YOZGAT'TA KULLANILAN YÖRESEL SÖZCÜKLER 10

-U-
ufağaşı (ufak aşı): Kuru yufka parçalarından yapılan bir çorba.
uflak: Bıçak.
ufra (ufralık): Hamur bezesi açılırken kullanılan yapışmayı engelleyen un.
Örnek kullanım:
Evinde yok ufralık, gönül ister kahyalık.
(Atasözü)
uğullük: Tavana iple asılan beşik.
uğunmak: Büyük bir üzüntü veya acıdan kıvranmak, soluğu tıkanmak, ağlaya ağlaya bayılmak.
uğundurmak: Canını yakıp ağlatmak acı çektirmek.
uğurcalık: Çocuğun beşikten düşmesini engelleyen bez kuşak.
uluk: Miskin, tembel, pasaklı, hastalıklı, çürümüş, çürümeye yüz tutmuş.
urelenmek: Irgalanmak, sallanmak, salına salına yürümek, nazlanmak.
urupla (uruplağa): Bir kiloluk tahıl ölçü birimi.
usturuplu: Ağır başlı, oturaklı, güzel, yerinde.

-Ü-
üreluğun: Dün değil, önceki gün.
üsberlemek: Gereksiz yere ısrar etmek.
ürümek: Havlamak.
Örnek kullanım:
İtin ürümeyenini kapıya koymazlar.
(Atasözü)
ürüsüm: âdet, gelenek görenek, töre.
ütüzlenmek: Ortalıkta gereksiz dolaşmak.
üzlük: Topraktan yapılmış, kulpsuz, küçük çömlek, çanak.

-V-
vazırdamak: Anlamsız, yersiz, çok konuşmak, sürtülen iki sert ağaç ses çıkarmak.
veceddi: Arabaşı çorbasının içindeki et.
verep: Yokuş.
vesek: Rehin, tutu, yardımcı.
vıh: Vah anlamında acıma sözü.
vozulamak: Arkasına bakmadan kaçmak.

Y-
yaban: İnsan yaşamayan ıssız yer, sıla, gurbet, yabancı, el.
yadırgı: Yabancı, başkası, el.
yağarnı: Sırt.
yağdalı: Yakası kirli.
yağlık: Mendil.
yalabık (yalabımak): Şimşek.
yampiri: Eğri büğrü, yan yan ve çarpık giden.
yangı: Aşırı sevgi, tutku.
Örnek kullanım:
Ziya’mın yangısında,
Şu gönlüm hangisinde?
Yozgatlı bir hoş olur,
Sürmeli Türküsü’nde.
(Ertuğrul KAPUSUZOĞLU)
yansılamak: Taklit etmek, öykünmek.
yapık: Baş örtüsü, yemeni.
yastılık: Yastı vakti yenilen.
yatık: Yassı, ağaç su testisi.
yayıncımak: Yalvarıp yakarmak.
yaykalamak: Suyla sallayarak yıkamak, temizlemek.
yaymak: Hayvan otlatmak.
yazgı: Kader, alın yazısı.
yazı: Düz yer, ova, kır.
Örnek kullanım:
Yazıda yayılmış. gölde su içmiş.
(Deyim)
yeğni (yiğni): Ağır olmayan, hafif.
yel: Rüzgâr, ağrı, sızı, karın bağırsaktaki gaz (osuruk).
yeldirmek: Aceleyle koşmak, koşuşturmak.
yelikmek: Şımarmak.
yellemek: Birini kötü bir şey yapması için tahrik etmek, kışkırtmak.
yellenmek: Kalın bağırsaktaki gazı çıkarmak, gaz çıkarmak, osurmak.
yellendirmek: Yellenme eylemini yaptırmak, destekli sallamak, güç vermek.
yelli: Yeli çok olan, hğzlı, osuruklu
yelmek: Koşuşturmak.
yenir: Kanser.
yeşillenmek: Birine kur yapmak, kendini beğendirmeye çalışmak.
yeygi: kış için hazırlanmış un, bulgur gibi yiyecekler.
yılık: Şaşı gözlü, çarpık, eğri.
yılkı: At, eşek gibi tek tırnaklı hayvan sürüsü, başıboş bırakılmış at ya da eşek.
yılkılık: Yaşlı atların kışın doğaya bırakılması.
yeğin: Zorlu, katı, şiddetli, baskın, üstün, yiğit, güçlü, çalışkan, bereketli.
yonu: Yontulmuş taş, yapılarda kullanılan iri taş, tuğla.
yordam: Gelenek görenek, görgü, usül.
yoz: Üç dört sürülük koyun, koyun sürüsü.
Örnek kullanım
Ey güler yüzlü şehir,
Bildim, adın Yozgat’mış.
Bir pirin duasıyla,
Hak, yozuna yoz katmış.
(Arif Nihat ASYA)
yuka: Zayıf, ince, hafif, dayanıksız.
yumak: Yıkamak.
Örnek kullanım:
El eli yur, el de yüzü.
(Atasözü)
yumuş: Yapılması istenen şey, emir, buyruk.
yunak: Çamaşır, çamaşır yıkanan yer, yıkanılacak yer, hamam.
yunaklık: Çamaşır yıkanan, banyo yapılan yer.
Örnek kullanım:
Soku etrafında halay tutanlar,
Çul sergiler dizip hedik yapanlar,
Yunaklıkta türlü türlü mani yakanlar,
Muhmar emmi n’oldu benim köyüme?
(Salih GÜLBAHÇE)
yüğrük: İyi yürüyen, koşan, çevik, güçlü.
Örnek kullanım:
Yüğrük atın çiftesi pek olur.
(Atasözü)
yüksük: Dikiş dikerken, iğnenin batmasını önlemek için parmak ucuna takılan kesik koni biçiminde gereç.
Örnek kullanım:
Yüksük taktım karalı,
Anam derdin sıralı,
Bilmiyorum nereli.
Kız anam kınan kutlu olsun,
Yârinin ağzı tatlı olsun.
(Kına türkülerinden)
yülemek: Dikenli şeyleri, kabukları bıçakla hafif hafif temizlemek.

(Sürecek.)

31.10.2018
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ