Almanların ataları olan Galatların Yozgat kökenli olduğu konusunda birtakım iddialar bulunduğu bilinen bir gerçek. Vikipedi ansiklopedisinde bu konuda açıklamalar yer almakta, bunların birinde şu bilgilere yer verilmektedir:
Galatlar, MÖ 280-274 yıllarında Balkanlar ve Batı Anadoluda yaşadıktan sonra Orta Anadoluda Ankara, Çorum ve Yozgat yöresine yerleşen Orta Avrupa kökenli Kelt kavmine bağlı Galyalılara Yunanların ve Romalıların verdiği addır. Galatların yerleştiği bölgeye Antik Çağda Galatya adı verildi. Aşiret yapısına dayanan Galat krallıkları, Roma İmparatorluğunun egemenliği altına girdikleri MÖ 1. yüzyıla kadar bu bölgede varlıklarını sürdürdüler. Orta Anadoluda Galat dilinin MS 7. yüzyıla dek konuşulduğuna dair belirtiler vardır.
Galatlar ile Yozgat arasındaki ilişki, bir zamanlar Hürriyet Gazetesinde Almanlar Yozgatlıymış başlığı altında yayımlandı. Bu yazıdan da bir bölüm sunuyorum:
Almanyadaki St. Paul Akademisi Başkanı Prof. Dr. Paul Imhof, atalarının izlerini bulmak üzere, akademik ekibiyle Yozgatta incelemelere başladı. Alman ırkının yanı sıra, İrlanda ve İskoç halklarının da Yozgat'ta yaşadığını ileri süren Prof. Dr. Imhof, Galat mektupları bunu açıkça ortaya koymakla birlikte, Yozgat Müzesi bahçesinde bulunan ve Alman-İrlanda-İskoç-Türk halklarını temsil eden motifin yer aldığı lahit de bunu kanıtlamaktadır. dedi.
Yozgatta Galatlarla ilgili yaygın bir görüş egemen olmuştur: Yozgat merkeze Sorgun ilçesi yönünde 20 km. uzaklıkta bulunan Kerkenez Kalıntılarının ve Yozgatın kuzey batısında bulunan Büyük Nefes, Küçük Nefes köylerinde bulunan kalıntı mezarların ayrıntılı incelemesi sonucu, Galatların bu bölgede yaşadıkları neredeyse kesinleşmiştir. Çünkü bulunan tablet ve mezar taşlarında yer alan simgelerin bire bir Galatların kullandığı ve şimdi de Almanyanın kullandığı simgelerle çok benzer olduğu ortaya çıkarılmıştır. Hatta Alman bilim insanları, bu incelemelerini daha da öteye götürmek amacıyla Büyük Nefes köyüne yakın Kırıklı mevkiindeki düzlüğe (Son yıllara kadar Yozgatta at yarışları bu düzlükte yapılmaktaydı.) küçük bir hava alanı yapılması önerisinde bulunmuşlar, fakat maliyet hesapları nedeniyle şimdilik bu projeden vazgeçmişlerdir
Bugün Yozgat Çamlıkta bulunan ünlü otelin inşaatı yıllarında orada bulunan Alman profesör; otel sahibine elindeki bulgu, bilgi ve belgeleri göstererek otelin adının Galat Otel olmasını rica etmiş; otel sahibi de bu bilgi ve belgelerin ışığında profesörün anlattıklarını gerçekçi bularak otelin adını Galat Otel olarak belirlemiştir. Otele gittiğinizde adının Galat Otel konulmasının ayrıntılarını çerçeveletilmiş bir panoda görebilirsiniz.
Buraya kadar her şey tamam. Ama Galatların Yozgatlı olup olmadıkları konusunda daha önce hiç duymadığınız ilginç bir öykü var. İlk kez burada okuyacağınız bu öykü, tümüyle bir hayal ürünü ve ilginç bir gülmece. Öykünün yaratıcısı, Ankarada yaşayan, çevresindekileri konuşmalarıyla kırıp geçiren Yozgatlı bir hemşehrimiz: Avukat Ali Avcı.
Sayın Avcı; Galatlar konusuna çok merak sarmış, kendi çapında birtakım araştırma ve incelemeler yapmış; ama bir noktada tıkanıp kalmış. Sonra da hayal gücünü kullanıp yarattığı gülmece öyküsüyle Galatların kökeni konusuna son noktayı koymuş. Gelin birlikte okuyalım bu öyküyü:
Galatların Yozgat merkez ve yöresinde yaşamlarını sürdürdüğü sıralarda, Yozgatın hemen kuzeyinde Hititler gelişmeye başlamış ve Boğazkaleye büyük bir kent kurmuşlar. Ardından Galatları huzursuz etmeye ve kentlerini ele geçirmeye başlamışlar. Bundan büyük rahatsızlık duyan Galatlar, Hititlerden kurtulmak amacıyla bulundukları yerden göç edip daha batıya gitmek için karar almışlar. Bu kararlarını da Yozgat Kerkenezde bulunan diğer Galat ailelerine iletmişler. Ancak bu aileler göç etmek istememişler. Bunun üzerine, göç etmek isteyenler kalanları uyarmışlar:
― Eğer burada kalırsanız Hititler burayı da işgal ederler, siz de onların baskı ve zulmü ile yozlaşırsınız. Size de Yoz Galat derler.
Gerçekten de bu öngörü gerçekleşmiş, kalan Galatlara Yoz Galat denmiş, zamanla Yozgat biçiminde söylenmeye başlanarak kentimizin bugünkü adı ortaya çıkmış.
Batıya doğru göç eden Galatlara gelince, onlar bugünkü İstanbula ulaştıklarında,
― Kalanlardan bazıları peşimizden geliyor olabilir. Bunları görmek için bir kule inşa edelim. Bu kuleden onları gözetleriz, demişler.
Böylece bir kule inşa etmişler. O kuleye de Galata Kulesi adını vermişler. Ancak gelen kimse olmamış. Bunun üzerine biraz daha batıya ilerlemiş Galatlar. Bunların bir kısmı,
― Belki yine gelen olabilir. Biz buraya bir saray inşa edelim. Hem bizim buradan geçtiğimizi de öğrenirler, demişler.
Bu kez bir saray inşa etmişler. İnşa sırasında, Sarayı kime yapıyorsunuz? sorusuna Galata saray yapıyoruz. Dediklerinden, sarayın adını da Galata Saray koymuşlar.
Daha da batıya ilerleyen Galatlar, bu kez bir su kanalı ile karşılaşmışlar. Karşıya geçmek zorunda kalınca, suyun üzerine bir köprü yapmış ve adını da Galata Köprüsü koymuşlar.
Köprüden geçerek Avrupaya ulaşan Galatlar; bitmek bilmeyen inat ve hırslarıyla bugünün Almanyasını oluşturan topraklara geldiklerinde, aradıkları huzuru burada bulacakları inancıyla yerleşme kararı almışlar. Bazıları bu bölgeye yerleşirken bazıları burayı beğenmemişler. Beğenmeyenler; kalmak isteyenlere,
― Burası hiç güzel değil, nesini beğendiniz, demişler.
Beğenenler, hiçbir şey söylemeden boş boş bakmışlar onlara. Bunun üzerine, gitmek isteyenler kalanlara,
― Ne bon bon (bön bön) bakıyorsunuz, deyince bu bölgenin adı Bon olarak kalmış.
Bilindiği gibi Bonn kenti sonradan Almanyanın başkenti olmuştur.
Yola devam edenler; sulak ve bataklık bir araziden geçerken iki ailenin arabası çamura saplanmış. Arabaları kurtarmak amacıyla epey uğraşmışlar. Sağa sola çevirirken birinin aklına arabaları geri geri çekme fikri gelmiş. Arkadaşlarına,
― Gotün gotün gel, gotün götün gel, diye seslenmiş ve böylece arabaları çamurdan kurtarmışlar. Bunun üzerine bu iki aile burada kalmaya kararı vermiş. Gotün gotün gel ifadesi, günümüze kadar olarak değişerek Gottingen adını almış ve kent böylece kurulmuştur.
Yeni arayışlar içinde bulunan Galatlardan bir kısmı yine yola devam etmişler. Birkaç aile, geldikleri yeri beğenip burada kalmak istediklerini belirtmiş; ancak diğerleri o yeri çok rüzgârlı olduğu için kalınmaz nitelikte bulmuşlar.
Kalanların ilk gecesinde deli mi deli bir rüzgâr esmiş. Aile büyüklerinden en yaşlısı,
― Es sen es, biz yine kalacağız, demiş. Kaldıkları bu yere Es Sen adını vermişler. Burası sonradan Almanyanın büyük eyaleti olmuştur.
En savaşçı ve düzenbaz olan Galatlar, çok güzel bir arazi içinde han olarak kullanılan bir yeri almak istemişler. Hanın sahibine burayı kendilerine satmasını söylemişler. Hancı bunu reddedince, silaha sarılmışlar,
― Bize hanı ver, hanı ver, diyerek hanı zorla alıp buraya yerleşmişler. Hanı ver. İfadesi biraz değişikliğe uğrayarak bugünkü Hanover kentinin ilk adı olmuştur.
Bir kısım Galatlar, kendilerinden güçlü bir kavimle karşılaşmış ve korkularından ilerlemekten vazgeçmişler.
― Daha gitmeyelim. Bunlar bizi öldürecek. Az beri gelin, az daha beri gelin, diyerek geri çekilmişler. Konakladıkları yere geldiklerinde,
― Yeter artık beri gelin, beri gelin; burası iyi, diyerek orada kalmışlar. Beri gelin. İfadesi zamanla Berlin olarak dile yerleşmiş. Berlin bilindiği gibi şimdi Almanyanın başkentidir.
Galatların bir kolu ise ormanlık bir alanda kurtlarla karşılaşmışlar. Kurt sürüsünden çekinen biri,
― Aman bu kurtlar bizim oraların kurduna benzemez. Kalmayalım, gidelim, demiş.
Çoğunluk ise,
― Burası çok güzel bir yer. Hem bunlar Frenk kurdu, bir şey yapamaz, diyerek kurtlarla mücadele edip onları yenmişler. Sonra diğerlerine dönerek,
― Frenk kurdu, Frenk kurdu, diyordunuz. İşte gördünüz, onları yendik, demişler. Frenk kurdu adı sonradan Frankfurt olarak anılmaya başlanmış.
Eeee, tüm bunlar Almanların kökeninin Yozgatlı olduğunu ortaya koymuyor mu? Şimdi diyeceksiniz ki, anlatılanlar doğru da Galat adı nasıl Alman olmuş. Onu da anlatayım:
Galatlar yerleştikleri kentlerde güçlenmiş ve ekonomik olarak da gelişmişler. Topraklarını da aynı oranda genişletmek istemiş ve çevrelerindeki uluslara savaş açmışlar.
Düşmanları onlara,
― Bizim topraklarımızı alamazsınız, alamazsınız, dedikçe, Galatlar başarılı olmuş ve topraklarına toprak katmışlar. Yendikleri uluslara,
― Hani alaman, alaman diyordunuz. Gördünüz alamanı, deyince, diğer uluslar,
― Demek ki bunlar Alamanmış, demişler. Böylece Galat adı unutulmuş, artık bizim Galatlar Alaman olarak anılmaya başlanmış. Sonradan Alamanlar, kırmızıya çalan deri renkleri nedeniyle kendilerine kırmızı adam anlamına gelen Al-Man adını uygun görmüşler.
Haa bir noktayı daha belirteyim: Bildiğiniz gibi Almancada genizden çıkan seslerle söylenen çok sayıda sözcük var. Konuşmaları bu yüzden Yozgatlılara çok benziyor.
Anlatılanlar da gösteriyor ki, Almanların ataları Yozgatlıdır.
Şimdi inandınız mı?,,,
30.04.2016
Galatlar, MÖ 280-274 yıllarında Balkanlar ve Batı Anadoluda yaşadıktan sonra Orta Anadoluda Ankara, Çorum ve Yozgat yöresine yerleşen Orta Avrupa kökenli Kelt kavmine bağlı Galyalılara Yunanların ve Romalıların verdiği addır. Galatların yerleştiği bölgeye Antik Çağda Galatya adı verildi. Aşiret yapısına dayanan Galat krallıkları, Roma İmparatorluğunun egemenliği altına girdikleri MÖ 1. yüzyıla kadar bu bölgede varlıklarını sürdürdüler. Orta Anadoluda Galat dilinin MS 7. yüzyıla dek konuşulduğuna dair belirtiler vardır.
Galatlar ile Yozgat arasındaki ilişki, bir zamanlar Hürriyet Gazetesinde Almanlar Yozgatlıymış başlığı altında yayımlandı. Bu yazıdan da bir bölüm sunuyorum:
Almanyadaki St. Paul Akademisi Başkanı Prof. Dr. Paul Imhof, atalarının izlerini bulmak üzere, akademik ekibiyle Yozgatta incelemelere başladı. Alman ırkının yanı sıra, İrlanda ve İskoç halklarının da Yozgat'ta yaşadığını ileri süren Prof. Dr. Imhof, Galat mektupları bunu açıkça ortaya koymakla birlikte, Yozgat Müzesi bahçesinde bulunan ve Alman-İrlanda-İskoç-Türk halklarını temsil eden motifin yer aldığı lahit de bunu kanıtlamaktadır. dedi.
Yozgatta Galatlarla ilgili yaygın bir görüş egemen olmuştur: Yozgat merkeze Sorgun ilçesi yönünde 20 km. uzaklıkta bulunan Kerkenez Kalıntılarının ve Yozgatın kuzey batısında bulunan Büyük Nefes, Küçük Nefes köylerinde bulunan kalıntı mezarların ayrıntılı incelemesi sonucu, Galatların bu bölgede yaşadıkları neredeyse kesinleşmiştir. Çünkü bulunan tablet ve mezar taşlarında yer alan simgelerin bire bir Galatların kullandığı ve şimdi de Almanyanın kullandığı simgelerle çok benzer olduğu ortaya çıkarılmıştır. Hatta Alman bilim insanları, bu incelemelerini daha da öteye götürmek amacıyla Büyük Nefes köyüne yakın Kırıklı mevkiindeki düzlüğe (Son yıllara kadar Yozgatta at yarışları bu düzlükte yapılmaktaydı.) küçük bir hava alanı yapılması önerisinde bulunmuşlar, fakat maliyet hesapları nedeniyle şimdilik bu projeden vazgeçmişlerdir
Bugün Yozgat Çamlıkta bulunan ünlü otelin inşaatı yıllarında orada bulunan Alman profesör; otel sahibine elindeki bulgu, bilgi ve belgeleri göstererek otelin adının Galat Otel olmasını rica etmiş; otel sahibi de bu bilgi ve belgelerin ışığında profesörün anlattıklarını gerçekçi bularak otelin adını Galat Otel olarak belirlemiştir. Otele gittiğinizde adının Galat Otel konulmasının ayrıntılarını çerçeveletilmiş bir panoda görebilirsiniz.
Buraya kadar her şey tamam. Ama Galatların Yozgatlı olup olmadıkları konusunda daha önce hiç duymadığınız ilginç bir öykü var. İlk kez burada okuyacağınız bu öykü, tümüyle bir hayal ürünü ve ilginç bir gülmece. Öykünün yaratıcısı, Ankarada yaşayan, çevresindekileri konuşmalarıyla kırıp geçiren Yozgatlı bir hemşehrimiz: Avukat Ali Avcı.
Sayın Avcı; Galatlar konusuna çok merak sarmış, kendi çapında birtakım araştırma ve incelemeler yapmış; ama bir noktada tıkanıp kalmış. Sonra da hayal gücünü kullanıp yarattığı gülmece öyküsüyle Galatların kökeni konusuna son noktayı koymuş. Gelin birlikte okuyalım bu öyküyü:
Galatların Yozgat merkez ve yöresinde yaşamlarını sürdürdüğü sıralarda, Yozgatın hemen kuzeyinde Hititler gelişmeye başlamış ve Boğazkaleye büyük bir kent kurmuşlar. Ardından Galatları huzursuz etmeye ve kentlerini ele geçirmeye başlamışlar. Bundan büyük rahatsızlık duyan Galatlar, Hititlerden kurtulmak amacıyla bulundukları yerden göç edip daha batıya gitmek için karar almışlar. Bu kararlarını da Yozgat Kerkenezde bulunan diğer Galat ailelerine iletmişler. Ancak bu aileler göç etmek istememişler. Bunun üzerine, göç etmek isteyenler kalanları uyarmışlar:
― Eğer burada kalırsanız Hititler burayı da işgal ederler, siz de onların baskı ve zulmü ile yozlaşırsınız. Size de Yoz Galat derler.
Gerçekten de bu öngörü gerçekleşmiş, kalan Galatlara Yoz Galat denmiş, zamanla Yozgat biçiminde söylenmeye başlanarak kentimizin bugünkü adı ortaya çıkmış.
Batıya doğru göç eden Galatlara gelince, onlar bugünkü İstanbula ulaştıklarında,
― Kalanlardan bazıları peşimizden geliyor olabilir. Bunları görmek için bir kule inşa edelim. Bu kuleden onları gözetleriz, demişler.
Böylece bir kule inşa etmişler. O kuleye de Galata Kulesi adını vermişler. Ancak gelen kimse olmamış. Bunun üzerine biraz daha batıya ilerlemiş Galatlar. Bunların bir kısmı,
― Belki yine gelen olabilir. Biz buraya bir saray inşa edelim. Hem bizim buradan geçtiğimizi de öğrenirler, demişler.
Bu kez bir saray inşa etmişler. İnşa sırasında, Sarayı kime yapıyorsunuz? sorusuna Galata saray yapıyoruz. Dediklerinden, sarayın adını da Galata Saray koymuşlar.
Daha da batıya ilerleyen Galatlar, bu kez bir su kanalı ile karşılaşmışlar. Karşıya geçmek zorunda kalınca, suyun üzerine bir köprü yapmış ve adını da Galata Köprüsü koymuşlar.
Köprüden geçerek Avrupaya ulaşan Galatlar; bitmek bilmeyen inat ve hırslarıyla bugünün Almanyasını oluşturan topraklara geldiklerinde, aradıkları huzuru burada bulacakları inancıyla yerleşme kararı almışlar. Bazıları bu bölgeye yerleşirken bazıları burayı beğenmemişler. Beğenmeyenler; kalmak isteyenlere,
― Burası hiç güzel değil, nesini beğendiniz, demişler.
Beğenenler, hiçbir şey söylemeden boş boş bakmışlar onlara. Bunun üzerine, gitmek isteyenler kalanlara,
― Ne bon bon (bön bön) bakıyorsunuz, deyince bu bölgenin adı Bon olarak kalmış.
Bilindiği gibi Bonn kenti sonradan Almanyanın başkenti olmuştur.
Yola devam edenler; sulak ve bataklık bir araziden geçerken iki ailenin arabası çamura saplanmış. Arabaları kurtarmak amacıyla epey uğraşmışlar. Sağa sola çevirirken birinin aklına arabaları geri geri çekme fikri gelmiş. Arkadaşlarına,
― Gotün gotün gel, gotün götün gel, diye seslenmiş ve böylece arabaları çamurdan kurtarmışlar. Bunun üzerine bu iki aile burada kalmaya kararı vermiş. Gotün gotün gel ifadesi, günümüze kadar olarak değişerek Gottingen adını almış ve kent böylece kurulmuştur.
Yeni arayışlar içinde bulunan Galatlardan bir kısmı yine yola devam etmişler. Birkaç aile, geldikleri yeri beğenip burada kalmak istediklerini belirtmiş; ancak diğerleri o yeri çok rüzgârlı olduğu için kalınmaz nitelikte bulmuşlar.
Kalanların ilk gecesinde deli mi deli bir rüzgâr esmiş. Aile büyüklerinden en yaşlısı,
― Es sen es, biz yine kalacağız, demiş. Kaldıkları bu yere Es Sen adını vermişler. Burası sonradan Almanyanın büyük eyaleti olmuştur.
En savaşçı ve düzenbaz olan Galatlar, çok güzel bir arazi içinde han olarak kullanılan bir yeri almak istemişler. Hanın sahibine burayı kendilerine satmasını söylemişler. Hancı bunu reddedince, silaha sarılmışlar,
― Bize hanı ver, hanı ver, diyerek hanı zorla alıp buraya yerleşmişler. Hanı ver. İfadesi biraz değişikliğe uğrayarak bugünkü Hanover kentinin ilk adı olmuştur.
Bir kısım Galatlar, kendilerinden güçlü bir kavimle karşılaşmış ve korkularından ilerlemekten vazgeçmişler.
― Daha gitmeyelim. Bunlar bizi öldürecek. Az beri gelin, az daha beri gelin, diyerek geri çekilmişler. Konakladıkları yere geldiklerinde,
― Yeter artık beri gelin, beri gelin; burası iyi, diyerek orada kalmışlar. Beri gelin. İfadesi zamanla Berlin olarak dile yerleşmiş. Berlin bilindiği gibi şimdi Almanyanın başkentidir.
Galatların bir kolu ise ormanlık bir alanda kurtlarla karşılaşmışlar. Kurt sürüsünden çekinen biri,
― Aman bu kurtlar bizim oraların kurduna benzemez. Kalmayalım, gidelim, demiş.
Çoğunluk ise,
― Burası çok güzel bir yer. Hem bunlar Frenk kurdu, bir şey yapamaz, diyerek kurtlarla mücadele edip onları yenmişler. Sonra diğerlerine dönerek,
― Frenk kurdu, Frenk kurdu, diyordunuz. İşte gördünüz, onları yendik, demişler. Frenk kurdu adı sonradan Frankfurt olarak anılmaya başlanmış.
Eeee, tüm bunlar Almanların kökeninin Yozgatlı olduğunu ortaya koymuyor mu? Şimdi diyeceksiniz ki, anlatılanlar doğru da Galat adı nasıl Alman olmuş. Onu da anlatayım:
Galatlar yerleştikleri kentlerde güçlenmiş ve ekonomik olarak da gelişmişler. Topraklarını da aynı oranda genişletmek istemiş ve çevrelerindeki uluslara savaş açmışlar.
Düşmanları onlara,
― Bizim topraklarımızı alamazsınız, alamazsınız, dedikçe, Galatlar başarılı olmuş ve topraklarına toprak katmışlar. Yendikleri uluslara,
― Hani alaman, alaman diyordunuz. Gördünüz alamanı, deyince, diğer uluslar,
― Demek ki bunlar Alamanmış, demişler. Böylece Galat adı unutulmuş, artık bizim Galatlar Alaman olarak anılmaya başlanmış. Sonradan Alamanlar, kırmızıya çalan deri renkleri nedeniyle kendilerine kırmızı adam anlamına gelen Al-Man adını uygun görmüşler.
Haa bir noktayı daha belirteyim: Bildiğiniz gibi Almancada genizden çıkan seslerle söylenen çok sayıda sözcük var. Konuşmaları bu yüzden Yozgatlılara çok benziyor.
Anlatılanlar da gösteriyor ki, Almanların ataları Yozgatlıdır.
Şimdi inandınız mı?,,,
30.04.2016
30.04.2016
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Nesrin EVCİLİOĞLU
30.04.2016 19:22:00Çok güzel olmuş.Güzel bir hikaye.Devamı yokmu?