Sürur ÖZTÜRK

EZBER BOZAN

Çöven yetiştirip helva ve lokum üretebilir miyiz?

Helva, peynir, likör, dondurma, ilaç, sabun, deterjan, yangın söndürücü yapımında katkı maddesi olarak kullanılan ve çöven bitkisinden elde edilen ‘saponin’ isimli kimyasal maddeyi yıllardır dünyada sadece ABD ve İsrail üretiyor, Türkiye de onlardan alıyormuş. Oysa dünyada yılda ortalama bin ton toplanan çövenin 500 tondan fazlası sadece Van yöresinden çıkıyormuş.

Şimdi bir Türk işadamı, Türk bilim adamlarıyla işbirliği yaparak başlattığı çalışmalar neticesinde, Edremit’te ‘saponin’ üretiyor ve Van’a da fabrika kurmayı planlıyormuş.

Çöven bitkisi, Yozgat’ta da yetişiyormuş… Amma ve lâkin… Gelin şu çöven meselesini ‘sermaye-üniversite işbirliği’ bağlamında konuşalım…

Çöven ne la?

Latince adı ‘Gypsophila’ olan çöven bitkisi, halk arasında ‘sabun otu’ olarak da biliniyor. Karanfilgiller familyasından olan çövenin Türkiye’de 50, dünyada 80-90 türü var. Çöven’in bazı türlerinin kökleri helva, otlu peynir, likör ve dondurma yapımında lezzetlendirici katkı maddesi olarak kullanılıyor.

Bazı türlerinin kökleri ise, iyi köpürme özelliği bulunan ‘saponin’ isimli kimyasal bir madde ihtiva etmesinden dolayı sabun, deterjan ve yangın söndürücü imalatında kullanılıyor. Halk arasında bu bitkiye neden ‘sabun otu’ dendiği de böylece ortaya çıkıyor.

Çöven köklerinin kaynatılmasıyla elde edilen su ise, ılık olarak ipekli ve narin kumaşların temizlenmesinde kullanılıyor. Bütün bunların yanı sıra, ilâç yapımında ve altın ağartmada da kullanılıyor.

Çöveni ‘şifalı bitkiler’ alanında incelediğimizde de, şu bilgilerle karşılaşıyoruz:

İdrar söktürür. Terletir, ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. Kusturur ve balgam söktürür. Cilt hastalıklarında da faydalanılır.

Bu arada, Çöven’in beyaz çiçeğinde, lösemi ilaçlarının etkisini artıracak bir öz bulunduğu da belirtiliyor.

Anavatanı Türkiye, Avrupa, Kafkasya, Sibirya ve Kuzey Amerika.

İlginç bir bitki, öyle değil mi? Ve bu ilginç bitki, Yozgat’ta da yetişiyor. Yozgat’ta yetişenine ‘Yozgat çöveni’ diyorlar. Çünkü fizikî özellikleri ve ‘saponin’ oranı farklı.

Doğu Anadolu’da Van Gölü çevresindeki ilçe ve köylerde; İç Batı Anadolu’da Konya-Beyşehir, Isparta, Burdur, Uşak ve Elmalı civarında; Orta Anadolu’da Çorum, Çankırı, Ankara-Keskin, Kırşehir, Sivas, Yozgat, Niğde-Bor’da yetişiyor.

Şimdi sıkı durun. Dünyada yılda ortalama bin ton toplanan çövenin 500 tondan fazlası sadece Van yöresinden çıkıyor ancak buradan toplanan çöveni dünyada sadece İsrail ve ABD işliyor. Bu iki ülke, Türkiye de dahil olmak üzere, talepte bulunan bütün ülkelere ‘saponin’ satıyor.

İşte tarım politikamızın ne halde olduğunu gösteren sarsıcı bir örnek daha… Düşünün, dünyadaki çövenin yarıdan fazlası Van’da yetişiyor ama biz çövenden elde edilen bir kimyasal madde olan ‘saponin’i yıllardır ABD ve İsrail’den satın alıyoruz.

Bir de güzel haber vereyim:

Balıkesir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gülendam Tümen, Pamukkale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Çelik ve dünyanın en gelişmiş bitki özü üretim tesislerinin sahibi Türk kâşif Faruk Durukan, 3 aydır ortaklaşa yaptıkları çalışmayla çöven bitkisinden saponin elde etmişler.

Bilim dalında Nobel ödülüne aday gösterilen ve dünyanın en büyük bitki özü reaktörünün de sahibi olan Faruk Durukan, bakın neler söylüyor:

“2 üniversite ile ortak yürüttüğümüz Van çöveni projemiz sonlandı. Dünyada yalnızca 2 ülkenin elde ettiği ve ham maddesi Türkiye’den çıkan saponin, artık Türkiye’de de üretilebiliyor. Akademik destekçilerimiz ile birlikte yürüttüğümüz ortak çalışmalar neticesinde ‘saponin’i Edremit’teki tesislerimizde üretebiliyoruz. Fakat Van yöresinde kurulacak fabrikalarla ‘saponin’i ciddi gelir elde edilen bir madde hâline getirmek mümkündür. Çok büyük maliyetler gerekmeden kurulacak olan fabrikalar sayesinde Van’da işsizlik ve ekonomi iyiye gidecek, hatta eski durumundan daha da iyi hâle gelecek. Umarız bu çalışmamız ses getirir ve bölgede Van çöveni sayesinde önemli adımlar atılır.”

Bakınız, sermaye ile üniversite işbirliği yapınca ortaya neler çıkıyor, görüyor musunuz? İşte ben bu sebeple her fırsatta, şehirde kurulan üniversiteyi ve ilçelerde kurulan yüksekokulları sadece öğrencilerinin esnafa para bırakacağı bir gelir kapısı olarak görmeyelim, üniversitede üretilen bilgiyi ekonomide üretime dönüştürmeye çalışalım diyorum. (Bu konuda, 2010 yılında yayınladığım “Üniversite bir şehri nasıl kalkındırır?” başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.)

Prof. Dr. Gülendam Tümen, “Yıllardır doğal floramızdan sökülerek yurt içinde kullanılan veya ihraç edilen çöven kökü, daha önceleri Beyşehir, Çorum, Yozgat, Niğde ve Konya yörelerinde de bulunuyordu. Fakat yapılan bilinçsiz sökümlerle azalan İç Anadolu çövenlerinin yerini son 30 yıldır Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden toplanan çöven türleri aldı” diyor.

Demek ki biz yıllar önce Yozgat’ta çövenin kıymetini bilseymişiz, bugün bu alanda önemli bir avantaj elde etmiş olacaktık. Çünkü, Prof. Dr. Ali Çelik, “Gelecekte bu grup bitkiler, alternatif tarım ürünlerinin başında yer alacak” diyor.

www.hammaddeler.com’a baktım ve çövenle ilgili olarak şu fiyatlarla karşılaştım:

Çöven Kökü: 50 kilogramı KDV dahil 413 TL.
Çöven Ekstraktı (Lokum için): 30 kilogramı KDV dahil 88.44 TL.
Çöven Ekstraktı (Helva için): 32 kilogramı KDV dahil 94.34 TL.

Prof. Tümen, “Bilinçsiz söküm sebebiyle İç Anadolu’daki çövenlerin yerini Güneydoğu Anadolu çövenleri aldı” dese de, ben Yozgat’taki çöven varlığının yeniden araştırılıp tespit edilmesinin faydalı olacağını düşünüyorum.

Nitekim, Yozgat ve Ticaret Odası da hayli zaman önce internet sitesindeki “Yozgat İli Yatırım Konuları” bölümünde “Uygun Yatırım Konuları”nı sıralarken, Yozgat’ta helva ve lokum üretim tesisi kurulabileceğini kayda geçirmiş.

Ne dersiniz? Yozgat’ta çöven yetiştirip helva ve lokum üretebilir miyiz?

Bu soruya en doğru cevap, Yozgat Bozok Üniversitesi, Yozgat Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Yozgat Ticaret ve Sanayi Odası ve Yozgat Ziraat Odası’nın müşterek çalışması sonucunda verilir.

Ayrıca, meselenin sadece çöven meselesi olmadığının da altını çizmek isterim. Çöven bize ibret olsun, ders olsun. Yozgat’ta çöven gibi keşfedilmeyi bekleyen başka zenginliklerimiz de olabilir. Yeter ki biz, esnafın kalkınması için üniversite öğrencilerinin cep harçlıklarına göz dikmeyi bırakıp, üniversitenin üreteceği bilimsel bilgiyi ekonomiye kazandırma bilincine varalım.

Üniversite bunun için önemlidir, sivil toplum kuruluşları bunun için önemlidir, yerel basın bunun için önemlidir.

Yozgat’ın kalkınması hayal değildir. Kalkınmanın halihazırda bir hayal olarak kalmasının tek sebebi bizim tembelliğimizdir, umursamazlığımızdır.

21.12.2011
OKUR YORUMLARI
Adınız ve Soyadınız
09.02.2014 13:13:00

Hocam ben 60 yillarin sonlarna dogru
Tahta kalede bir kuru yemis cide
Calistim o zamanlar coveni Vanin Ercis
Kazasinda kokleri yarim metre yerin
Altindan cikartilir kurutulur ve islem
3ay surerdi ve
Helvacilara satilirdi.

Saygilarimla
Rafet

Remzi ATAMAN
21.12.2011 22:39:00

GELİNGÜLLÜ BARAJI AKIYOR YOZGAT'LI BAKIYOR(!)
Sayın Sürur bey,yazılarınızı internet ten zevkle okuyorum.Yozgat'lıya göre sıradışı yazılar yazıyorsunuz.Gerçekten okumaya ve yetkililerce değerlendirmeye değer yazılardır.
Çöven şöyle dursun Orta Anadolunun en büyük sulama barajı olan Gelingüllü Barajını bile değerlendirsek yozgat7ımızın ve de dolayısı ile Esenli'nin çehresi değişir.Bu baraj senenin 12 ayında sadece 3 ay pancar,patates,soğan ve diğer mahsullerimizin sulanmasında kullanılıyor.Bu sulamada tam sağlanamıyor.
Baraj(su)hayat demektir.Gelingüllü barajı çevresi DSİ veya Özel İdare tarafından çevre yolu düzenlemesi yapılıp,yol kenarları ağaçlandırılıp,ışıklandırılarak çok güzel mesire alanları haline getirilerek Yozgat'ımız için iç turizme büyük bir canlılık getirmesi içten bile değildir.
Üniversitenin,Valiliğin,Yozgat Sporun sosyal tesisleri,Üniversite yurdu buraya yapılarak hizmetin değişik yerlere serpilmesi ile Yozgat'ımızın yükü hafifler ve insanlarımızın,üniversite öğrencilerimizin daha modern ,daha temiz havalı bir ortamda yaşamasını sağlayabiliriz.
Esenli Kasabasına salça fabrikası yaparak,binlerce insanımızın tarımda çalışmasını,onlarca insanımızın fabrikada çalışmasını sağlayıp Yozgat ekonomisine büyük bir canlılık getirilebilir ve işsizlik önlenebilir.Konferans salonları,misafirhaneler,çay bahçeleri,oteller gibi sosyal tesisler yapılıp devlet büyüklerimiz burada temiz hava,güneş,baraj(deniz)manzaralı bir ortamda dinlenmeleri temin edilebilir.
Yatılı lise ve yatılı bölge ilköğretim okulu açılarak Ülkemiz ve de özellikle Yozgat'ımızın insanlarının eğitim seviyeleri yükseltilirken bu barj sayesinde İl'imizi de tanıtırız.Suyun hayat olduğunu herkes söylüyor ama elimizin ucundaki değerimizi görmüyor yada görmek istemiyoruz.Gelingüllü barajı Yozgat'ın DENİZ'idir.Yeterki yetkililerimiz değerlendirmesini istesin.Baraj kurulalı 18 yıl oldu ama ileriye dönük hiç ama hiçbir çalışmanın yapılmayışını görmek inanki insanı çok üzüyor.Umarım bu yazı bir başlangıç olur.Yozgat'ın geleceği inanın bu Gelingüllü barajı'na bağlıdır.Baraj sayesinde saymakla bitmeyecek hizmetler yapılabilir.GÖLBAŞI'nı düşünün bu baraj oradan daha önemlidir.Bu barajın şanssızlığı YOZGAT'ta olmasımıdır?Gölbaşı veya başka biryerde böyle bir değer olsa neler olurdu hayal bile edemiyor insan.kendi değerlerimize sahip çıkalım.İlgileneceğinizi umuyor türkü tadında yaşam diliyorum.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ