Koronavirüs konusunda yazı yazmamaya karar vermiştim. Çünkü hemen herkesin dilindeydi bu olay. Ne var ki sözümde duramadım. Bir virüs gibi içimi kemirdi yazma dürtüsü ve yine aldım kalemi elime.
Yazma konusundaki kararımda Youtube’ta yayımlanan birtakım videoların da etkisi oldu. Onları dinleyince şaşırıp kaldım. Neler çalınıp söylenmiyordu ki… İşin hâlâ gırgırında bazıları. Bakın, bunlardan birinin sözleri:
Oy korona korona,
Çıktım dünya turuna.
Bize gelsen ne yazar?
Maske taktık buruna.
Virüs kaptım korona,
Yaşar mıyım sorun ha?
Uzaklarda yârim var,
Ben ölürsem korona.
Virüs yayacakmışsın,
Yaysan doyacak mısın?
Bu kadar söz üstüne,
Bize kıyacak mısın?
Koronanın oyunu,
Göreceğim boyunu.
Ben size demiş idim,
Amerika oyunu.
Bazıları koronavirüs olayına böyle yaklaşadursun bakalım. Aslında durum sanıldığından çok daha kötü.
Hani çok bilindik bir söz vardır: “Bir musibet bin nasihatten iyidir.” İşte aynen böyle bir duruma düştü tüm dünya.
Konoravirüsün tüm dünyaya, dolayısıyla ülkemize etkisi üzerinde duracak değilim. Tüm basın ve yayın organlarında konuyla ilgili yoğun haberler yer alıyor. Ben; bu virüs olayının yaşama bakış açımızda yarattığı değişiklikten, özellikle temizlik anlayışımıza getirdiği katkıdan söz etmek istiyorum.
Şurası bir gerçek ki toplum olarak, “Bize bir şey olmaz.” düşüncesi her zaman benliğimize egemen olmuştur. Bunun sonucu olarak hiçbir tehlikeye boyun eğmemeyi alışkanlık edinmişiz. Hatta bunu bir övünç olarak görmüşüz. Ama deyim yerindeyse “kazın ayağı öyle değil” aslında. Bunu biraz anladık gibi.
El, yüz ve beden temizliğinin ne denli önemi olduğu gerçeğini bu kez bir virüs anımsattı bize. Pabuç pahalı olunca da hemen uygulamaya koyduk bunu. Daha düne kadar kulak ardı ettiğimiz temizlik gerçeğini anımsayıp şimdi birer temizlik havarisi kesilmeye başladık. Bir zamanlar; “Akan su kir tutmaz.”, “El öpmekle ağız pis olmaz.” gibi yanlış düşüncelerin etkisiyle hareket eder ve “Ayı tüfekle değil, yürekle vurulur.”, “Elle gelen düğün bayram.” , “İş olacağına varır.” gibi sözlerin etkisiyle yiğitlik taslayıp kadercilik oynarken şimdi, ”Bin ölçüp bir biçmeli.”, “Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır.”, “Eşeğini evvel sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a ısmarla.”, “Ateş alan harmanı söndürmek güç olur.” der olduk. Bence çok olumlu bir gelişme bu.
Şimdi biliyoruz ki, “Korkulu rüya görmektense uyanık yatmak hayırlıdır.” Bu nedenle hükûmet yetkililerin, sağlık görevlilerinin, bilim adamlarının uyarılarına kulak veriyoruz artık. Bu doğrultuda temizliğimize gereken özeni gösteriyoruz. Bulunduğumuz ortamı mikroplardan arındırıyor; elimizi, yüzümüzü sık sık yıkıyoruz. Zorunlu olmadıkça evimizden çıkmıyoruz. Grip ve benzeri bir hastalığımız varsa maske ve eldiven kullanıyoruz. Koronavirüs kuşkusu taşıyorsak hemen Alo 184’ü arıyoruz. İyi de yapıyoruz.
Dilerim bu koronavirüs belasından kurtulup normale döndüğümüzde, çektiğimiz sıkıntı ve acıları unutup yeniden o vurdumduymaz bireyler durumuna dönmeyiz.