YOZGAT ATASÖZLERİNE GÜLMECELİ (MİZAHİ) BİR BAKIŞ

Bilindiği gibi atasözleri; öğüt verici, yol gösterici kısa sözlerdir. Hemen hepsi deneyimlerden çıkarılan sonuçları yansıtır. Ne var ki değişen koşullar; kimi zaman atasözlerinden bazılarının içerdiği anlamları geçersiz kılmış, bazılarının da öğütlerini yerine getirmemize olanak bırakmamıştır. Yozgat yöresinde yaygın biçimde söylenen bazı atasözlerini; bu bakış açısıyla ve gülmeceli bir yaklaşımla değerlendirme gereği duydum. Amacım kimseyi aşağılamak, incitmek değildir. Yaptığım, duyarlı bir vatandaş olmanın gereğidir yalnızca.

Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter.

“Bitmek” sözcüğünün bu atasözünde “yetişmek” anlamında kullanıldığı açık. Acaba gerçekten öyle mi? Böyle düşünerek kaygılanmaksızın çok çocuk sahibi mi olalım dersiniz? Bana hiç mantıklı gelmiyor da.

Ayağını sıcak tut, başını serin, düşünme derin derin.

İyi, güzel, ayağımı sıcak, başımı serin tutayım da enflasyonun tavan yaptığı, geçim derdinin cepleri yaktığı bu ortamda nasıl derin derin düşünmeyeyim? Böyle giderse bir zamanların deyişiyle Mazhar Osmanlık (1) olup kafayı yiyeceğiz vallahi!

Bir abam var, atarım; nerede olsa yatarım.

Sen bu kafayla gidersen yakında sırtındaki abayı da bulamazsın, yatacak yeri de.

Bir dirhem et bin ayıp örter.

Doğru söze ne denir? Ancak eti nasıl alacağız?... Fiyatı yüzünden yanına yaklaşılmıyor ki...

Bir ikram var ki kötekten zor.

Bu atasözü; bana devletin işçi, memur, emekli, dul ve yetimlerle bakıma muhtaç yaşlıların maaşlarına verdiği zammı anımsatıyor. Haksız mıyım?

Dadandırma sarı gelin, dadanırsa yine gelir.

Devlet babanın niye işçiye, memura, emekliye ... bol keseden zam yapmadığını anladınız mı?

Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek.

İkincisine diyeceğim yok. Dert çekmektense ölüp kurtulalım. Nasıl olsa derdimize derman bulamayacağız. Ama borcu nasıl ödeyeceğiz? Olsa da karşılığı ödesek. Elde avuçta bir şey yok ki... “Tıngır (2) elek, tıngır sac; elim hamur, karnım aç.”

Bitli baklanın kör alıcısı olur.

Bitli baklaya rağbet artmış olsa gerek ki alıcılar çoğaldı. Bakla da artık lüks yiyecekler sınıfına yükselmedi mi?

Dek duranın devesi ölmez.

Etliye, sütlüye karışma.

Eneğine enek, nene gerek?


Ülkeyi yönetenlerin en sevdiği atasözleri bunlar olsa gerek. Vatandaş dediğin kuzu kuzu oturur. Çevresinde olup bitenlere, olumsuzluklara aldırış etmez. Alır üç beş kuruşu devletten, başka şeye karışmaz.

Deveye hurç lazım olursa boynunu eğer.

Niye durmadan boynumuzu eğdiğimiz anlaşıldı. Öyle çok gereksinimimiz var ki boynumuz yerden kalkmıyor.

Dilini tut, yahniyi tut.

Doğru söze ne denir? Görme, duyma, konuşma; işte o zaman nasiplenirsin. Sana da azıcık bir şeyler verirler. Yoksa ona da muhtaç kalırsın.

Döven öküzünün ağzı bağlanmaz.

Bunu duyan da öküzün keyfi yerinde sanır. Bilmez ki gariban öküz; karın tokluğuna, ölmeyecek kadar verilenle yaşamını sürdürme savaşındadır.

El ayranı ciğer soğutmaz.

Elden gelen, elli gün gitmez.


Üreticimizin anasını belleyen, işte bu el ayranı değil mi? Yetkililer, bunu bile bile niçin bu denli yoğun dış alım yapıyorlar? Taşıma suyla değirmen döndürmek akıllıca mı? Değirmene kalıcı su sağlamak varken bu yöntem niye?...

El işlerse ağız gevişler.

Bu söze katılmamak olanaklı mı? Ama gel de çalışacak bir iş bul. İş aslanın ağzında. Ne ağzındası kardeşim? Midesinde, midesinde!..

El öpmekle ağız pis olmaz.

Böyle diye diye önümüze gelenin elini öptürüyorlar bize. El etek öpmekte iyice ustalaştık vesselam!

Erkek aslan, aslan da; dişi aslan, aslan değil mi?

Siyasal partilerin bu sözden haberi olmasa gerek. Yoksa 31 Mart seçimlerinde kadın adaylara yok denecek kadar az yer verirler miydi?

Eşeğini satan, “Çüş!” demekten kurtulur.

Demek ki fabrikaları bu yüzden satıyorlar. Sorunlardan kurtulmanın en kolay yolu bu olsa gerek.

Evlek evlek sattık, böyle böyle battık.

Bu güzel atasözü, herkesin kulağına küpe olur inşallah!

İtle dalaşmaktansa çalıyı dolaş.

Kötülerle savaşmaya ne gerek var, değil mi?... Nerede bir kötülük, haksızlık görürsen oradan uzaklaş; başını derde sokma. Kötülerin, kötülüklerin, haksızlıkların niçin böylesine at koşturduğu şimdi anlaşıldı.

İtin aklı eksiği, baklavadan pay umar.

Bu atasözüne yorum yapmayacağım, çünkü çok ağrıma gidiyor. Yorumu size bırakıyorum.

Öldü dayım, gitti payım.

Allah dayılarımıza uzun ömürler versin. Yoksa yandık! Arkamızı kime dayarız sonra?...

Sağ gözün sol göze faydası olmaz.

Hani, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var:”dı. O devirler artık geride mi kaldı? Allah bize yardım etsin! Desenize bir tökezleyip düşersek yandık! Demek ki en yakınımızdan bile bir hayır gelmeyecek bize.

Sarımsağın yüzüne tükürmüşler, “Görüp göreceğiniz bu olsun!” demiş.

Bir yanlışlık olmasın?... Bence bu söz şöyle olmalıydı: “Soğanın, patatesin, sivri biberin... yüzüne tükürmüşler; “Görüp göreceğiniz bu olsun. Gücünüz yetiyorsa alın!” demişler.

Sırt üstü atan da yiyor bir ekmek, arkasını yırtan da yiyor bir ekmek.

“Uyusun da büyüsün ninni mi?” denmek isteniyor. Sırt üstü yatanla arkasını yırtanın ekmeklerinin içine baktınız mı hiç? Onlar da mı aynı dersiniz?...

***

Yazımı, ülke genelinde çok yaygın kullanılan bir atasözüne bakışla sonlandırıyorum:

Ayağını yorganına göre uzat.

İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullar bizi öyle duruma getirdi ki yorganın altında kıvrıla kıvrıla Z harfine döndük, neredeyse kaybolduk. Ne var ki yakamız bir türlü düzelmedi. Demek ki ayağı yorgana göre uzatmak yerine, yorganı ayağa göre uzatmak gerek. Eee, bu uyumu sağlamak da devletin işi değil mi?


(1) Mazhar Osman: Ruh ve sinir hastalıkları uzmanı ordinaryüs profesör doktordur. Türkiye’de ilk çağdaş ruh sağlığı hastanesini kuran kişidir. Ruh ve sinir hastalıklarının çağdaş yöntemlerle tedavisinde öncülük etmiştir.

(2) Tıngır: Çeşitli anlamları olan bu sözcük burada “içi boş” anlamında kullanılmıştır.


21.01.2019
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ