ÖLÜMÜN SAATİ YOK

Geçenlerde internette dolaşırken “Ölümün Saati Yok” başlıklı bir duvar yazısı gördüm. Özü şuydu: “Ölümün saati yok, küslüğe son verin.”

Şöyle bir öz eleştiri yapıp kendimizi yargılayalım. Hemen hepimizin yaşamında birtakım küslükler vardır. Bunların bir bölümü gelip geçicidir. Ama öyleleri vardır ki ölünceye dek sürer. Asıl tehlikeli olanı da işte budur.

Aslında ister birkaç dakika, ister bir saat, ister birkaç gün, ay ya da yıl olsun; küslüğün insan ruhunda büyük sarsıntılara neden olduğuunutulmamalıdır.

Kimi zaman deyim yerindeyse “incir çekirdeğini doldurmayan” nedenlerle küseriz birbirimize. Kendimizce haklılıklar yaratır, hep karşı tarafı suçlarız. Bir tür kaçıştır bu. Haklı olabiliriz, ama olmayabiliriz de. İster haklı olalım ister olmayalım, ne fark eder? Sonuçta duygularımızın olumsuz etkileriyle karşımızdakiyle aramıza bir duvar çekmiyor muyuz? Sosyal kimliğimizi insancıl olmayan bir alana kaydırmıyor muyuz? Barışmak için çaba göstereceğimize, kolay yolu seçip küskünlüğümüzü sürdürmüyor muyuz?..

Küslük;bence bir güçsüzlük sorunu, tartışma kültürü eksikliğidir? Oturup sorunlarımızı ortaya koyarak bir çözüm yolu arayacağımıza, ödünsüz bir yapıya bürünürüz. Bunu yaparken de çoğu kez içten değilizdir. Kimi zaman içimiz kan ağlar. Ama şu gurur denilen ruhsal güç peşimizi bırakmaz. Gurur elbette hoş bir duygudur. Ama yerinde ve zamanında kullanıldığı zaman. Barışa, sevgiye, mutluluğa set çeken gururkime yarar sağlar ki!..

Ne yazık ki bir kısmımız; ana babamız, kardeşimiz ya da bir dostumuzla küslük içindeyiz. Bu durumdan rahatsız duymadığımızı söyleyemeyiz. Hele küslüğümüz çocuğumuz ya da ana babamızlaysa rahatsızlığımız üst düzeydedir. Ama çevremizdekiler bizi biraz deşeleseler, biraz üstümüze gitseler hemen aslan kesilip zeytinyağı gibi üste çıkmaya başlarız. Bunu başardığımızda geçici bir rahatlık hissederiz, ama bir zaman sonra huzursuzluğumuzun daha da arttığını fark ederiz.

Alexis de Tocqueville, “İki insanın iyi geçinmesi, hiç kusursuz olmalarıyla değil; birbirlerinin kusurlarını hoş görmeleriyle sağlanır.”diyor. İşte insanda bulunması gerekenönemli erdemlerden biri bu sözde saklı: Erdemlerin en barışçılı, en demokratı olan “hoşgörü”. Kişilikli biri kendini hoşgörüden soyutlayabilir mi? Hz. Mevlâna; boşuna mı, “Hoşgörürlükte deniz gibi ol.” demişti insanlara. Biliyordu ki hoşgörü sahibi olanlar birbirlerine küsmezler, en ufak bir yanlışta sırt çevirmezler. Hoşgörü gibi büyük bir güce sarılmak varken niçin yanlışın tutsağı oluyoruz?Bunu anlamak gerçekten zor.

Keşke küslüklerimiz çocuklarınki gibi olsa. Hani şöyle bir gün, bir saat, hatta kimi zaman bir dakika süren türden. Anımsayalım çocukluk günlerimizi. Bir anlaşmazlık nedeniyle birbirimize küser; orta parmağımızı işaret parmağımızın üstüne koyup küstüğümüz kişiye uzatarak, “Küstüm!”derdik. O da üst üste duran parmaklarımızı birbirinden ayırarak küslüğümüzü onaylardı. Ama daha bir iki dakika geçmeden barışırdık. Çünkü içten pazarlıklı değildik, içimiz dışımız birdi. Arkadaşlık, dostluk duygularımız her şeyin üzerindeydi. Sevgi doluyduk. Tepkilerimiz anlık ve geçiciydi. Tüm bunları sağlayansa o çocuksu saflığımızdı.

Tüm küs olanlara sesleniyorum: Gelin, yıllar öncesinin o saf çocukluğuna bürünün. Yüreklerinizi sevgiye açın. Haklılık-haksızlık tartışmasını, gururu, içinizdeki öfkeyi bir yana bırakın. Uzatın elinizi küs olduklarınıza. İlk adımı siz atın. Kabul görürse ne güzel! Kabul görmese ne keder! En azından vicdanınız rahat olur, kendinizi suçluluk duygusundan kurtarırsınız.

Evet, ölümün saati yok. Onu Allah bilir. Önemli olan,huzur içinde bir yaşam sürmektir. Bunun yolu da küskünlükleri bir yana bırakıp barışmaktan geçer.

Haydi, geç kalma!.. “Dilinin küstüğüne, kalbin saatlerce konuşur çoğu kez.” Gel, sen kalbinin sesini dinle, dinle de vicdanını şu küslük batağından kurtar.

26.03.2015
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ