ENGELLİLERE BAKIŞ AÇIMIZ DEĞİŞMELİ

Geçenlerde görme engelli bir vatandaşın yolda yürürken çektiği zorluğa tanık oldum. Elinde değneği ile yaya kaldırımında yürümeye çalışıyordu. Kaldırımda özel yürüme alanı yoktu. İş yerlerinin önüne konulan çeşitli araç gereçler vardı kaldırımda. Ayrıca kaldırıma park etmiş araçlar da bulunuyordu. Böyle bir ortamda görme engelli birinin yürüme çabasını düşünebiliyor musunuz?

Engelli vatandaşımız; değneğiyle önünü, sağını, solunu yoklayarak zorluk içinde ilerliyordu. Değnek kimi zaman bir sandalyeye, kimi zaman bir çöp bidonuna, kimi zaman bir aracın kaportasına değiyordu. Kendine kaldırımda yürüyecek bir ortam bulmak için çırpınıyordu engelli kardeşimiz. Bir ara ona yardım etmek istedim, ama sonra vazgeçtim. Belki alınganlık gösterirdi yardımım için. Cesaret edemedim bu nedenle. Bir süre izledim onu. Zar zor da alsa yürümeyi sürdürdü.

Duygudaşlık (empati) yapma gereği duydum. Ne denli zor bir yaşamdı onunki. Onun yaşamını bu denli zorlu kılansa bizdik. Yollarımızda engelliler için yeterli yürüme alanları olsa, kaldırımlar gereksiz yere işgal edilmese, engellerimizin de bizler gibi gezip dolaşma gereksinimleri olduğu gözetilse böyle olmazdı sanırım.
Engellilerin yaşadığı zorluklar bu anlattığım olayla sınırlı değil kuşkusuz. Günlük yaşamda daha öylesine sıkıntılar yaşıyorlar ki hangisini anlatayım bilemiyorum. Görme engellilerin, sakatların toplu taşım araçlarına binerken, bunlardan inerken yaşadıkları güçlükler; işitme engelli vatandaşlarımızın haberleri, filmleri izlemelerine yeterince olanak sağlanamayışı, daha neler neler…

Kendimi ve içinde yaşadığım toplumu sorgulama gereği duydum bunları düşününce. Kendi kendime engellilere karşı niçin bu denli duyarsız olduğumuzu sordum. Bu bir kültür sorunuydu sanırım. Geçmişten gelen bir koşullanmaydı duyarsızlığımızın nedeni. Atasözlerimize, deyimlerimize şöyle bir baktım bu açıdan. Çünkü bunlar ta çocukluğumuzdan beri duyduğumuz, bizi koşullandıran kültür ögeleriydi. Ama ne yazık ki bizi yanlış yönlendiriyordu.

Gelin, bu açıdan bir göz gezdirelim atasözlerimize. Hani bilinen bir söz vardır: “Teşbihte (benzetmede) hata olmaz.” Bu bilindik söze sığınarak neler söylememişiz engellilerimiz için. Pek çok öğüdü onların engellerinden hareketle vermeye kalkışmışız. Onları küçümseyerek, aşağılayarak, inciterek yapmışız bunu:

Körle yatan, şaşı kalkar.

Körler, sağırlar birbirini ağırlar.

Kör atın kör müşterisi olur.

Bitli baklanın kör alıcısı olur.

Kör çobanın sürüsünün sonu uçurumdur.

Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur

Körler memleketinde şaşılar padişah olur.

Kör Allah’a nasıl bakarsa Allah da köre öyle bakar.

Sağır duymaz, uydurur

Topalla gezen aksama öğrenir.

Tazının topallığı tazı görünceye kadardır.

İyilik et kele, övünsün ele.

Kelin ayıbını takke örter.

Kelin merhemi olsa başına sürer.

Kele köseden yardım olmaz.

Kel kız, teyzesinin saçıyla övünür.

Kaz kazla, daz dazla (1), kel tavuk kel (topal) horozla.

Görüyor musunuz şu atasözlerimizdeki durumu? Engelliler; ikinci sınıf vatandaş konumunda, hatta kimi zaman insan yerine bile konmuyor. Eee, biz daha çocukken bu söylemlerle büyürsek engellilere bakışımız da böyle olur!..

Deyimlerimiz de bizi yanlış yönlendiren söz dağarcıklarımızdan: Kör topal gitmek, kör topal birini bulmak, kel başa şimşir tarak, kör dövüşü, hek kel hem fodul (2)…”

Engellilerden hareketle söylenen atasözleri ve deyimlerimizin açıklamasına girmeyeceğim. Okuyan anlar zaten. Ancak bu söylemlerin hiç hoş olmadığını belirtmem gerek.

Engelli olmak; kınanacak, ayıplanacak bir durum değildir. Yarının ne getireceği bilinmez. İçinde bulunduğumuz koşullarda, bizler de her an engelli olabiliriz. Önemli olan, engelli değilken engellilerin durumunu anlayabilme yetisine sahip olmamızdır.

Ülkemize ve dünyaya şöyle bir göz atarsak engeli olup da büyük başarılara imza atmış nice bilim insanı, sanatçı, sporcu vb.lerini görürüz. Çünkü engelliler için aşılmayacak hiçbir engel yoktur.

Engelliler toplumdan acıma beklemiyorlar. Engelsizler gibi eşit yaşama hakkı diliyorlar. Günlük yaşamlarının kolaylaştırılmasını istiyorlar. Kendileri için yeterli eğitim olanağı sağlanmasını arzuluyorlar. Yaşamlarını kolaylaştıracak yasal düzenlemeler çıkarılmasını, iş olanakları sağlanmasını bekliyorlar.

Şunu unutmayalım: ”Engelliye acıyarak değil, hayranlıkla bakmalıyız. Çünkü biz, onun gibi engellimiz olmamasına karşın daha engelli gibi davranıyoruz.” ”Engellilere saygı göstermez ve onları küçük görürsek yarın biz de aynı duruma düşünce saygı ve sevgi bekleyemeyiz.” “Bugün engelsizsiniz, ya yarın?..”

(1) daz: Çıplak toprak, tarla, tepe; saçı dökülmüş.
(2) fodul: Üstünlük taslayan, kibirlenen.


OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ