SURİYELİ GÖÇMEN SORUNUNA BİR BAKIŞ

Geçenlerde sosyal medyada gezinirken bir habere rastladım. Doğru mudur değil midir bilemiyorum, ama bana ilginç geldi. Suriyeli bir göçmen, Hatay’da kendine bir iş yeri açmış; sonra da çalışacak elemanlar bulmak için bir gazeteye ilan vermiş. İlanı okuyan Türk vatandaşları da söz konusu iş yerinde çalışmak için başvuruda bulunmuşlar. Sözlü görüşme (mülakât) sırasında işveren; başvuranın Türk olduğunu öğrenince, “Kusura bakmayın, yabancıları işe almıyoruz.” demiş. Güler misiniz, ağlar mısınız?..

Dilerim anlatılanlar gerçek dışıdır, ancak gerçek olma olasılığı da oldukça yüksek.

Suriyeli göçmen sorunu, ülkemiz gündeminin ilk sıralarındaki yerini koruyor. Zor durumda bulunanlara yardım elinin uzatılmasını kuşkusuz ki doğal buluyorum. Bunu insancıl bir yaklaşım olarak görüyorum. Ancak bazı rahatsızlıklarım var. Nasıl mı? Anlatayım:

Ben yazları yaklaşık beş ay Fethiye’de kalıyorum. Ülkemizin her yöresine mülteci akını olduğu gibi Fethiye’de de aynı durum söz konusu. Birçok Suriyeli göçmen Fethiye’ye yerleşmiş durumda. Kimi lokantada çalışıyor, kimi boyacılıkla uğraşıyor, kimi inşaatlarda işçi olarak çalışıyor, kimi pazarda tezgâhtarlık yapıyor… Bunların yaşları da 25-30 civarında. Keyifleri yerinde. Para kazanıyor, mutlu bir biçimde yaşamlarını sürdürüyorlar. İyi, güzel de çok düşük ücretle ve sigortasız çalışmaları işverenlerin işine geliyor. Çünkü işveren maliyet girdilerini en aza çekmeye çalışarak yalnızca kendi çıkarını düşünüyor. Bu durum, işsizlik sarmalı içinde debelenen insanlarımıza büyük bir darbe vuruyor.

Suriye’de bir iç çatışma var. Bu çatışmanın bir tarafında Esat rejimi, bir tarafında muhalifler yer alıyor. Muhaliflerin bir kısmı Esat rejimine karşı savaşırken bir bölümü de savaştan kaçıp çeşitli ülkelere, özellikle de Türkiye’ye sığınmış durumda. Bunlar içinde eli silah tutacak yaşta pek çok kişi var. Bunlar ülkemizde böylesine mutluluk içinde yaşarken Mehmetçiklerimizin onların geleceği için şehit olmasına bir türlü katlanamıyorum. Savaş yanlısı değilim, ama savaş gerekiyorsa öncelikle bunu rejime karşıt olanların kendilerinin yapması gerekmiyor mu?

Yakın zamanda Yozgat Gazetesi’nin sütunlarında Sayın Yasin Ali Er’in yazdığı “Teklif” başlıklı yazının içeriğine tümüyle katılıyorum. Bu göçmen sorunu iyice kafa karıştırmaya başladı. İnsani duygularla ülkemize kabul edilen ve sayıları hızla çoğalan bu göçmenler, yaşam biçimi ve tutumlarıyla zaman zaman bize ters düşen davranışlarda bulunuyorlar. Hatta kendi ülkemizde, başta da belirttiğim gibi yabancı muamelesi görebiliyoruz. Dilerim ki birkaç yıl sonra bu göçmenler, bizden birtakım azınlık hakları, örneğin ana dilde eğitim isteğinde bulunmasınlar.

İnsancıl duygulara, ezilenlere yardıma kuşkusuz ki evet. Ama buna bir ölçü, bir sınır getirmek gerekmez mi? Kendi ülkemizde yabancı insan durumuna düşmemiz normal karşılanabilir mi? Gelenek ve göreneklerimizin başkalarının etkisiyle yozlaşması doğal görülebilir mi? Hele hele Türk vatandaşı statüsüne geçenlerin geleceğimiz hakkında karar verir olabilmesi kabullenilebilir mi? İnsancıl, yardımsever olacağız derken birtakım değerlerimizi yitirmeyi göze alabilir miyiz ya da almalı mıyız?

Gariptir ki bir yandan Suriye rejimiyle mücadele ederken bir yandan da onları koruma altına alıyoruz. Dünyada böyle bir örneği daha yok bu durumun. Dilerim bir gün sırtınızdan hançerlenmeyiz.

Suriyeli göçmenler, kılcal damarlar gibi sardı ülkemizin her yanını. Suriye’de iç savaş bitse de ben bu göçmenlerin çoğunun ülkemizi terk etmeyeceği düşüncesindeyim. Çünkü kendilerine bir düzen kurdular, bulundukları ortama alıştılar. Niçin bu rahatlıklarını bozsunlar ki?.. Varsayalım Suriye’de iç savaş bitti. Nasıl çıkaracaksınız ülkemizde kendine bir düzen kuran binlerce Suriyeliyi?

Sorun giderek katmerleşiyor, onulmaz bir yaraya dönüşüyor. Dilerim Suriyeli göçmenlere yardım edelim derken kendi insanımızdan olmayalım. Hırlısı var, hırsızı var. Kendimizi olası her tür tehlikeden korumak durumundayız. Kaş yaparken göz çıkarmamalıyız. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamalıyız. Kontrol, özellikle de otokontrol gerekli.

Ülkeleri ve ülke insanlarını birbirinden ayıran kültür özellikler var. Arap kültürü farklı, Türk kültürü farklı. Yaşayış biçimimiz, yaşama bakış açımız, ortak değerlerimiz arasında büyük ayrılıklar var. Tüm bunları bir potada birleştirmek olanaksız. Böyle bir çaba, kültür yozlaşmasına ve çatışmalara neden olur. Nitekim zaman zaman bunun örneklerine tanık oluyoruz.

Ülkemize gelip yerleşen göçmenlerin sağlam bir biçimde kayıtları tutulmalı, Suriye iç savaşı sona erdiğinde tümünün ülkelerine dönmeleri sağlanmalıdır. Yoksa ülkemizin bağrında onulmaz yaralar açılacaktır. Benden söylemesi.
 

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ