de betondur çünkü.
Biz kültürlerimizi bir bütün olarak değerlendirip kültürümüze ve tarihimize sahip çıkmazsak elin oğlu bizi parmağında oynatır."EĞİL KAVAĞIM EĞİL,DOĞRUL KAVAĞIM DOĞRUL"diyerek bizi istediği gibi eğer ve büker.Tarihi insan sevgisi ile dolu Ulusumuza olmadık karaları çalarak Soykırım gibi insanlık suçu ile de bizi suçlar.
Tarihimize,kültürümüze,edabiyatımıza,müziğimize,gelenek ve göreneklerimize sahip çıkalım.Bu değerlere sahip çıkıp yaşatan dostlara selam olsun.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ