Mehmet SANAL

SANAL BAKIŞ

Kurban mı ? Bayram mı?

Rivayet olunur ki, “Yarabbi, bana bir erkek evlat ver, sana kurban edeyim.” Diye yalvarmış Hz. İbrahim atamız. Ağır bir imtihan neticesi, ezelde onun samimi ve sadık kul olduğunu bilen Allah(cc), evladı İsmail’i kendisine bağışlamış ve “bana bunu gönderin diye koç indirmiştir.” O gün bu gündür, maddi gücü yerinde olan Müslüman, hayvan kurban eder.

Aslında kurban ibadeti, Âdemoğlunun yaratılışı ile başlar. İnsanlığın ilk atası Hz. Âdem’in oğulları, Habil ile Kabil birer kurban keserler. Rivayet olunur ki, Habil’in kurbanı kabul edilir, Kabil’in kurbanı kabul edilmez. Kendi kurbanının kabul edilmemesini hazmedemeyen ve Habil’i kıskanan Kabil, Habil’i öldürür. İşte bu müessif olay, kardeş kavgası ve kardeş katli olayının başlangıcıdır.

Öldürdüğü kardeşinin başında günlerce ne yapacağını bilmeden bekleyen Âdemoğluna, hayvan oğlu hayvan bir karga yol gösterir. Gagasın da taşıdığı ölü bir kargayı Kabil’in gözleri önünde, toprağı eşeleyerek açtığı çukura gömer ve üzerini toprakla kapatır. Bunu bir gösteri gibi izleyen Kabil, ”yazıklar olsun bana, şu karga kadar olamadım.” Diye hayıflanarak, bir çukur kazıp kardeşi Habil’i toprağa gömer. İşte o gün bu gündür, kimi insanların vahşi hayvanlardan daha vahşi, hayvanlardan daha beyinsiz olduğuna ve ölen veya öldürülen insanın toprağa gömülmesi gerektiğine hükmolunur.

Dünya yaratılalı beri, yeryüzüne gönderilen bütün peygamberler ve onların vazettiği dinler, kurban ibadetini emretmiştir. Hatta Yahudiler, Hz. Musa’dan, kesilmesi gereken kurbanın tarifini en ince ayrıntılarına kadar sorup öğrenmişlerdir. Nihayet yüce kitabımız Kur’an; Kevser suresi 2. Ayetinde mealen “Rabbin için namaz kıl kurban kes.” Buyurarak son noktayı koymuştur. Kur’an’ın diğer bazı surelerinde de kurban ile ilgili muhtelif ayetler vardır.

Hz. Ayşe validemizin ifadesiyle “yürüyen Kur’an” olarak vasıflandırılan peygamber efendimiz (sav) bir hadisi şerifinde; “vatan sevgisi imandandır” buyurarak, vatana kurban olmanın imanın gereği olduğunu ve bu kurban olmanın dinimizde şehitlik sayıldığı ve şehitliğin de en yüce mertebe olduğu ifade edilmektedir.

Fakat ne hikmettir bilinmez! Ne şehit olmayı çok isteyen devlet büyükleri, ne onların kıymetli çocukları, vatana kurban olunacak ve şehadet şerbeti içilecek görevlere gitmezler. O görevleri paraları ile satın alıp yerlerine yoksul çocuklarını gönderip, onların ailelerine; “ne mutlu size, şehit ailesi oldunuz” derler. Ocağına ateş düşen şehit ailesi; “iyi de sizin çocuklarınız niye şehit olmuyor?” diye sorarsa, o şehit aileleri ‘nankörlükle’ itham edilir.

Kurban, insanın maddi varlığından, bilerek, isteyerek, acı-üzüntü-keder duymadan sevinerek ve mutlu olarak verdiği şeyin, verdiği makamca kabul edildiğini umarak sevincini, aile-dost-ahbap-arkadaş velhasıl insanlarla paylaşmasıdır. Ve bu sevincin neticesi bayramdır.

Yüzlerce vatan evladının heba edildiği kirli bir döneme rastlayan bu gün, kurban mı? Bayram mı?
Devlet büyükleri buyuruyorlar ki! “çözüm sürecini fırsat bilen terör örgütü ve onun uzantıları, ülkenin her tarafına silah ve mühimmat stoklamışlar, ülkeyi cephaneliğe çevirmişler.”

Yüce kitabımız Kur’an, mealen “sizi yönetenlere itaat edin” buyuruyor. Ben de bu buyruğa itaat ederek, devlet büyüklerinin söylediklerine inanıyorum. Adı üstünde, “terör örgütü” ondan başka ne beklenir? Ama ben aynı zamanda bir Müslümanım. Kur’an’ın bir ayetine inanıp öbür ayetine inanmıyorum diyemem. O zaman! Yüce kitabımız Kur’an’ın Yunus suresinde mealen, “aklını işletmeyenlerin üzerine pislik yağdırılır.” Ayetine uyarak, aklımı işletip şu soruyu açık ve net soruyorum?

“Terör örgütü ülkeyi cehpaneliğe çevirirken bu ülkeyi kim yönetiyordu? Ülkenin cephaneliğe çevrilmesine neden mani olmadılar? Ülke yöneticilerinin gafil olma hakkı var mı? Ülkenin cephaneliğe çevrilemisnedn habersiz olan yöneticiler, dinen ve hukuken masum ve günahsız sayılabilir mi?

Devletimizin muhterem yöneticileri buyuruyorlar ki; “çözüm süreci zarar görmesin diye Valilere operasyon yapmayın talimatı verdik.” Ne güzel değil mi? Eşkıya ülkeyi cephaneliğe çevirecek, siz de silahlı kuvvetleri ve emniyet güçlerini tek otorite olarak bağladığınız Valiye, “operasyon yapmayın” diye talimat vereceksiniz.

Vali, asker, emniyet “bize verilen talimat elimizi kolumuzu bağladı, her şeyin farkındaydık ancak müdahaleye yetkimiz yoktu.” Derse haklıdır. Biz Kur’an’dan aldığımız ilhamla aklımızı işleterek tekrar soralım.

“Devleti yönetenlerin ihtirasları uğruna değilse bile gafletleri uğruna heba ettiğimiz yüz yetmiş küsur şehidin kanı yukarıdaki talimatı verenlerin elinde değil mi?

Ülke cephaneliğe çevrilirken farkına varmayan yöneticilere, eşkıyaya operasyon yapmayın diye talimat verenlere oy veren, en hafifinden gaflete oylarıyla destek sağlayan Müslümanlara söyleyecek sözümüz yok. “Kur’an’da YOLSUZLUK yazmıyor diye hırsızlığı, arsızlığı, ahlaksızlığı normal sayan ve kendini Müslüman olarak tarif edenler, büyük harflerle yazdığımız sorulara ne cevaplar verir bilmiyorum. Ama vicdan ve ahlak sahibi, Kur’an mümininin vereceği cevabı adım gibi biliyorum.
Allah(cc)’a koyun kurban eden değil, kula ülke kurban eden hamakat ehli haline geldik. Allah(cc) encamımızı hayretsin.

Bayramınız mübarek olsun diyemiyorum bağışlayın. Ateş deryasına dönen ülkemde, ülkeye feda ettiğiniz kurbanlarınız makbul olsun. Yüce Rabbim onları şehitler defterine yazsın. Onlardan şefaat dilemeye yüzümüz yok. Rahman ve Rahim olan Rabbim bizi bağışlasın ve bize şefaat etsin. Amin.

23.09.2015
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ